İlk kez 2006-2008 yılları arasındaki dönem için hazırlanan Orta Vadeli Program (OVP), 3 yıl boyunca ekonomi yönetiminde önceliklerin ne olacağına dair bir ön değerlendirme sunuyor. Programda yer alan beklentiler, hedefler ve tedbirler, yalnızca ekonomik olarak değil sosyal ve siyasal bir çerçeve çizdiği için de büyük önem taşıyor.
Bu nedenle, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan tarafından açıklanan 2015-2017 Orta Vadeli Program, ekonomi ve iş dünyası çevresinde merakla bekleniyordu. Ancak bu programın, önceki Orta Vadeli Program'lara göre farklı bir anlamı var. Farklılık yalnızca içeriğiyle ilgili değil, aynı zamanda açıklandığı siyasi ve ekonomik ortamın da Türkiye'deki ekonomik ve siyasi istikrarı bozmak isteyenlerin tehdidi altında olmasıyla birebir bağlantılı.
OVP (2015-2017), Türkiye'nin bulunduğu coğrafyada yaşanan kaosun içine ülkeyi çekmek isteyenlere ve bunun için de ekonomiyi hedef alan kesimlere, Türkiye'nin yoluna hız kesmeden devam ettiğini göstermesi bakımından önemli. Çünkü Türkiye, kendi ekonomi ve siyasi gündemini belirleyebilen, dünyadaki değişimleri göz önünde tutarak kendi iç dinamiklerine göre hareket eden bir ülke artık.
OVP'nin içeriğini değerlendirmeden önce, özellikle sokak siyasetiyle ülkenin dengesini bozmak isteyenlere Eski Türkiye'nin olmadığını bu ayrıntıyla birlikte ifade etmek gerekiyor.
TEMEL HEDEF: CARİ AÇIK VE ENFLASYON
Bir önceki OVP'de (2014-2016) temel amaç dünya ekonomisindeki belirsizliklerin Türkiye'ye olan etkisini azaltarak cari açığın düşürülmesiydi. Bu hedefin cari açıkta gözlemlenen azalışla gerçekleştiğini görüyoruz. OVP'de (2015-2017) cari açığın GSYH'ye oranının 2014 yılı için % 5,7 olarak öngörülmesi, düşüşün devam etmesi konusundaki kararlılığı ve önceliği gösteriyor. Birincil amaç olarak yine cari açığın azaltılmasının belirlenmesi ise, Türkiye'nin büyüme-cari açık tercihiyle karşı karşıya kalacağı anlamına gelmiyor.
Gelişmekte olan ülkeler gibi Türkiye'nin de son yıllarda büyüme oranlarındaki yavaşlama sonucunda, 2014 yılı büyüme tahmininin %3,3'e revize edilmesi, bu şüpheyi güçlendirebilir. Ancak bu durumun tek sebebi Türkiye'nin yapısal ekonomik problemlerinden dolayı yaşadığı büyüme-cari açık ikilemi değil. Aynı zamanda, OVP'de de yer verilen dünyada dış ticaret hacminin yavaş büyümesidir.
Diğer yandan, Irak ve Suriye'de yaşanan çatışmanın Türkiye'nin bu bölgedeki ihracat rakamlarını etkilemesi de başka bir olumsuz unsur. Buna rağmen, Türkiye'nin ihracat rakamlarının yüksek seyretmesi, 2015-2017 yıllarında büyüme oranlarının yukarı yönlü ve istikrarlı olacağına yönelik pozitif tahminlere yansımıştır.
Ayrıca programda cari açığın düşürülmesiyle birlikte yer alan enflasyon hedeflemesi, 2002'den sonra önemli bir başarı gösterilen kamu maliyesindeki kurallı ve disiplinli politikaların devam edeceğini göstermektedir. Zaten merkezi yönetim bütçe açığının GSYH'ye oranının 2017 yılı itibarıyla % 0,3 olarak tahmin edilmesi, maliye politikasının taviz verilmeden uygulanacağının en belirgin kanıtı. Bu oranın 2002'de % 11,9 olması ise, Türkiye ekonomisinin 12 yıllık dönemde kat ettiği yol açısından geleceğe yönelik umutları artırıyor.
OVP'DEKİ HEDEFLERİN ÖN ŞARTI: YAPISAL REFORMLAR
Açıklanan OVP'nin cari açık, enflasyon ve büyüme hedeflerinden öte, bu hedeflere ulaşmak için yapısal reformlara yönelik vurgusundan dolayı, programı