Suriye, bölge barışı için İsrail ile birlikte kilit ülke konumundadır. İsrail-Suriye barışı bölgede zincirleme reaksiyon yaratma potansiyeline sahiptir. Filistin problemi kadar grift ve çok boyutlu olmaması gerçekleşmesini imkân dahilinde tutmaktadır
Ocak 2009’da İsrail’in Gazze saldırısı ile askıya alınan İsrail-Suriye barış görüşmelerinin geleceği henüz netleşmiş değil. Türkiye’nin arabuluculuğu ile olgunlaşan ve Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ifadesiyle imza aşamasına gelen görüşmelerin tekrar başlaması ve görüşmelerden alınacak olumlu sonuç bölgesel barışın tesisinde kilit rol oynayacak. Gazze saldırısıyla birlikte taraflar arasında başlayan güven bunalımı, İsrail’de aşırı sağ hükümetin kurulmasıyla derinleşti. Yine aynı süreçte Türkiye-İsrail ilişkileri gerildi. Ankara’da İsrail’in barış konusundaki samimiyeti; Tel Aviv’de ise Türkiye’nin arabuluculuk rolü sorgulanmaya başladı.
Türkiye’nin arabuluculuğa devam edebileceğini açıklaması, hem Amerikan Başkanı Barack Obama’nın hem de Ortadoğu Özel Temsilcisi George Mitchell’in, Türkiye’nin İsrail-Suriye görüşmelerindeki rolüne yaptığı olumlu ve teşvik edici atıflar, Suriye Cumhurbaşkanı Beşar El-Esad’ın çeşitli vesilelerle yaptıgı ‘görüşmelere devam’ çağrıları ve dolaylı görüşmeler için Türkiye’nin arabuluculuğuna yaptığı vurgu, hem İsrail-Suriye görüşmelerini hem de Türkiye’nin arabuluculuk rolünü yeniden gündeme getiriyor.
Önkoşullar barışa engel Görüşmelerin kesilmesi üzerinden altı ayı aşkın bir süre geçmesine rağmen taraflar hâlâ sürecin devamı yönünde güçlü bir tavır ortaya koyabilmiş değil. İki tarafın da ortaya koyduğu önkoşullar, ‘görüşmelere devam’ kararının alınmasını bile zorlaştırmaya yetiyor. Suriye, İsrail’in Golan’dan çekilmesi şartını görüşmelerin odağına koyuyor. İsrail ise önkoşulsuz görüşmeye hazır olduğunu ilan etmekle birlikte Suriye’nin İran, Hizbullah ve Hamas ile ilişkileri sürerken görüşmeleri başlatmayacağını ifade ederek Şam yönetiminin mezkur ilişkilerini koparmasını şart koşuyor. İki taraf da ortaya koyulan önkoşulların kabul edilemez olduğunu vurguluyor. Netanyahu, her ne kadar önceki başbakanlığında Golan’daki işgale son vermeye meyyal göründüyse de şu sıralar hem İsrail kamuoyunun ekseriyetle karşı çıkmasından hem de yeni kurduğu aşırı sağ hükümetin sıhhatini düşündüğünden Golan’dan çekilmenin gündeme bile gelemeyeceğini söylüyor. Şam yönetimi ise Tel Aviv’i barış konusunda samimiyetsizlikle suçluyor ve uluslararası camia tarafından hukuk dışı olarak kabul edilen Golan işgalininin bitirilmesi konusunda ısrar ediyor.
Barış iki tarafın da çıkarına İsrail’in Suriye ile barış istemesinin baş motifleri arasında Amerika’nın yeni Ortadoğu açılımını, İsrail’in İran ile çatışma ihtimalini ve Filistin sorununda vakit kazanma çabasını sayabiliriz. Diğer taraftan Suriye de İsrail ile barış yaparak Bush tarafından koyulduğu ‘şeytani eksen’den çıkıp ‘makul’ devlet sınıfına girmeyi, bunu yaparken de milli dava haline dönüşen Golan’ı savaşmadan geri kazanmayı arzuluyor. Bu şartlar altında cevap verilmesi gereken başlıca sorular şunlardır. İsrail Golan’ı bırakmaya razı olacak mı? Bir diğer ifadeyle ABD, İsrail’i Golan’dan çekilmeye razı edebilecek mi? Suriye, İran, Hamas ve Hizbullah ile ilişkilerini yeniden gözden ge&cce