Birleşik Haziran Hareketi (BHH) tarafından geçen hafta İstanbul-Kadıköy’de düzenlenen “Gerici ırkçı eğitime hayır" ve “Laik bilimsel anadilde eğitim" başlıklı eylemin hedefinde özelde İlköğretimde zorunlu olan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi, geneldeyse İslami içeriklerin eğitim hayatında yer alabilecek zeminin kendisi vardı. Türkiye genelinde farklı illerde küçüklü-büyüklü düzenlenen eylemlerin atmosferi de başlığı destekleyen mahiyetteydi.
Eylemin katılımcıları arasında sol-sosyalist kesimler ve siyasi parti olarak da CHP ile HDP ve diğer uç partiler yer alıyordu. Hatta eylemi organize den BHH temsilcileri, Türkiye’yi gittiği bu gerici! Yoldan döndürmek için HDP ve CHP’nin 7 Haziran 2015 seçimlerinde mutlaka ittifak yapması gerektiğini salık veren çağrılar da yaptılar.
Eylemi destekleyen yayın organlarının konuyu aktarma ve yorumlama biçimi anlaşılabilir şekilde destekleyici oldu. Eylemin nedenleri ve hedefleri haklılaştırıcı bir üslupla, polisin eylemlere müdahalesi ve hükümetin tutumu kınayıcı ve eleştirel bir üslupla habere dönüştürüldü. Köşe yazılarında da benzer bir tonla irdelendi.
Burada duruşu açısından tartışılabilir pozisyonda olan gazete ise Zaman gazetesiydi. Din Kültürü dersi ve eğitimde İslami içeriklerin yer almasını hedefine yerleştiren bir eylemin gazetede geniş şekilde işlenmesi, hükümet karşıtı cepheyi geniş tutmak adına din kültürü dersine karşı oluşturulan ittifakın öne çıkartılması en azından gazeteyi destekleyen taban açısından paradoksal bir duruma işaret ediyordu.
Zaman’ın bu haberi işleme biçiminde dikkat çeken noktalardan birisiyse habere masa başında yapılan müdahaleyle tanımlanabilir. Kendi okuyucusunun ‘Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi’ dersiyle sorunu olmadığını bilen gazete yönetimi haberi aktarırken eylemin düzenlenmesini özetleyen başlığı saklamayı tercih etti. Yani habere koymadı. Gazete yarım sayfa yer ayırdığı haberi Hükümet karşıtı ve eğitim boyutuyla ele alırken BHH’nin bu eylemle din eğitimine savaş açtığını ve laik eğitim sistemini savunduğuna hiç yer vermedi. Bu yönüyle de ‘haberi aktarırken örtmek’ stratejisiyle haberin gerçek öznesini kendi okuyucusundan saklamış oldu.
TERSİNE DÖNÜŞ HABERCİLİĞİ
Kuşkusuz Zaman’ın son bir yılda yaptığı haberlere ve değişen genel yayın politikasına bakıldığında benzer onlarca haberden bahsetmek mümkündür. Özellikle AK Parti Hükümetinin politikaları bağlamında şekillenen bu tersine dönüş haberciliği gazetenin habercilik anlayışını şekillendiren esas şeyin durumsal ve kurumsal çıkarlar olduğuna işaret ediyor. Zaman gazetesinin övücü yayınlarla desteklediği fakat 17 Aralık 2013’ten sonra farklı düşünmeye başladığı konular arasında sadece AK Parti Hükümetinin Türkiye’yi yönetme iradesi ve ona verilen destek yer almıyor. Gazete aynı zamanda toplumun geniş kesimlerine mâl olan, toplumun farklı katmanlarınca desteklenen kalkınma hamlelerine yönelik yayın politikasında da değişikliğe gitti.
Mesela 30 Ekim 2013 tarihinde “Marmaray kıtaları birleştirdi 153 yıllık rüya gerçek oldu” manşetiyle çıkan, projeyi destekleyici onlarca haber yapan hatta 28 Ekim tarihinde “Boğaz’ın altı üstünden daha güvenli” başlığıyla haber yapan gazete sonrasında projeyi olumsuzlayan haberlere imza atmaya başladı. Bir başka örnekte 12 Haziran 2013 tarihli haberde “3. Havalimanı ihalesini kıskançlıkla izledik” başlığı ve destekleyici bir fotoğraf kullanılmış. Haberde farklı ülkelerin temsilcilerinin övücü ifadelerine yer veriliyor. Zaman’ın şimdiki yayınlarına bakıldığında gazetenin hem bu iki konuda fikrinin değiştiği hem de diğer kalkınma hamlesi olan 3. Köprü projesi konusunda da farklı düşünmeye başladığını gösteren bir habercilik stratejisi izlediği görülüyor.
Zaman’ın tutum değiştirdiği diğer bir örnekse Gezi Parkı olayları bağlamında yaşanan tartışmalar örneğinde takip edilebilir. Gazetenin cephe değiştirdiği konular esasında taban olarak bakıldığında kendi okuyucusu tarafından desteklenen ve genel olarak onların da hayatını doğrudan ilgilendiren içerikler taşıyor. Mesela Gezi Parkı olayları sırasında dindarlara ve muhafazakârlara yönelen şiddet dilini, toplumsal baskıyı ve bazen fiili şiddete dönüşen müdahale biçimlerini aklayacak habercilik ve köşe yazısı dilini izah etmek mümkün zor bir zanaat olsa gerektir. Evlerin önünde iftar saatinde tencere-tava çalınarak yapılan psikolojik baskı; hatta bazen dindar olduğu bilinen insanların evlerinin bilinçli olarak tercih edilmesiyle yapılan tencere-tava çalınmasıyla oluşturulan gürültü… Otoyollarda önü kesilen araçların içindeki başörtülü kadınlara yapılan hakaretler… Yapılan eylemlerin ürettiği nefret atmosferinin Zaman gazetesi yayınlarıyla geçmişe dönük olarak aklanma girişimi haberciliğin ilkeleri açısından bağdaşmadığı gibi tarihsel olarak da gazeteyi ağır bir yükün altına sokuyor. Dolayısıyla her şeyin duruma, çıkara ve konjonktüre göre yeniden yorumlandığı bir yayın anlayışı, gazeteciliği hem ilkelerden soyutluyor hem de inandırıcılığını öldürüyor.
[Milat, 22 Şubat 2015]