Cumhur İttifakı’nın beka söylemine karşı muhalefet bloku, 31 Mart’ın yalnızca belediye başkanları ve meclis üyelerinin belirleneceği bir seçim olacağını söylüyor. Dolayısıyla yerel seçimler üzerinden “beka” meselesinin konuşulmaması gerektiğini savunuyor.
Bununla da yetinmeyip, ülkenin bir beka sorununun olmadığını vurgulama ihtiyacı duyuyor.
Kuşkusuz önümüzdeki seçimlerde yerel yöneticiler seçilecek. Genel seçimlere de daha dört seneden fazla bir süre var. Dolayısıyla yerel seçimlerde ne sonuç çıkarsa çıksın yönetimde istikrar açısından bir sorun olmayacağı iddia edilebilir.
Ancak Türkiye siyasetinde yerel seçimlerde ortaya çıkan sonuçların genel siyaseti etkilediği geçmiş dönemlerde birçok kez görülmüştür.
Seçim kampanyaları başlamadan hemen önce, 24 Haziran’da CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olan Muharrem İnce’nin iktidarın büyükşehirleri kaybetmesi hâlinde bir erken seçim için uğraşacaklarını ve kendisinin de tekrar Cumhurbaşkanı adayı olacağını dile getirdiğini unutmayalım.
Yerel seçimlerde Cumhur İttifakı’nın oylarının anlamlı bir şekilde düşmesi hâlinde muhalefetin erken seçim tartışmasını başlatacağını tahmin etmek güç değil.
Erken seçim tartışmasının başlaması hâlinde, 2014’ten bu yana sekizinci seçimin yapılacağı dikkate alındığında, başta piyasalar olmak üzere bu tartışmalar olumsuz bir süreç ortaya çıkaracaktır.
Türkiye’nin özellikle son yedi yıllık dönemde karşılaştığı sorunların birçoğu ülkenin doğrudan bekasına yönelik olduğu göz önünde bulundurulduğunda bu durum, seçimlere farklı anlamlar yüklemektedir.
17-25 Aralık FETÖ’cü yargı darbesi, 15 Temmuz FETÖ’nün darbe girişimi, içeriden ve dışarıdan yapılan sistematik terör saldırıları, ülkenin ekonomisine yönelik yapılan saldırılar ve Irak ve Suriye özelinde yaşananların Türkiye’ye verdiği zararlar gibi…
Herhâlde bunların Türkiye’nin bekasına yönelik saldırılar olmadığını kimse iddia edemez. Muhalefet partileri bunları beka meselesi olarak görmüyorsa ortada Türkiye siyaseti açısından çok daha vahim bir durum var demektir.
“Bunlar ülkenin beka meselesidir; ancak yerel seçimin gündemi olmamalıdır” diyebilirler. Bu argüman “ekonominin genel sorunları da yerel seçimin gündemi değildir; dolayısıyla bunu da gündem yapmayalım” demekten farklı olmaz.
Kısaca siyaseti ilgilendiren her konunun seçimlerin gündemine girmesi kaçınılmaz.
Dolayısıyla ülkenin beka meselesinin de seçimlerin gündeminin ön sıralarında gelmesi gayet olağandır.
Seçimlere gidilirken Cumhur İttifakı, genel olarak beka ile ilgili şunu söylüyor: FETÖ ile mücadelenin etkin olarak yürütülmesinde, çoklu terör örgütlerinin topyekûn saldırılarının bertaraf edilmesinde, içeriden ve dışarıdan eş güdümlü bir şekilde Türkiye’ye yönelik saldırıların etkisiz hâle getirilmesinde ve en nihayetinde Türkiye’nin bekasına yönelik tehditlere karşı biz daha iyi mücadele ediyoruz. Ve mücadelemiz bu konularda kararlılıkla sürdürülecek…
Muhalefet partileri de beka sorununun olmadığını iddia etmek ya da yerel seçimlerin gündemi olmamalı demek yerine “ben bu konularda daha iyi mücadele ederim” diyebilmelidir. Demelidir de.
Örneğin muhalefet bloku, FETÖ ve PKK ile nasıl mücadele edeceğini seçim kampanyasında vurgulamalıdır. Yerel seçime gidilmesi, bu konularda fikir beyan etmeyi yasaklamaz.
Unutulmamalıdır ki Türkiye, son yıllarda karşılaştığı tehditleri güçlü ve istikrarlı yönetimler sayesinde bertaraf edebilmiştir. Bu kabul edilmesi gereken bir gerçekliktir.
Yine aynı şekilde Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’nin bütün kurum ve kurallarıyla yerleşmesinde bir geçiş sürecinde olduğumuz unutulmamalıdır.
Türkiye’ye yönelik iç ve dış kaynaklı terör tehdidi sonlanmamıştır.
Türkiye’yi zayıflatarak uluslararası operasyonlara açık hâle getirmeye yönelik operasyonlar hâlâ devam etmektedir.
Netice olarak yerel seçimler ve beka meselesi de bu bağlamda değerlendirilmelidir.
[Türkiye, 5 Mart 2019].