Bu yazının yazıldığı saatlerde, Trump’ın damadı Kushner tarafından hazırlanan ve “Yüzyılın Anlaşması” diye ambalajlanan sözde barış planı henüz açıklanmamıştı. Ama uzun zamandır konuşulan bu planın içeriğine dair bazı bilgiler uluslararası medyaya sızmıştı.
Kudüs’ün tamamını İsrail’e vermeyi hedefleyen bir plan nasıl “anlaşma” olarak isimlendirilebilir?
Kudüs dışında kalan son toprakları olan Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimlerini de İsrail’e vermeyi öngören bir planı Filistinliler nasıl “anlaşma” olarak kabul edebilir ki?
Milyonlarca Filistinli mülteciye eve dönüş hakkı tanımayan bir planı ancak Jared Kushner ve İsrail lobisinin etkisi altındaki Donald Trump “Yüzyılın Anlaşması” olarak adlandırabilir.
İsrail Başbakanı Netanyahu ile muhalefet lideri Gantz’ın, planın duyurulması için birlikte Washington’da olmaları, İsrail tarafının bu konuda nasıl birlik içinde olduğunun göstergesi. Aynı şeyi Arap ülkeleri ya da diğer Müslüman ülkeler için söyleyebilir miyiz?
Amerikan Başkanı, Arap ülkelerinin birçoğunun desteğine sahip olduklarını söylüyor. Filistinlilerin de sonunda plana razı olacaklarını ekliyor.
Bütün Filistin topraklarını altın tepsi içinde İsrail’e sunan Amerikan yönetimi, İsrail devletinin kuruluşundan beri en büyük destekçisi oldu. Bu süre içerisinde gelip geçen Amerikan başkanlarının İsrail’i destekleme dereceleri, ülkelerindeki Yahudi lobisi ve Evanjelik cemaat ile olan ilişkilerine göre değişiklikler gösterdi.
Bazıları çok istekli destek verdiler İsrail’in işgal politikalarına, bazıları ise daha az istekli. Ama hepsi destekledi. Daha az istekli olanlar lobi tarafından “motive edildi”. Bu motivasyon bazen havuç bazen de sopa oldu ama her zaman işe yaradı.
Trump’ın “en istekli İsrail destekçileri” arasında yer almasının nedenini tam olarak bilmek mümkün değil. Belki yaşadığı meşruiyet sorunu ve azil tartışmaları yüzünden ülkesindeki İsrail lobisinin desteğine çok ihtiyaç duyması, belki Evanjelik cemaatle olan ilişkileri belki de damadı Kushner’in Yahudi olması.
Amerikan Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıyıp bu şehri İsrail’in başkenti olarak tanıdı, işgal altındaki Golan Tepeleri’ni İsrail toprağı olarak tanıdı, Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimlerini artık illegal olarak görmediklerini ilan etti ve İsrail’in çok arzu ettiği şekilde İran’la nükleer anlaşmayı iptal edip bu ülkeye karşı ağır yaptırımlar uygulamaya başladı.
İsrail’e bu kadar fazla iyilik yapan başka bir Amerikan başkanı var mıdır?
Trump, adını Siyonistlerin en çok sevdiği Amerikan başkanları listesine yazdırdı çoktan...
“Yüzyılın Anlaşması” uygulanabilir mi?
Filistinlileri yok sayan, sadece İsrail’in çıkarlarını gözeten ve Kudüs’ü gasbeden böyle bir planın hayata geçirilmesi mümkün mü?
Tarih ve uluslararası ilişkilerin doğası bize maalesef bunun mümkün olduğunu söylüyor.
Eğer Müslümanlar kendilerine çekidüzen verip doğru adımları atmaya başlamazlarsa, Yüzyılın Anlaşması diye ambalajladıkları tek taraflı planı zorla hayata geçirip Kudüs’ten ve bütün Filistin topraklarından Filistinlilerin ve bütün Müslümanların izlerini silebilirler.
Tıpkı Endülüs’te yaptıkları gibi.
Zaten Kudüs ve Filistin toprakları yüz yılı aşkın süredir Müslümanların hâkimiyetinde değil.
İşgal, ilhak ve sürgün.
İsrail devleti bu projenin bir ürünü değil mi?
Nobel Barış Ödülü’ne layık görülen eski İsrail Başbakanı Menahem Begin’in Deir Yasin Katliamı için söylediği “Deir Yasin zaferi olmasaydı İsrail devleti kurulamazdı” sözü her şeyi anlatmıyor mu?
İşgal, katliam ve sürgünler zafer olarak görülüyor Siyonistler tarafından.
Amerikan başkanlarına da sonradan bunları meşrulaştırmak düşüyor.
İkna olmayanlar da bir şekilde “ikna” ediliyorlar. Sağlam “iknacıları” var çünkü.
Hamas haksızlığa direniyorsa Mısır üzerinden “ikna” ediliyor.
Sisi için onca para boşuna harcanmadı herhâlde.
El Fetih direniyorsa Suudi Arabistan üzerinden “ikna” ediliyor.
“Ey Kral! Ben olmazsam iki hafta o tahtta oturamazsın” sözünün muhatabı Kral üzerine düşeni yapar herhâlde.
Mahmud Abbas direnmeye devam ederse, İsrail’in bölgedeki en büyük müttefiki BAE’nin bugünler için yetiştirdiği Dahlan devreye sokulur.
Görüldüğü gibi, bölgedeki Müslüman Arap ülkeleri de aynı İsrail tarafı gibi safları sık tutuyor.
Ama İsrail’in arkasında saf tutuyorlar.
Bu yüzden belki Yüzyılın Anlaşması başarılı olacak ve “zamanın Müslümanları” Kudüs’ü kaybedecekler.
Ama bu uzun sürmeyecektir.
Yeni Ömerler ve Selahaddinler her zaman çıkabilir.
Yeter ki Allah istesin...
[Türkiye, 29 Ocak 2020].