“Sahici” diyorum; çünkü sahici olmayan bir medya dili, kendinden olmayanı ötekileştirerek karşıtlık ve antagonizm üretiyor. “Estetik” diyorum; çünkü estetik olmayan bir medya dili, kendisi de dâhil her şeyi sıradanlaştırarak magazinselleştiriyor ve dolayısıyla içeriksizleştiriyor. Hâlbuki toplumsal dönüşümden ve “Yeni Türkiye’den” bahsettiğimiz bir dönemde belki de bir iletişim devrimine, dolayısıyla “sahici” ve “estetik” bir medya diline ihtiyacımız var.
Neden sahici bir medya dili?
Sahici medya dili, belli siyasi ya da ideolojik tarafgirlik üzerine değil, hakikati arama ve topluma aktarma çabası üzerine inşa edilmiş bir iletişim pratiğine işaret ediyor. Sokaktaki vatandaş, oy attığı partiden, sevdiği siyasi liderden ya da kendini yakın hissettiği ideolojiden bağımsız olarak düşünmek ve hareket etmek zorunda değil. Ancak söz konusu olan esas itibariyle kamu görevi gören medya olduğunda, herkesin medyadan tarafsız, doğru, dürüst ve hakikati yansıtan bir ayna görevi görmesini bekleme hakkı var.
Dünyanın hiçbir ülkesinde medya tamamen tarafsız değil belki; ancak bu yönde önemli adımlar atmış çok önemli uluslararası medya gruplarının olduğu göz önüne alınırsa Türk medyasının bu hususta hâlâ gideceği yol olduğu söylenebilir. Türkiye’de medya, doğuşundan itibaren siyaset kurumuyla yakın oldu, arada belirli bir çıkar ilişkisi olduğu için siyaset kurumu medyayı, medya da siyaset kurumunu zaman zaman kullanageldi. Darbeler dönemindeki medya-siyaset ilişkilerine ve en yakın örnek olarak 28 Şubat dönemi medyasına, bakılırsa birçok örnek bulunabilir. Çoğu zaman kendisini ekonomik ve siyasi rantlara bağımlı hisseden medya patronları, sahici bir medya dili kaygısını pek taşımadılar. Medya üzerinde belirli bir etki sahibi olan siyasetçiler de sahici bir medya dili yerine “manivela” vazifesi görecek bir medya dilini yeğlediler. Türkiye’de medya-siyaset ilişkisinin en genel sonuçlarından biri sahicilikten uzak, dolayısıyla taraflı ve çatışmacı bir medya dilinin habercilik dili olarak yerleşik hale gelmesi. Ancak toplumsal farkındalığın arttığı, insanların toplumsal “ötekiyle” yüzleşmeye başladığı bir dönemde sahici olmayan bir medya dili, artık toplumun beklentilerini karşılamıyor.
Yeni Türkiye’de medyanın dili
Yeni bir anayasa ile toplumun taleplerine daha sivil cevapların verileceği bir sürecin arefesindeyiz. Dış politikadaki etkinliği arttıkça Türkiye’nin uluslararası arenadaki rolü de önem kazanıyor. Ekonomik büyüme ve istikrar ile toplumsal refah da yavaş yavaş yükseliyor. Türkiye, içerideki ve dışarıdaki adımlarıyla üzerindeki dar gömlekten sıyrılıp bir üst basamağa geçme çabasında. Cumhuriyet seçkinlerinin topluma yön verdiği bir dönemden, 2000’li yıllarda halkın belki de gerçek anlamda iktidara ortak olduğu bir döneme geçiş yapılıyor. Tüm bunlar toplumsal anlamda sahici bir iletişime başvurmak zorunda olduğumuzun işaretleri. Toplumdaki farklı kesimlerin birbirleriyle sahici bir iletişim kurmasının kaçınılmaz olmaya başladığı bir noktaya geliyoruz. Bu süreçte medyanın da sahici bir dil yakalaması, bütün içerisinde son derece önemli bir parçaya işaret ediyor. Medyanın sahici ve gerçeği arayan bir dil geliştirmemesi durumunda, toplumda ortaya çıkacak sahici iletişim çabaları sonuçsuz kalabilir. Bugün ister iktidara yakın, ister iktidara mesafeli olsun, tüm medya gruplarının toplumun bütününü göz ö