Alevilik, dilsel, kültürel ve hatta inançsal çeşitliliğinden dolayı Türkiye'deki ana siyasi tartışmalar (din-devlet ilişkileri, laiklik, milliyetçilik, çok kültürlülük, vatandaşlık, anayasa) ile yakından ilişkilidir. Dile getirilen problemler hem sistemsel hem de kültüreldir. Nereden başlanacağının bilinememesi bugüne kadar siyasi partiler için önemli bir mazeretti. Son hükümet programında yer alan Alevilik maddesi ile bu eşik aşılmış görünüyor. Bu madde ile Cem evlerine hukuki statü tanınacağı sözü verilmiş oldu. Yapılacak yasal değişiklik ne olursa olsun konunun zorluğu nedeniyle çok tartışılacağı açık. Fakat Türkiye'nin yeni anayasasının tartışıldığı ve daha da fazla tartışılacağı bir döneme yeni bir yasa vaadiyle girilmiş olması, sadece Alevilik değil aynı zamanda genel hak ve özgürlükler açısından da ümit verici.
HUKUKUN DİLİ KULLANILIYOR
Alevi vatandaşların sorunları Cem evlerinin yasal statüsüne indirgenemez. Fakat bu maddenin sembolik bir anlamı olduğu kadar grubun sosyolojik dönüşümündeki etkisi itibariyle işlevsel de bir önceliği var. Cem Evleri yasal statüye kavuştuğunda öğretinin kurumsallaşması yönünde önemli bir adım atılmış olacak. Konunun karmaşıklığı, eğitimden medyaya ve sivil topluma kadar her alanda çalışmanın gerekliliğini gösteriyor. Yine de çözümün eskisi kadar uzak olmamasında bir süredir açık olan diyalog kanallarının, farklı çevrelerin tartışmalara dahil edilmesinin ve verilen emeğin katkısı büyük. Alevi gruplar ile akademik ve resmi düzeyde kamuoyuna yansıyan ve yansımayan çok sayıda çalışma yapıldı ve hala da yapılmakta. Süreç yavaş ilerliyor görünse de, müzakereyi zamana yayan sağlıklı bir yöntem takip ediliyor. Bunun en önemli işareti son birkaç yılda tarafların birbirini daha iyi anlamış, biraz dönüştürmüş ve hatta birbirine yaklaştırmış olması. Örneğin resmi söylemde Aleviliğin içindeki çokseslilik artık bir problem olarak görülmüyor. Şimdiye kadar Alevi gruplar arasındaki yaklaşım farkları basit görünen taleplerin önündeki en önemli engeldi. Diğer taraftan resmi söylemdeki ideolojik/teolojik dilin farkına varıldı, en azından artık hukukun dili aracı kılınıyor. Teolojik dilden kaçınılması iletişimi bozan hiyerarşik söylemleri yok etmek gibi önemli bir işleve sahip. Müzakere süreçlerinde Alevi gruplar da diyaloğa daha açık hale geldiler. Yerleşik kurumların ve anlayışların büyüklüğü ve ağırlığı ile muhatap olmanın hiç bir konuda muğlaklığı kaldıramayacağını anladılar. İdeolojik söylemlerin toplumda bedelinin büyük olduğunu gösteren olaylar yaşandı ve yaşanıyor. Alevi gençlerin çoğu sıkışmışlık duygusu ile ideolojik örgütlere yöneliyor. Dolayısıyla Alevilerin talepleri sosyoloji ve siyasetin ancak birlikte çözebileceği türden çok katmanlı.ALGILARLA MÜCADELE ETMEK
Alevilerin üst başlık olarak belirledikleri eşit yurttaşlık talebinin içeriğine bakıldığında farklı alanlarda aynı anda mücadele etmek gerektiği görülebilir. Din derslerinin içeriğinde Aleviliğin anlatılış biçiminden, Sünni toplumda yerleşik negatif Alevi algısı ile mücadeleye kadar potansiyel reform alanları var. Algılarla ve yerleşik değerlerle mücadele etmek kültürel ve psikolojik alanı öne çıkartıyor. Yine de yeni bir yasanın gerekliliği konusunda mutabakat sağlanması sonraki adımlara öncülük edecektir, görece maddi bir alan ve kültürel reformların önünü açabilir. Müzakere sürecinin en önemli başarısı karşılıklı olarak diğerinin perspektifini benimsemeyi sağlamasıdır ki yasal bir adımın atılması konusundaki mutabakat bunun başarıldığını gösteriyor. Yeni anayasa çalışmalarında sadece hükümet değil muhalefet partileri de üzerine düşeni yapar, süreci baltalamaz ve iyi niyet gösterirse bir süredir farklı gruplarla başlatılmış olan müzakereler meyvelerini vermeye başlar. Aksi takdirde yapılan çalışmaları hayata geçirmek mümkün olmaz. Vaat edilen yasa hayata geçirilirse, meselenin artık daha nötr bir zeminde tartışılacağı, Alevilerin uzun süredir dillendirdiği eşit yurttaşlık talebi ile uyumlu olarak yasal perspektifin öne çıkacağı anlaşılıyor. Yeni bir yasa vaadi teoriden pratiğe geçmeyi sağlayan önemli bir adım. Önerilecek hukuki statünün biçimi ne olursa olsun, devam eden diyalog ortamı hem Aleviler hem de devlet açısından en önemli fırsat olarak görülmeli.[Yeni Şafak Düşünce Günlüğü, 3 Mart 2016].