Bir süredir gereksiz bir şekilde enerji harcadığımız bir konu artık Türkiye’nin tezleri doğrultusunda sonuçlandı. YPG’lilerin bile özelde ‘hayır’ cevabını verdiği ‘PKK ve YPG farklı örgütler midir?’ sorusunu artık çok fazla duymayabiliriz. Bunun birkaç sebebi var:
En önemli sebep, Türkiye’nin Zeytin Dalı Harekatı’nın PKK ve YPG arasındaki iç içe geçmişliği, aynılığı gözler önüne sermesi. PKK Afrin’i Amanoslar’a sıçrama tahtası olarak kullanmaya başladığında henüz YPG kısaltması türetilmemişti bile. Aynı şekilde PKK Afrin’i bir beyin yıkama ve silahlı eğitim merkezi haline dönüştürdüğünde YPG bir fikir olarak bile yoktu. Afrin kendi başına YPG-PKK ayrımını anlamsızlaştırmaya yetti. Afrin’i Afrin dışından gelen ve çoğu Suriyeli bile olmayan bir ‘dağ eliti’nin yönettiği Zeytin Dalı’yla ayan beyan ortaya çıktı. Etkisiz hale getirilenler arasında çok sayıda dağ kadrolu terörist var. Aynı terörist havuzunu kullanıyorlar, son kararları aynı dağ kadrosu veriyor, aynı sapkın ideoloji ve arkaik dünya görüşüne sahipler, aynı ağacın saçaklanmalarılar.
Bir diğer sebep ise bu iddiaya uluslararası geçerlilik sağlamaya çalışan ABD’nin de artık bu çabadan yavaş yavaş vazgeçiyor olması. ABD Savunma Bakanı Mattis’in sarf ettiği ‘PKK ile YPG’yi ayrıştırabilir, çatıştırabiliriz’ şeklindeki absürd sözler de ‘şecaat arz ederken sirkatin söylemek’ cinsinden. Birlikte olmayan iki kütle birbirinden ayrıştırılabilir mi? Yani Mattis’in bu halisünatif sözleri, YPG ve PKK’nın aynı örgütler olduğunun bir itirafı.
ABD içerisinde özellikle Dışişleri kanadında YPG ile ilişkilerin boyutu konusunda ciddi bir rahatsızlık uzun süredir var. Askerin umurunda olmasa da bir terör örgütüne desteğin yaratacağı siyasi ve hukuki sonuçlar ABD Dışişleri’ni endişelendiriyor. Tabii ki ABD Dışişleri’nin Türkiye muhibbi olduğu söylenemez; yine de ortada artık geçiştirilemeyecek ve kısaltma siyasetiyle meşrulaştırılamayacak bir olgu var. ABD askerinin (ve Brett McGurk’ün) yıktığını Dışişleri toparlamaya çalışıyor. Tillerson’ın ziyaretini de kısmen bu açıdan okumak mümkün.
ABD Suriye’de kritik bir dönemeçte. Suriye sahası birçok yeni çatışmaya ve it dalaşına gebe. Şimdiye kadar çatışmaya dönüşmese de ABD’nin karşısında Rusya, İran ve Esed rejimi var. Rekabet yüksek. Kuzeyde, Irak ve İsrail sınırında nispi istikrara ihtiyaçları var. Şimdiye kadarki kaos ABD’ye kısmi alan açtı ama bundan sonraki kaos ABD’ye de zarar verecek. Ellerinde kalan tek ‘müttefik’ PKK ile orta ve uzun vadede yol yürüyemezler. PKK her zaman kullanılacak bir maşadır ama PKK ile ABD olsanız bile nizam kuramazsınız. Bu şartlar altında, her ne kadar Pentagon’un kalın kafalılığı ve stratejik miyopluğu bu gerçeğin üstünü örttüyse de, ABD’nin Suriye’de vazgeçemeyeceği tek aktör Türkiye. Zeytin Dalı, Türkiye’nin Suriye için ne anlam ifade ettiğini en başta ABD’ye gösterdi.
ABD’nin nihai amacı ne olursa olsun, PKK’nın sorgulandığı ve ABD’de realizm kırıntıları gözlemlediğimiz şu günlerde Türkiye’nin yapması gereken: Tüm ciddiyetle Afrin’i PKK’dan temizlemek, asimetrik mücadeleyi artırmak, rejim-PKK ve İran yakınlaşmasına karşı strateji üretmek, Menbiç’ten Irak sınırına kadar Arapları, Kürtleri, Türkmenleri vs. örgütlü bir şekilde kendi yanına çekmektir. O vakit, hızla şişirilen PKK balonunun birden söndüğünü göreceksiniz.
[Akşam, 19 Şubat 2018].