SETA > Yorum |
Yeni Türkiye Sancısı

Yeni Türkiye Sancısı

Elitler olarak, yeni Türkiye'ye büyük ölçüde adapte olsalar, cemaatlerinin dirliğinin bozulacağından korkuyorlar. Cemaatlerini yeni Türkiye ile yüzleşmeye ikna etseler, akıbetin ne olacağı konusunda çok endişeliler.

27 Nisan’a ilk kez sivil bir hükümetin cevap vermesiyle siyaset yeni bir evreye geçmiÅŸti. Bu yeni baÅŸlangıç, 1960’dan bu yana, siyasetin dönüÅŸümde en önemli mihenk taÅŸlarından birisi oldu. 27 Nisan’a verilen tepkinin açtığı imkan, yeni Türkiye’nin vücuda gelmesini saÄŸladı. Zira 28 Nisan’da verilen tepki olmasaydı, Türkiye’nin demokrasi yürüyüÅŸü uzun bir fetret dönemine mahkum olabilirdi.

SinmiÅŸ bir iktidar, erken veya normal zamanında gideceÄŸi seçimlerde, milletten 22 Temmuz’da aldığı güçlü desteÄŸi alamayacak, mecliste muhtemelen beÅŸ siyasi parti olacaktı. Açık bir darbe giriÅŸimini sineye çekmenin oluÅŸturacağı hava, AK Parti diline ve kadrolarına da sert bir ÅŸekilde yansıyacak, iktidar alanı farklı vesayet odaklarıyla paylaşılmak zorunda kalacaktı. Vesayet rejimi yeni bir ivme kazanarak ya bir kapatma davasına da gerek duymayacaktı ya da kapatma davasını AK Parti’yi siyaset dışına itmek için neticelendirecekti. 28 Nisan’da verilen tepki, vesayet rejiminin, ancak dava açmakla yetinebildiÄŸi ama milleti karşısına almaya cesaret edemediÄŸi bir ÅŸekilde neticelendi.

Bu durum askeri vesayet rejimi ile sert bir mücadele imkanını ortaya çıkardı. Kapatma davası sonrası ikinci yeni bir evreye geçildi. Bu evreyi en iyi ‘aktif mukavemet’ olarak tarif edebiliriz. Zira geçmiÅŸte de saÄŸdan ve soldan siyasi partiler vesayet rejimine karşı olduklarını söyleyegeldiler. Büyük bir kısmı da bu söylemlerinde samimiydiler. Buraya kadar bir sorun yok. Fakat bir orijinallik de bulunmuyor.Vesayet rejimine ve uygulamalara, ideolojik ve teorik düzeyde karşı olmanın kendisi pozitif bir durum olmakla beraber, ortaya çıkan neticeyi deÄŸiÅŸtirmediÄŸi için özünde çok anlamlı da deÄŸildir. Asıl önemli olan mezkur söylemin fiili vesayet müdahaleleri anında bir siyasete tercüme edilip edilmediÄŸi meselesidir. Tam da bundan dolayı, 28 Nisan ve neticesinde ortaya çıkan 22 Temmuz manzarası kuvveden fiile geçiÅŸi temsil ettiÄŸi için milletin teveccühüne mazhar oldu.

Üçüncü evre ise 2010 anayasa halkoylaması sırasında ortaya çıktı. Üçüncü evreye ‘proaktif mücadele’ dönemi de denilebilir. GeçmiÅŸte görülmemiÅŸ bir ÅŸekilde, sivil bir iktidar, sadece vesayet rejiminin müdahalelerine karşı durmakla yetinmiyor, üstüne üstlük, doÄŸrudan müesses nizama karşı savunmadan çıkışı ilan ediyordu. 2010 anayasa referandumu, vesayet rejiminin, 28 Nisan ÅŸokunu atlatamadan ve anlamadan karşı karşıya kaldığı bir krizdi. Ä°lk kez müesses nizamın aktörleri, milletten meÅŸruiyetini alan sivil iktidarın müdahale giriÅŸimi ile karşı karşıya kalmışlardı.

Pasif bir pozisyona çekilerek, bildikleri ve kullandıkları tek teknolojinin atıl kalmasından dolayı, yeni Türkiye’nin ortaya çıkışını izlemek durumunda kaldılar. Bu ‘tek teknoloji’ askerin darbe veya tehdidi eÅŸliÄŸinde siyaset yapma imkanından baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildi. Asker darbe yap(a)mayınca, nasıl siyaset yapmaları gerektiÄŸini bilmiyorlardı. Aynı dönemde, ‘yeni CHP’ liderliÄŸi ve söyleminin arzı endam etmesi eÄŸer bir komplo deÄŸilse de tesadüf olmadığı muhakkaktır. Ortaya çıkan yeni siyasi atmosfer CHP’yi de bugünkü pozisyona itmiÅŸ oldu.

Åžimdi en büyük sancıları yeni Türkiye sancısı. Bu yeni Türkiye’de ne yapılır pek bir fikirleri bulunmuyor. Yeni olan karşısında panikledikçe, siyaset dışına savruluyorlar. Kurucu bir siyaset üretemeyince ya hızla referanslara yöneliyorlar ya da ana akım damarı bir arada tutan ideolojik köklerine. Bir taraftan yeni Türkiye’de tamamen anlamsız bir aktör olmamak için diskurlarını güncellemeye çalışıyorlar, diÄŸer taraftan tabanı ve saflarını sıklaÅŸtırmak için eski Türkiye referanslarını canlı tutmaya çaba gösteriyorlar.

Ä°mkansız bir formülün peÅŸindeler. Elitler olarak, yeni Türkiye’ye büyük ölçüde adapte olsalar, cemaatlerinin dirliÄŸinin bozulacağından korkuyorlar. Cemaatlerini yeni Türkiye ile yüzleÅŸmeye ikna etseler, akıbetin ne olacağı konusunda çok endiÅŸeliler. Siyasal anlamda arafta kalmanın sancısı her geçen gün artıyor. Bu sancıları, yeni Türkiye’ye tabi oluncaya dek devam edecek.

[Star, 04 Eylül 2014]