Bir önceki yazıda ABD’de başlayacak olan Reza Zarrab davası ile Amerika’daki Türkiye düşmanı lobinin neyi hedeflediğini ve bu hedeflerini gerçekleştirmek konusunda ne tür araçlara sahip olduklarını yazmıştım.
Şimdi bu araçlar üzerinden ABD’deki söz konusu Türkiye karşıtı lobinin Erdoğan ve AK Parti iktidarını devirme hedefinde başarılı olup olamayacağını inceleyelim.
Öncelikle ABD’deki dava sürecinde özellikle Türkiye kamuoyunu etkilemeye yönelik bir çabanın söz konusu olacağı görülüyor. Yani 17-25 Aralık algı/yargı darbesi girişimi sırasında yarım bırakılan işin bitirilmeye çalışılacağı anlaşılıyor. Dava sırasında medyaya sızdırılan belgelerle ve anlaşıldığı kadarıyla çeşitli tehditlerle itirafçılığa/iftiracılığa zorlanacak olan Zarrab’ın ifadeleriyle Türkiye halkında, Erdoğan ve AK Parti iktidarının yolsuzluğa bulaştığı algısı inşa edilmeye çalışılacak. Daha çok uluslararası medya kullanılarak yürütülecek olan bu algı operasyonuna Türkiye’deki bazı yazılı, görsel ve sosyal medya organlarından destek bulmakta zorlanmayacakları anlaşılıyor. Söz konusu bu medya organlarının bir kısmının doğrudan ABD, Avrupa ya da başka ülkeler tarafından finanse edildiklerinin altını çizelim.
Bu algı operasyonunun hedeflerinden biri Türkiye kamuoyu iken bir hedefi de Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında uzun zamandır yürütülen uluslararası karalama kampanyasına destek vermektir. Şimdiye kadar yapılan yayınlarla “diktatör” ve “despot” olarak resmedilen Erdoğan bu operasyonla uluslararası kamuoyu nezdinde “rüşvet ve yolsuzluklara bulaşmış birisi” olarak zihinlere kazınmaya çalışılacak.
17-25 Aralık operasyonu nasıl Erdoğan ve AK Parti iktidarının halkın gözündeki olumlu imajını yıkmayı hedef almasına rağmen tam tersi bir etki ortaya çıkarmışsa, bu operasyonun uluslararası ayağını oluşturan Zarrab Davası da benzer bir etkiye yol açacak ve Türkiye’de Erdoğan ve AK Parti’ye yönelik desteğin artması sonucunu doğuracaktır. Zira Türkiye halkı bu algı operasyonlarının aslında Türkiye’nin bağımsızlığını hedef aldığını açık bir şekilde görüyor.
Zarrab Davası ile başlayacak olan saldırının ekonomik ayağına gelince, bu davanın Halkbank üzerinden Türkiye ekonomisine ciddi bir zarar vermeyi, başta finans sektörü olmak üzere Türkiye’nin ekonomik kurumları üzerinde olumsuz bir algı oluşturmayı da hedeflediği açıktır. Bunun yanında, ABD gibi dünya ekonomisinde çok önemli bir yere sahip olan bir ülkenin uluslararası finans kurumlarındaki etkisini kullanmak suretiyle Türkiye ekonomisine zarar verecek birtakım etkilerde bulunma kapasitesi de olduğu söylenebilir.
Ancak böyle bir saldırının Türkiye’yi daha fazla Batı’dan uzaklaştıracak bir etkide bulunacağı da düşünülürse, Ankara’nın muhtemelen daha da yakınlaşacağı Rusya ve Çin ile yoğunlaştıracağı ekonomik ilişkilerin ABD ve diğer Batılı ülkelerden gelecek ekonomik baskıları azaltacağı öngörülebilir. Dünya ekonomisinde Doğu Asya’nın giderek artan ağırlığı Batılı ülkelerin ekonomik yaptırım gücünü oldukça azalttı.
Ayrıca Avrupa’nın ABD’den Türkiye’ye yönelecek ekonomik saldırıya ne kadar destek vereceği de Zarrab Davası operasyonunun Washington açısından başarısını etkileyecek bir başka husus olacak. Almanya ve onun etkisiyle Avrupa Birliği, son dönemde Türkiye ekonomisine baskı oluşturacak birtakım kararlar aldılar, ancak İngiltere, Fransa ve İspanya gibi ülkelerin Türkiye’ye yönelik topyekûn bir “saldırıya” sıcak bakmadıkları, aksine bu istikrarsız dönemde Türkiye ile ekonomik ilişkilerini geliştirme çabası içerisinde oldukları ve Ankara’yı daha fazla Moskova’ya yakınlaştıracak adımlardan imtina edilmesi gerektiği kanaatinde oldukları görülüyor.
Bu durumda ABD’deki Türkiye düşmanı lobinin, Zarrab Davası ile başlatacağı yeni saldırısında Avrupa ülkelerinin tamamını değil, ancak Avrupa’daki Türkiye düşmanı lobiyi arkasına alabileceğini öngörmek yanlış olmayacaktır. Bunun Türkiye’deki Erdoğan ve AK Parti iktidarını devirmek için gerekli ekonomik baskıyı ve negatif algıyı oluşturmak için yeterli olmayacağı düşünüldüğünde ise bu lobi için Türkiye’deki Erdoğan karşıtı muhalefeti aktif bir şekilde mobilize etmek çok önem kazanıyor.
Halkın bu yeni saldırının 17-25 Aralık sürecinin devamı olduğunu görüp ona göre hükûmetin bağımsız dış politika arayışına destek vermeye devam etmesi, ABD ve diğer Batılı ülkelerdeki söz konusu Türkiye düşmanı lobinin ülkemizi hedef alan düşmanca politikalarına karşı en önemli güvencedir.
[Türkiye, 22 Kasım 2017]