Amerika’da görülen Zarrab-Atilla Davası’nın Türkiye’de de önemli bir gündem oluşturduğunu söylemeye gerek yok. Herkesin bu davanın nasıl sonuçlanacağı konusundaki beklentilerinin farklı olduğu görülüyor.
Neredeyse herkes bu davanın hukuksal değil, siyasi bir süreci ifade ettiğini ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile AK Parti iktidarını devirmeyi hedeflediğini biliyor. Bu şekilde düşünenlerin bir kısmı bu hedefe ulaşılacağını da ümit ediyor. Bu kesimler işi şansa bırakmamak için, kendileri de Türkiye’de üzerlerine düşeni yapmaya karar verdiler ve ABD’deki davanın arkasındaki lobilerle senkronize bir şekilde çalışmaya başladılar.
Bazı çevreler ise söz konusu davanın hedefine ulaşmasının Türkiye’nin bağımsızlık yolunda son dönemde elde ettiği bütün kazanımlardan geri dönüş anlamına geleceğini düşünüyor ve Türkiye’nin seçilmiş liderlerine karşı gerek dışarıdan gerekse içeriden yapılan saldırılara karşı çıkıyor. Amerika’da kurulan mahkemelerle Türkiye’de iktidarın değiştirilmesine geçit vermeyeceklerini açık bir şekilde ifade ediyorlar.
Davanın nasıl sonuçlanacağı konusunda yorum yapabilmek için Amerikan yönetiminin bu süreçten beklentilerinin neler olduğunu ortaya koymak gerekir.
Amerikan yönetiminin bu dava konusunda yekpare hareket etmediği üzerine çok spekülasyon yapıldı. Bu konuda bizim yapabileceğimiz tespit, ABD’de siyaset, bürokrasi, medya ve yargı üzerinde çok etkili bir lobinin bu davanın arkasında olduğu ve kendisinin başı da Rusya soruşturmasıyla belada olan Trump yönetiminin istese de bu lobiyi durdurma konusunda fazla imkânı olmadığıdır. Bu durumda Amerikan yargısını harekete geçirecek kadar güçlü olan bu lobinin Amerikan yönetimi olarak Türkiye’nin muhatabı olduğunu kabul etmekten başka bir seçenek kalmıyor.
Peki, bu lobinin, yani de facto Amerikan yönetiminin Zarrab-Atilla Davası ile amaçladığı nedir? Onların amaçları üzerinden bakıldığında dava nasıl sonuçlanır?
Bu konuda üç muhtemel senaryodan bahsetmek mümkündür.
İlk olarak, söz konusu lobinin amaçlarından biri olarak, daha önce Fransız bankası BNP Paribas örneğinde olduğu gibi, Halkbank’a İran konusundaki Amerikan yaptırımlarına aykırı hareket ettiği gerekçesiyle milyarlarca dolar ceza verilmesinden bahsedilebilir. Bununla yetinip davayı kapatabilirler mi? Türkiye böyle bir cezaya razı olabilir mi? Bu soruların cevabı ikinci ve üçüncü senaryolarla yakından ilgili.
İkinci olarak, ABD’de bu davanın arkasındaki kesimlerin aynı zamanda 15 Temmuz darbe girişiminin arkasındaki kişiler olduğu düşünüldüğünde, bu kesimlerin Zarrab-Atilla Davası ile Türkiye’de yürütülen 15 Temmuz soruşturmaları sürecinde ABD-FETÖ ilişkisinin ortaya çıkarılmasını engellemeyi hedefledikleri söylenebilir. Zira ABD içerisinde FETÖ ve 15 Temmuz ile ilişkili olan kişiler doğrudan kendileridir ve bu süreçte kendi “başarısız” Türkiye politikalarının da ifşa olmasını istemiyorlar. Bu nedenle söz konusu lobinin, Zarrab Davası ile Türkiye’deki iktidarı FETÖ soruşturmaları ve FETÖ-ABD-15 Temmuz bağlantısının araştırılması konusunda geri adım atmaya zorladığı düşünülebilir. Bu senaryoda sorulması gerekli sorular da öncekiyle benzerdir: Türkiye böyle bir anlaşmaya yanaşıp söz konusu soruşturmalarda geri adım atar mı? Türkiye geri adım atsa, ABD’deki söz konusu lobi bununla yetinip Türkiye’deki iktidara karşı savaşına son verir mi?
Üçüncü senaryo ise, ABD’deki Erdoğan ve AK Parti karşıtı kesimlerin Halkbank’a verilecek muhtemel bir para cezası veya Türkiye’nin 15 Temmuz soruşturması ile ABD arasındaki bağları soruşturmaktan vazgeçmesiyle yetinmeyeceği, Zarrab-Atilla Davası’nı AK Parti ve Erdoğan yönetimini yıkmak için sonuna kadar araçsallaştıracağı beklentisini öngörmektedir. Aynı şekilde AK Parti iktidarı da 15 Temmuz’un dış bağlantılarının soruşturulması konusunda geri adım atmayacaktır.
Uzun zamandır Ankara’nın izlediği bağımsız dış politikaya savaş açan ve Türkiye’yi her türlü baskı ve manipülasyonu kullanarak yeniden ABD ve Batı yörüngesine oturtmaya çalışan çevrelerin “eksen kaymasından” sorumlu tuttukları Erdoğan ve AK Parti yönetimine karşı geri adım atmaları zor görünüyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da bu çevrelerin saldırıları konusunda geri adım atması ihtimal dâhilinde olmadığına göre, yukarıda dile getirilen senaryolardan üçüncüsü en muhtemel olanı görünüyor.
Yani, Türkiye’de AK Parti iktidarı ve ABD’de Türkiye karşıtı lobi güçlü olduğu sürece Zarrab-Atilla Davası son ana kadar bu lobi tarafından Türkiye’ye zarar vermek için kullanılacak ve Ankara da buna karşı direnmeye devam edecek.
[Türkiye, 6 Aralık 2017]