Türkiye siyasi hayatında yargı ile ilgili eleştiriler her dönem olmuştur. Yargının özellikle bir vesayet kurumu olarak işlev görmesi, demokratik çevreler tarafından haklı olarak sorunsallaştırılmıştır.
Yargı, geçmişte sadece vesayetçi genler üzerinden de tartışılmamıştır. İş yükünden tutun da, yargılamaların gecikmesi gibi birçok farklı konuda eleştirilmiştir.
Geçmişte olduğu gibi bugün de çeşitli açılardan yargı sistemi eleştiriliyor. Hakkaniyetli ve iyi niyetle yapıldığı müddetçe eleştiri, kurumların dönüşmesi ve gelişmesi için gereklidir.
Ama yargıya ilişkin özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra başlatılan eleştirilerin büyük kısmı sistematik, örgütlü ve belirli amaçlara matuf. Özellikle yargının belirli kişiler ve kurumlar üzerinden eleştirilmesi bunun somut göstergesi.
Bununla neyi kastettiğimi izah edebilmek için 15 Temmuz sonrası süreçte, yargı ile ilgili birkaç hususa değinmem gerekir.
15 Temmuz kalkışmasının bir darbe girişimi olduğunun anlaşılmasının hemen ardından Anayasa Mahkemesi (AYM) başta olmak üzere, yargı kurumsal olarak iyi bir sınav verdi. AYM, darbe ve darbecilere karşı milletin ve demokrasinin yanında olduğunu ilan eden basın açıklamasını darbe girişiminin ilk saatlerinde yaptı. İlgili diğer mahkemeler, darbe girişiminin sonucunun ne olacağını beklemeden darbecilerin gözaltına alınması için hemen soruşturma başlattı. Darbecilerin özgüveninin kırılmasında ve darbecilerle mücadelenin başarısında kuşkusuz bu kararların ilk saatlerde alınması önemliydi.
Darbe girişimi sonrasında, eksikleri olsa da, FETÖ ile ilgili yargılamalarda çok önemli iddianameler hazırlandı. FETÖ’cülerin tüm sabote girişimlerine rağmen yargılamalara belirli bir düzen içinde devam ediyorlar. 15 Temmuz sonrasında yargıdan 4.500 civarında hâkim ve savcının açığa alınmasıyla artan iş yüküne rağmen, yargılamalar iyi bir şekilde sürdürülüyor.
Bugüne kadar AYM, FETÖ yargılamaları ile ilgili çok önemli kararlara imza attı. Aldığı kararların gerekçesi alt mahkemeler için bir yol haritası niteliğinde. Darbe girişiminin ardından AYM, içindeki FETÖ’cü üyelerle ilgili temizlik sürecini hemen başlatmıştı.
İşte tam da bu çerçevesini çizdiğim hususlar üzerinden, FETÖ’cüler ve onların söylemine takılarak iktidar karşıtlığı yapan çevreler, Türk yargısına yönelik sistematik bir karalama kampanyası başlattı.
Eleştirilerin sistematik olmasının en bariz göstergesi, sadece belirli somut davaların neticesinde çıkan kararlarla ilgili olmaması. Daha geniş, daha sofistike bir şekilde, kurumların, kişilerin ve yargının toptan güvenilirliğini hedefleyen stratejik bir yol haritasına bağlı kalınarak yapılması.
Somut örneği, 30 Ağustos Zafer Bayramı töreninde Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan’ın protokol prosedürünün bir gereğini yerine getirerek, Cumhurbaşkanı ile tokalaşması ve selamlaşması üzerinden başlatılan eleştiriler.
Eleştiriye konu olan görüntü, sadece sabit bir fotoğraf karesi olarak kaydedilmedi. Akan kamera görüntüsü olarak da medyaya servis edildi. Şu an bu yazıyı okurken sizler de internet üzerinden görüntüleri bir kez daha izleyebilirsiniz.
İlgili görüntünün, bundan önceki farklı cumhurbaşkanları ile farklı yüksek yargı mensupları arasındaki tokalaşma ve selamlaşmalardan farkı yok.
AYM Başkanı’nın tokalaşma sırasında bir kare görüntüsü, kadraj açısı kullanılarak sanki cumhurbaşkanının önünde eğilmiş gibi bir algı üzerinden, hem Zühtü Arslan’ın şahsına, hem AYM’ye hem de yargının tümüne yönelik bir karalama kampanyasına dönüştürüldü.
Daha önceden başlatılan “yargının siyasallaştığına” yönelik kampanyalara gerekçe olarak kullanıldı.
FETÖ’cüler, uluslararası alanda uzun süredir Türk yargısının güvenilirliğine yönelik olumsuz bir kampanya yürütüyor. Bunu, FETÖ üyelerinin iç hukuk yollarını tükettikten sonra uluslararası mahkeme başvurularında kullanması için yapıyorlar.
Yine Türk yargısı ile ilgili oluşturduğu olumsuz algı üzerinden, FETÖ’cülerin iadesinin engellenmesini amaçlıyorlar.
Bunu anlamak için özel çabaya gerek yok, AYM Başkanı’nı hedefe koyan görüntülerin FETÖ’cü sosyal medya hesapları tarafından İngilizce metinlerle nasıl servis edildiğine bakmanız yeterli.
Hâlâ ikna olmadıysanız, son bir sene içinde yargıya dönük eleştirilerin içeriği ile AYM Başkanı’nın görüntüsü üzerinden üretilen haber dilinin içeriğini karşılaştırmanız, neyin ne amaçla yapıldığını anlamak için yeterlidir.
[Türkiye, 07 Eylül 2017].