SETA > Yorum |
Yemen Devrimi Yetki Devri mi Salih Devri mi

Yemen Devrimi: Yetki Devri mi, Salih Devri mi?

Salih rejimini devirmek amacıyla birleşen halk, Salih’e perde arkasından ülkeyi yönetme hakkı veren yetki devri anlaşması ile devrimlerinin ellerinden çalındığına inanıyor.

Yemen Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih, 23 Kasım’da 33 yıllık iktidarına son veren yetki devri anlaşmasını imzaladı. Anlaşmanın imzalanması, Salih’in, Tunus, Mısır ve Libya liderlerinin ardından devrilen dördüncü diktatör olduğu yorumlarını gündeme getirse de sonrasında yaşanan gelişmeler Salih devrinin henüz kapanmadığına işaret ediyor. İmza töreninin ardından Salih’in kendinden emin bir tavırla “ülkeyi kaosa sürükleyen” isyancıları affettiğini açıklaması “hangi sıfatla?” sorusunu akla getirirken, anlaşmayı protesto eden on binlerce Yemenlinin sokağa dökülmesi ise Yemen’de suların daha uzun süre durulmayacağını gösteriyor.

Arap Ayaklanması rüzgarına kapılmış küçük bir ülke olarak resmedilen Yemen, iç ve dış dinamikler hesaba katıldığında, önemi azımsanmayacak bir unsur olarak karşımıza çıkmakta. Arap Denizi ve Kızıldeniz’e olan sınırı, komşu Körfez ülkelerinin dünyaya petrol transferi yaptığı rota üzerindeki Aden Körfezi ve Afrika Boynuzu’na olan dirsek temasıyla Yemen’in jeostratejik önemi, ülkenin isyan dalgasındaki rolünü küresel ölçekte artırmakta. Bunun yanı sıra Yemen’in nüfusunun %45’ini oluşturan Şiiliğin Zeydi mezhebine bağlı nüfusa karşı %55 Sünni nüfus Suudi Arabistan ve İran denkleminde bölgesel güvenliği etkileyecek yapıda. Ülkenin güneyinde konuşlanan El-Kaide’nin varlığı ise başta ABD olmak üzere Batı dünyasının ilgisini Yemen’de tutmaya yetiyor.

ÇATIŞMALAR NEDEN KAYNAKLANIYOR?

ugün Yemen’deki çatışmalar tek bir eksende görünse de, aslında pek çok farklı grubun rejimle çatışması söz konusu. Bunların başında muhalif halk geliyor. Başkent Sana ve Taiz başta olmak üzere ülke genelinde rejimin kötü yönetimine, yoksulluğa ve işsizliğe karşı bir araya gelen Yemenliler, Salih’in devrilmesi için 10 aydır gösteriler düzenliyor. Hükümet güçleri ise bu gösterileri şiddet kullanarak bastırmaya çalışıyor. Ancak Salih karşıtı muhalefet sadece protestoculardan ibaret değil. İktidarı boyunca Salih’le işbirliği yapmış bazı aşiretler, sokaktaki protestoların şiddetlendiği Mart ayından itibaren hükümete verdikleri desteği çekerek muhalefetin yanında yer almaya başlamış durumda. Bu rakip aşiretlerin lideri konumunda olan Ahmar Ailesi, Salih’le işbirliğini bozmasının ardından kendisine bağlı güçleri devreye sokarak Salih’in silahlı güçleri ile çatışmaya başladı. Bunun yanı sıra, Salih’in yakın kurmaylarından General Ali Muhsin, orduda kendine bağlı birlikleri yanına çekerek muhalif kampına katıldı. Böylelikle Yemen’de rejim ile aynı anda çatışmakta olan çok parçalı yeni bir muhalif yapı ortaya çıktı. Bu yeni muhaliflere, halihazırda rejimle çatışma halinde olan ayrılıkçı yapıların eklenmesi ile Yemen’deki çatışma daha da içinden çıkılmaz bir hal aldı. Kuzeyde Sa’ada eyaleti merkez olmak üzere, fiili bir yönetim kuran Şii Hutiler, sınır komşuları Suudi Arabistan’ın kendilerine Vahhabiliği dayatmasına ve Salih’in bu konuda Suudi Arabistan’a destek vermesine karşı çıkmaktaydılar. İsyan rüzgarından aldıkları ivmeyle hükümetle ve bölgedeki Selefilerle çatışmalarını şiddetlendiren Hutiler, ülkenin bugünkü kaos ortamını kontrolleri altındaki bölgeleri genişletmek için bir fırsat olarak görüyorlar. Şii Hutilerin hükümetle girdiği bu çatışma, bölgesel güçler açısından da önem taşımakta. Nitekim Suudi Arabistan, İran’ın güdümünde olduğunu ileri sürerek tehdit algıladığı Hutilere karşı Yemen hükümetini desteklerken, İran Hizbullah kadar etkin olmasa da, bölgedeki Şii yükselişine ivme kazandırmak için Hutilere destek vermekte.

Yemen’de kökleri isyan öncesine dayanan ayrılıkçı hareketler Hutiler ile sınırlı değil. Bu anlamda güneyli ayrılıkçılar diğer önemli grubu oluşturuyor. Kuzey ve güneyin 1990’da birleşmesinin ardından, kuzeyin üstünlüğüne dayalı rejimi kabul etmek istemeyen güneyli ayrılıkçı hareket, 1994 iç savaşıyla bastırılmasına rağmen 2009’dan itibaren tekrar aktive olmaya başladı. İsyan dalgası ile birlikte Salih rejiminin ülke genelinde kontrolü kaybetmesini takiben manevra kabiliyeti kazanan güneyli hareket, Hirak grubu liderliğinde federasyon taleplerini gerçekleştirmek için hükümetle çatışma içerisine girdi. Güneyde, güneyli ayrılıkçı hareketin dışında fakat çatışmaların içinde yer alan bir grup daha mevcut. Bu da, ABD’nin Afganistan’ı işgalinin ardından Yemen’e yerleşen el-Kaide’nin bölgede oluşturduğu Arap Yarımadası el Kaidesi (AQAP). ABD başta olmak üzere Batı dünyası tarafından tehdit unsuru olarak görülen el-Kaide’ye karşı hükümet güçleri ABD ile birlikte uzun bir süredir operasyonlar düzenliyor. Buna karşın Salih için el- Kaide’nin varlığı iktidarına destek bulmak ve devamını sağlamak için ABD’ye karşı önemli bir koz olma niteliği de taşıyor. El-Kaide’nin Kuzey Afrika ve Afrika Boynuzu’na yayılmasından endişe eden ABD, terörizme karşı işbirliği amacıyla Salih rejimine destek vermeye devam ediyor. Bu nedenle protestolar ve şiddet olayları artınca ilk başta ABD tarafından köklü bir değişiklik istenmedi, bunun yerine Salih yerine oğlu Ahmet’in devlet başkanlığına getirilmesi formülü geliştirildi. Ancak bu ismin de muhalifler tarafından yoğun tepkiyle karşılanması sebebiyle yeni çözüm önerileri gündeme geldi.

YETKİ DEVRİ ANLAŞMASI: HAYAL KIRIKLIĞI

Yemen’de artan şiddetin komşu Körfez ülkelerini tedirgin etmesiyle Nisan ayında ABD himayesinde Körfez İşbirliği Konseyi’nin uzlaşı girişimleri başladı. Ancak aylarca süren görüşmelere ve tüm iç ve dış baskılara rağmen Salih bir türlü koltuğunu terk etmeye ikna olmadı. Defalarca istifa sözü vermesine karşın her seferinde son dakikada vazgeçen Salih, BM arabulucusunun iki hafta süren çalışmaları ve Batılı güçlerin Salih’in yurt dışındaki mal varlığını dondurma tehditleri sonucunda anlaşmayı imzalamayı kabul etti. Salih’in 23 Kasım’da Suudi Kralı Abdullah’ın sarayında muhalefetle yaptığı yetki devri anlaşması, Yemen’deki isyanları el-Kaide odaklı güvenlik sorununa indirgeyen Batılı ülkelerce de desteklendi. Ancak anlaşmanın imzalanmasının hemen ardından sokakları dolduran on binlerce Yemenli, aylardır verdikleri mücadelenin bir kalemde silinmesinin hayal kırıklığını yaşamakta. Halkın öfkesi, yetki devri anlaşmasının köklü bir değişimden ziyade rejimin ömrünün bir süre daha uzatılması için başvurulan bir taktik olduğu kanaatini doğrular nitelikte.

Anlaşma uyarınca Salih, yetkilerini devlet başkan yardımcısı Abdurrabu Mansur Hadi’ye devredecek. Salih ailesine yakınlığı ile bilinen Hadi, Salih’in tedavi için Suudi Arabistan’da bulunduğu dönemde başkanlığa vekalet etmiş, bu süreçte Salih’in oğlu Ahmet başta olmak üzere kilit kurumların başındaki aile üyelerinin sözünden çıkmayarak “güvenilirliğini” kanıtlamıştır. Hadi, anlaşmaya göre 21 Şubat’ta yapılacak devlet başkanlığı seçimleri için de tek aday olarak görülüyor. Bununla birlikte, Salih’in seçimlere kadar onursal başkan sıfatıyla sarayda oturmaya ve lideri olduğu Cumhuriyetçi Kongre Partisi’nin başında kalmaya devam edeceği de hatırlatılmalı. Salih’in akrabalarının kontrolünde bulunan istihbaratta, ordunun kilit birimlerinde ve diğer stratejik kurumlarda önemli bir yapısal değişime gidilmemesi de anlaşmanın, rejimin bekasının garantisi olarak görülmesine neden oluyor. Tüm bunların ötesinde, aylarca sivillerin üstüne ateş açarak insanlığa karşı suç işleyen Salih’in anlaşmayla yargı dokunulmazlığı kazanacak olması protestoların şiddetini artıran en büyük etken.

YENİ HÜKÜMET YENİ UMUT MU?

Anlaşmaya karşı ülke genelinde protestolar devam ederken Mansur Hadi, Muhammed Basindva’yı başbakan olarak atadı. Bir dönem Salih’in Dışişleri Bakanlığını yapan ancak çatışmaların şiddetlenmesinin ardından muhalif safa geçen Basindva, yetki devri anlaşması doğrultusunda, muhalefet koalisyonu ve iktidardan eşit sayıda bakanın yer aldığı bir Ulusal Birlik Hükümeti kurdu. Kabinedeki görev paylaşımına göre muhalefete içişleri, maliye ve enformasyon bakanlıkları verilirken savunma, dışişleri ve petrol bakanlıkları Salih’in partisi Cumhuriyetçi Kongre’de kaldı. Muhalefet koalisyonu, Ahmar Ailesi’nin başını çektiği çok sayıda partiden oluşuyor. Ancak, köklü değişim hedefleyen protestocular için muhalefet koalisyonu, mevcut rejimin pasif unsuru olmaktan başka bir şey ifade etmiyor. Ayrıca, yetki devri anlaşmasına en başından beri karşı olan gençler, ayrılıkçı Hutiler ve Güney hareketi yeni hükümette temsil edilmiyor. Bu nedenle isyancılar, yeni kurulan hükümetin ülkedeki elitler arasında rol paylaşımı olduğunu öne sürerek rejimin kurumları ve aktörleriyle birlikte tümden değişimini istiyor.

Devam eden protesto gösterileri ve ayrılıkçı isyancıların silahlı eylemleri göz önüne alındığında, yeni kurulan hükümetin ülke genelinde egemenliği sağlaması güç görünüyor. Bunun yanı sıra, tükenen petrol ve su kaynakları ve çöken ekonomisiyle Arap dünyasının en yoksul ülkesi olan Yemen’de insani kriz yaşanıyor. 25 milyon Yemenlinin yarısı açlık sınırının altında, günlük 2 doların altında gelire sahip halkın %35’i ise işsiz. Yeni hükümet hem ülkede istikrarı sağlamak hem de ekonomiyi düzeltmek ve alt yapı hizmetlerini yeniden tesis etmek durumunda. Ancak halkın desteğini alamayan hükümetin tüm bu sorunlarla başa çıkmasının uzak bir ihtimal olduğunu iddia etmek mümkün. Arap isyan dalgasının domino taşlarından biri olmaktan öte görülmeyen Yemen, isyan rüzgarından önce de rakip aşiretlerin iktidar mücadeleleri, bölgesel aktörlerin güç savaşları ve ayrılıkçı grupların çatışmalarıyla boğuşuyordu. İsyan kıvılcımı ilk yandığında mezhepsel, kabilesel ve bölgesel tüm ayrılıklara rağmen, Salih rejimini devirmek amacıyla birleşen halk, Salih’e perde arkasından ülkeyi yönetme hakkı veren yetki devri anlaşması ile devrimlerinin ellerinden çalındığına inanıyor. İktidardan pay alamayan isyancılar şimdilik kaybederken, Salih giderken yeniden kazanıyor.