Geçen hafta çeşitli toplantılara katılmak için Kanada'nın Ottowa ve Toronto şehirlerindeydim. Türkiye üzerine yapılan çeşitli toplantılara konuşmacı olarak katıldım.
15 Temmuz'un üzerinden bir yıl geçti. Biz maalesef daha dünyaya bunun nasıl zehirli bir örgüt olduğunu anlatmakta güçlük çekiyoruz. Katıldığım toplantılarda genel olarak Türkiye'deki ve Ortadoğu'daki son dönem güvenlik meseleleri gündeme geldi. Bu çerçevede terörün her türlüsüne değinerek FETÖ'nün Türk demokrasisine verdiği zararları darbe girişimine değinerek konuştuk. Devletin araçlarını kullanarak millete saldıran bir örgüt olduğunu dile getirmeye çalıştık.
Birkaç kısa gözlememi ve bunlardan çıkardığım sonuçları paylaşmak istiyorum.
Maalesef Batılıların medya ve zaman zaman da hükümetleri aracılığıyla maruz kaldıkları Türkiye karşıtı propagandayı aşmak kolay değil. Uzun yıllardır işlenen Türkiye ve Erdoğan karşıtlığı buralarda son derece köklü önyargılara neden oldu. Biliyoruz ki Türkiye'nin güvenlik sorunlarını ve terör örgütleriyle mücadelesini anlatacak bu tür toplantılar düzenlenmesine bile müsaade etmek istemiyorlar.
Bu anlamda toplantı öncesi benzer durumların Kanada'da da yaşandığını duydum. Toplantıları düzenleyen arkadaşlar bu konuda en iyi niyetli Kanadalıların dahi konu başlıklarını ve kapsamlarını belirlerken tedirginlik yaşadıklarını anlattılar.
Bu tür toplantıları düzenleyen herkese ve özellikle bizi Ottowa ve Toronto'da ağırlayan Ottowa Büyükelçimiz Selçuk Ünal ve Toronto Başkonsolosumuz Erdeniz Şen'e çok teşekkür ederim. Son derece enerjik bir biçimde Türkiye'nin iddialarını her türlü ortamda en iyi şekilde dile getiriyorlar. Oldukça kilit isimlerle düzenlenen dar kapsamlı görüşmelerle de önyargıları kıracak adımlar atıyorlar. Biz de elimizden geldiğince onlara yardımcı olmaya çalıştık.
Tabii Kanada'da Türkiye karşıtlığı Washington'daki veya Berlin'deki kadar yüksek değil. Daha yumuşak olduklarını söylemek mümkün. Fakat Amerikan medyasının bombardımanı altında olduklarını düşünecek olursak, her halükarda kafalarının belli biçimde şekillendiğini anlayabiliriz.
Dolayısıyla buradaki ilgilileri de dört gruba ayırmak mümkün. Birinci grup profesyonel Türkiye karşıtlarıydı. Bunların hiçbir şekilde Türkiye lehine hiçbir iddiaya ikna olmaları mümkün değil. Ellerinden geldiğince bu tür toplantıları sabote etmek için uğraşıyorlar. Washington'a kıyasla çok daha az olmakla birlikte burada da böylesi tipler olduğunu söylemek mümkün. Vaktinde Türkiye uzmanı diye geçinen bu tipler aslında olan biten her şeyin farkındadır ama kendileri bir taraf oldukları için gerçeği görmezden gelir hatta tersine propaganda yaparlar.
Meseleyi ağır biçimde kişiselleştirirler.
İkinci grup bilip de susanlardır. Bunlar doğrudan doğruya propagandanın bir parçası olmuyor ama sizin anlattıklarınızı da bir duvar gibi dinliyor. İyi ya da kötü tepki vermekten özellikle kaçınıyor. Bunlar genelde devlet görevlileri. Durumun farkında ama görmezden geliyor.
Üçüncüsü biraz ilgi gösterilmesi halinde Türkiye'de olan biteni daha yakından görüp meseleyi kavrayabilecek olanlar.
Neyse ki Kanada gibi ülkelerde yeterli sayıda bu tür aktör olduğunu söylemek mümkün. Ve bu tiplerin kazanılması Batıdaki tek sesliği bozmak için hayati derece önemli.
Dördüncüsü ise konudan neredeyse haberi olmayanlar. Kendi ülkelerindeki yayınların etkisinde kaldıkları çok belli.
Türkiye'ye dair ilgisi kısıtlı olan bu kimseler alternatif bir anlatılar olabileceğini hayal bile etmemişler. FETÖnün neler yaptığını dinlerken şaşkınlıklarını gizleyemiyorlar.
Konuşurken gözlerinde acaba biz bunları neden duymadık izlemini alabiliyorsunuz.
İlk iki gruptakilere yapılacak pek bir şey yok.
Batı hükümetlerinin Türkiye'ye yönelik tavrı değişmedikçe onlar da değişmeyecektir. Ama son iki grup hala ümit vaat ediyor.
Ve Kanada gibi belli başlı adreslerde artık Türkiye'nin mücadelesini daha iyi anlatabilecek bu tür toplantıların sayısını artırmak zorundayız.
[Takvim, 10 Temmuz 2017].