Türkiye ekonomisi bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 5 oranında büyüyerek, ekonominin büyüme trendini kaybettiği iddiasındakileri şaşırttı. Ülke ekonomisinde büyüme değil de küçülme yaşansaydı ekonomik durumun olumsuz olduğuna dair yapılacak açıklamalar, maalesef ekonomik büyüme olmasına rağmen aynı çerçevede ve hızda devam ediyor.
Ekonomik daralma olsa yapılacak eleştiriler ve sunulan gerekçeler rasyonel olabilir, ancak tek hedef eleştirmek olunca, TÜİK tarafından açıklanan 2017 yılı ilk çeyrek ekonomik büyüme rakamı anlamsız bir şekilde görmezlikten geliniyor ve bu gösterge negatif olarak sunulabiliyor. Sanki ekonomi daralmış gibi bir algı oluşturuluyor.
Ancak gerçek şu ki, 2017 ilk çeyrekteki yüzde 5’lik ekonomik büyümenin birçok anlamı var. Şöyle ki ;
Yüzde 5 ekonomik büyüme ile Türkiye, dünyanın en büyük ekonomilerini temsil eden G-20 ülkeleri içerisinde en hızlı büyüyen Çin ve Hindistan’dan sonra 3. ülke oldu.
Üstelik, 2016 son çeyrekte darbe girişimiyle karşı karşıya kaldık. Yalnızca darbe girişimi değil, darbe girişiminin başarısızlığını hazmedemeyenlerin farklı müdahale araçlarını kullanarak ekonomideki istikrarın hedef alındığı bir dönemdi. Üstelik bu dönemin bittiğini de ne yazık ki söyleyemeyiz.
Tüm bu sürece rağmen, yani farklı enstrümanlar kullanılarak yapılmaya çalışılan olumsuz algı operasyonlarına ve müdahalelere rağmen ülke ekonomisi büyüdü.
Üstelik, ekonomik büyümeye katkı yapan sadece hane halkı harcamaları ve kamu harcamaları değil Aynı zamanda ihracatın ekonomik büyümeye pozitif katkı yapması, ekonomik büyümenin sürdürülebilirliğini ve sağlam temellere dayandığını gösteriyor.
Özellikle 2013 yılına kadarki dönemde, Türkiye ekonomisinin büyümesinin en önemli kaynağı ihracatın yeniden canlanarak ivme kazanması, önümüzdeki dönem için de umut veriyor. Dünyanın birçok ülkesine ihracat yapılması ve ihracat pazarlarının çeşitlenmesi, hedeflenen yüksek ekonomik büyüme rakamlarına ulaşmayı da kolaylaştıracak.
Ayrıca, özellikle 15 Temmuz darbe girişiminin ekonomideki olumsuz etkisini bertaraf edebilmek için ve ekonomide üretimi arttırmak için yapılan teşvikler var. Bu teşvik ve desteklerle ilk çeyrekte ekonomik büyüme bu kadar hızlandıysa, bu uygulamaların asıl etkisinin görüleceği sonraki çeyreklerde ekonomik büyüme daha da artacaktır. Dolayısıyla, 2017 yılı için öngörülen yüzde 4,4 oranından daha yüksek büyümeye ulaşılabilir.
Dolayısıyla, ilk çeyrekteki ekonomik büyümenin bir tek ekonomik anlamı yok, aynı zamanda Türkiye ekonomisine karşı oluşturulmaya çalışılan olumsuz algıya da iyi bir cevap oldu.
15 Temmuz sonrası dönemdeki kriz tellâllarının, yükselen risk primine katkı sunanları ve en önemlisi de kredi derecelendirme kuruluşlarının art niyetli çabaları da boşa çıktı. İlk çeyrek büyüme rakamı özellikle kredi derecelendirme kuruluşlarına da iyi bir cevap oldu.
Kredi derecelendirme kuruluşları, tarafsız olma iddiasındalarsa, Türkiye’nin notunu anında düşürme konusundaki attıkları hızlı adımları, ekonomideki iyileşme ve yüksek büyüme oranı karşısında not yükselterek de göstermeleri gerekir.
Son olarak, Türkiye 16 Nisan referandumu ile yeni bir döneme girdi. 2019 yılına kadar gerçekleştirilecek düzenlemeler de, yeni dönemin kurumsal ve idari temelleri atılacak. Mevcut durumda, özellikle ekonomide çok başlılıkların ortadan kaldırılması ekonomideki iyileşme sürecini yani büyümeyi daha da hızlandıracak.
Bu da yerli ve yabancı yatırımcıların ilk çeyrekte gerçekleşen büyüme rakamlarını bir öncü gösterge alarak daha cesur ve kararlı davranmasına sebep olacak.
[Yeni Şafak, 15 Haziran 2017].