SETA > Yorum |
Yükselenler İrtifa Kaybederken

Yükselenler İrtifa Kaybederken…

Bundan sonra hedeflere ulaşabilmek için, tutarlı bir gücü nasıl inşa etmek gerek? Hep konuştuğumuz şu orta gelir tuzağına ayağımızı kaptırmamak için ne yapmak icap ediyor?

Geçtiğimiz hafta beklentiler üzeri gelen büyüme verisiyle tatlı bir sürpriz yaşasak da, önümüzdeki maçlara bakmaya devam etmek önemli olacak. Ve bu noktada; sürdürülebilir bir başarı için, büyümenin içeriğini sağlamlaştırmak en kritik noktalardan biri. Cuma günü bu köşede belirttiğim üzere, bu yılki büyüme performansımızda iç talebe ve özellikle tüketime borçlu çıktık. Geçtiğimiz yıl ise hikâye tam tersine, dış talep hâkimiyetindeydi. Ondan öncesine bakarsak da, kriz sonrası pek bir tutarlılık var diyemeyiz. Kırılganlıklar, dış riskler, belirsizlikler vs. derken süreklilik arz eden bir içerik oluşamıyor.

Bu noktada insan da düşünceye sevk oluyor. Bundan sonra hedeflere ulaşabilmek için, tutarlı bir gücü nasıl inşa etmek gerek? Hep konuştuğumuz şu orta gelir tuzağına ayağımızı kaptırmamak için ne yapmak icap ediyor?

Ve aslında bu soru, bugün Türkiye gibi birçok yükselen ekonomi (emerging market- EM) için de geçerli. Zira EM'ler artık ağırlıklı bir yavaşlama trendine kapılmış durumda. Özellikle 90'lar ve 2000'lerin başlarında yaşadıkları hızlı dönemler, içinde bulunduğumuz on yılda geride kalmaya başladı. Nerede o eski yüksek büyümeler…

İşte en meşhur örneği, BRICS. Blokun ilk 2 harfi bu yıl hızla düşerken; Çin yavaşlıyor, Güney Afrika topallıyor. Hindistan ise, harf öbeğini tam ortadan yukarı çekebilen tek kanlı canlı aktör olarak karşımıza çıkıyor. Diğer pek çok yükselene baktığımızda da, eski devirlere göre yavaşlama olduğu aşikâr. Küresel kriz sonrası %7-8 bandında gezinen ortalama EM temposu, şimdi %4 altına geriler durumda. Yine bu bağlamda, Dünya Bankası'ndan aldığım bir veriye göre; yükselenlerle gelişmiş ekonomiler arasındaki büyüme farkı, 2003-2008 arasındaki 4,8 yüzde puandan bu yıl yaklaşık 2 yüzde puana daralmış durumda.
Anlayacağınız, yükselenler gözle görülür bir irtifa kaybediyor ve gelişmişlerle aralarındaki büyüme makası kapanıyor.

MAKAS NEDEN KAPANIYOR?

Elbette burada EM'lerin küresel krizin etkisiyle bir darbe yediği ortada. Zira sıkılaşan finansal koşullar ve zayıflayan küresel talep ile emtia fiyatları gibi faktörlerin bu doğrultuda çeşitli derece ve yönlerde de olsa önemli roller oynadığına şüphe yok. Bununla birlikte, yukarıdaki veri şunu da söylüyor: 2008 depremiyle yerle bir olmuş gelişmiş ekonomiler son dönemde hızlanma eğilimi kazanmışken, krizden nispeten sağlam çıkan yükselenlerin, iniş modunu inatla sürdürmesi kaygı yaratıyor. Zira uzun yıllardır dünya ekonomisinin büyümesinin yarısından büyük bir bölümü bu ülkelerden gelmekteydi. Şimdi bu katkı giderek azaldığından, insan ister istemez dünyanın geleceğini de sorguluyor.

İşte tam bu noktada, EM'lerin yavaşlamasında aslında iç faktörlerin de etkili olduğu gerçeğine parmak basmak gerekiyor. Öncelikle her ülke için spesifik faktörlerin devrede olduğunu hatırlatayım ancak yaşanan sürece şöyle tepeden bir baktığımızda, iç talepte gözle görülür bir hız kaybı olduğunu ve EM'lerin özellikle yatırımlarda ciddi bir düşüş/zayıflama yaşadığının altını çizmek gerek.

Bu noktadan hareketle, süregelen performans kaybının dönemsel mi yoksa yapısal mı olup olmadığını ayırt etmek de önem taşıyor. Elbette bu da ülkeden ülkeye değişiyor ancak yine Dünya Bankası'nın bir çalışması, EM geneline baktığımızda, söz konusu ekonomilerin potansiyellerinin altında seyretmesinde, büyük ölçüde “verimlilik yavaşlamasının” rolü olduğunu teyit ediyor.

TRANSFORMASYON ŞART

Dolayısıyla da, her ülke için yazılacak reçetede, bir yandan maliye ve para politikalarının hesaba katılması gerekirken, uzun vadeli sağlığı tesis etmek için özellikle yapısal ilaçları öncelemek gerekiyor. Zira şunu da belirtmek gerekir ki; mevcut şartlarda ve hatta sonrasında, birçok EM için para politikası ve/veya maliye politikasını kullanma alanı çok da ferah görünmüyor.

Sonuç olarak EM'lerin, gerek kendi geleceği gerekse bunun dünyaya sıçrayacak etkileri için tempo kaybında baş aşağı gitmemesi makbul olacak. Bu bağlamda, yükselenlerin irtifa kayıplarını önlemek için bir transformasyon geçirmeye ihtiyacı olduğu kanaatindeyim. Söz konusu transformasyon ise, orta gelir tuzağına yakalanmalarını engelleyecek en kuvvetli tedavi olan verimlilik artışından geçiyor. Emek piyasasından altyapıya, teknolojiden kurumlara, iş ortamından eğitime çok ayaklı bir kurgu gerektiren formüllerle toplam faktör verimliliğini hızlandırmak, yükselen ekonomilerin bağışıklıkları güçlenerek ilerlemelerini sağlayacak.
Ve bu genelleme, Türkiye özelinde de geçerli olacak.

[Yeni Şafak, 15 Aralık 2015]