SETA > Yorum |
Washington-Tokyo Hattı

Washington-Tokyo Hattı

Trump-Abe görüşmesinin ekonomik sözler kısmında nispeten hafif kaldığını ve bolca geçen “ittifak” kelimesinin daha ziyade bölgesel siyasi ve askeri yansımalarla ilgili durduğunu söylemek gerek.

Son Trump konulu yazımda Pasifik'te Matem başlığıyla araladığım pencereyi bugün biraz daha açmak istiyorum.

Öncelikle araladığımız kadarıyla gördüğümüzü hatırlayacak olursak; Trump'ın, TPP'den vazgeçerek Çin'e tepsiyle fırsat sunmasının ardından bölgede başka hamlelere imza atması gerektiğini kurgulamıştık.

Bunun yanı sıra, TPP iptaline dair Beyaz Saray açıklamasının, geride kalan potansiyel fayda ve zararların ötesinde daha da temel bir manası, tarihe düşülecek bir iması vardı: O da, küreselleşmenin bu hamleyle bir kez daha sersemlemiş olmasıydı. Buradan ABD özelinde çıkan sonuç ise, Washington'ın “ikili” anlaşmalara meyledeceği şeklinde zuhur ediyordu.

Bu genel bağlamda kallavi bir aday da İngiltere'dir ancak ben Pasifik kanadından devam edeceğimden, işi Japonya'ya bağlayıp ilerleyeyim. Zira bu yazıyı yazmak için, Trump ve Abe görüşmesini beklemekteydim. Hazır görüşmüşlerken, ABD-Japonya ilişkilerine değinmenin tam zamanıdır diyerek başlayalım.

BİR ZAMANLAR TPP

Önce hafif geriye saralım: Az eziyeti çekilmemiş TPP müzakerelerinde, ABD'nin yanı sıra Japonya da anlaşmanın anahtar taraflarından biriydi. Bu doğrultuda iki ortak, bölgesel mega güç için ciddi bir işbirliğine girmiş ve pazar erişiminde nicedir aşamadıkları dağları dahi dize getirmişti.

Trump miladı itibariyle işin rafa kalkmasının ardından ise, bölgesel emekler zayi olurken Japonya ABD için “onsuz olmaz” demiş ve diplomatik bir dilde yine de “hayırlısı olsun”, “dur bakalım” babında ifadeler kullanmıştı. Ve bu ifadeler arasına, Trump'ın serbest ve adil ticaretin önemini anladığına inanıldığı da serpiştirilmişti. Tüm bunlardan ise, iki ülke arasında acaba bir serbest ticaret anlaşması (STA) çıkar mı merakı hâsıl olmuştu.

4 NUMARALI ORTAK

Buradan işin özüne inecek olursak, Japonya'nın ABD için hâlihazırda en büyük ortaklardan olduğunu hatırlayacağız. Nitekim karşılıklı mal ticareti kapsamında hesapladığımızda, “ülkeler bazındaki” listenin 4 numarasında yer aldığını görüyoruz.

Ne alıp satarlar derseniz, ABD Japonya'ya hava taşıtları, parçaları, mısır, ilaç, tıbbi cihaz satarken, kendisi de malum bolca otomobil alır ve ayrıca elektronik, taşıt parçası, aksamı, makine vs de ithal eder.

Bu alışverişin sonucunda ise, Trump'ı kızdıran bir fatura ortaya çıkar: ABD Japonya'ya ticaret açığı verir. Hem de öyle böyle değil.

Öfkeyi bir nebze yatıştıracak kısım ise, hizmetler cephesinde saklıdır. ABD Japonya'yı hizmet ticaretinin üst basamaklarında ağırlarken, bu kez aynı ortağına ticaret fazlası verir.

İşte buradan kısmi bir teselli gelse de, totale baktığınızda, kampanyasının Trump'ı için Japonya, ABD'nin haksızlığa maruz bırakıldığı ve bu işe Yen'in de alet edildiği bir pazardır.

STA NASIL İLERLER?

Peki, bu durumda, iki taraf arasında bundan sonra nasıl bir ilişki kurulur? Trump'ın çıkışları düşünüldüğünde, ABD liderinin istediği adaleti tesis edecek yolda ilerlenmesi, en azından bu yaklaşımda adımlar atılması beklenebilir.

Bu çıkışlar özellikle neye dairdir derseniz de, tarım ve otomobil alanları hassas meseleler olarak öne çıkıyor. Zaten TPP görüşmelerinde de ikili çekişmenin harcında bunlar vardı ve anlaşmanın inşası Japonya'nın esneme sözü vermesiyle ilerlemişti. Dolayısıyla TPP'deki baz üzerinden istişareler bir yerlere evirilebilir ancak bunun sindirile sindirile ilerletileceği kanaatindeyim.

Tabii Cuma günkü görüşmeden çıkan sonuç, sadece serbest ticarete değil, ortak yatırım projelerine de dayanıyor. Bu bağlamda tüm ilgili alt başlıkları kapsayan bir ekonomik diyalogun sürdürülmesine karar verilmişken, özellikle STA kapsamında tarım maddesi Abe için siyasi açıdan da kritik önem taşıyacak. Öte yandan DC'den uçan demeçler, Abe'nin, Trump'ın yine, yeni, yeniden muhteşem ABD hedefiyle barışık olduğunu söylüyor.

İŞİN ASKERİ KISMI

Tam bu noktada, Trump-Abe görüşmesinin ekonomik sözler kısmında nispeten hafif kaldığını ve bolca geçen “ittifak” kelimesinin daha ziyade bölgesel siyasi ve askeri yansımalarla ilgili durduğunu eklemek gerek. Nitekim ABD'nin yeni dönemde, Pasifik'te Çin ve Kuzey Kore tehditlerine karşı Japonya ile savunma işbirliğine oldukça sıcak baktığı anlaşılıyor. Bu paketin içinde, Doğu Çin Denizi husumeti de var, K. Kore'nin nükleer çılgınlıkları da…

Ve hatta tam bu görüşmeler esnasında K. Kore'den gündeme düşen balistik füze haberinin, Abe'nin isyanına, Trump'ın ise üstü kapalı bir kınamayla “Japonya'nın arkasındayız” duruşuna sahne olduğunu gördük.

Sonuç olarak ise, geride bıraktığımız ikili görüşmede gırla giden iltifatların, sarılmaların, el sıkışmaların, yukarıdaki ana saikler çerçevesinde iki ülkenin yakın gelecekteki ilişkilerini sinyallediği söylenebilir. Japonya'nın ABD Asya Pasifik politikasının anahtarlarından olacağının anlaşıldığı şu ortamda, Washington-Tokyo hattında seferler sıkı tutulacak.

İttifakla ilgili bilmediğimiz alt detayların ise, Florida'daki golf seansında konuşulduğuna şüphe yok. Hem Trump'a göre, iki liderin kimyası şimdilik tutmuş durumda. Olur da değişirse, bir tweet ile bildirecek.

[Yeni Şafak, 14 Şubat 2017].