1 Ekim 2009, İran nükleer sorununda bir dönüm noktası oldu. Birleşmiş Milletler'in 5 daimi üyesi ve Almanya'nın oluşturduğu P5+1 grubu ile İran'ın gerçekleştirdiği bir günlük görüşme, nükleer sorununa bakışı değiştirdi. Bu tarihten yaklaşık bir hafta önce BM ve G-20 gibi dünya siyasetinin şekillendiği zeminlerde, İran'ın gizli santrallerde uranyum zenginleştirmeye ve uluslararası toplumu kandırmaya devam ettiği konuşuluyordu. Çare olarak ise oldukça sert ekonomik yaptırımlar öneriliyordu.
Amerika başkanı Obama görüşmeleri uzun ve zorlu bir yolda yapıcı bir başlangıç olarak değerlendirdi. Her ne kadar daha önce ortaya çıkmış olsa da, İran'ın Kum kenti yakınında inşa ettiği gizli sitede nükleer faaliyetler yürüttüğünü açıklaması olumlu bir adım olarak algılandı. Bu açıklamanın arkasından İran'ın nükleer müzakerecisi Celili'nin, AB dış politika yüksek temsilcisi Solana ile görüşeceğinin açıklanması bakışları yeniden İran'la nükleer müzakerelere çevirdi.
Cenevre'de gerçekleşen geniş kapsamlı görüşmeler, İran nükleer sorunu ile ilgili geçmişte başarısızlığa uğrayan girişimlerin gölgesinde gerçekleşti. Masanın her iki tarafında karşılıklı şüpheler, bu süreçte nerdeyse kesinlik kazanmak üzereydi. Bir taraf görüşmelerin İran'ın meşru hakkını gasp etme girişimleri olduğunu söylerken, diğer taraf müzakerelerin İran'ın zaman kazanmak için oyalama taktiği olduğu görüşünü öne sürüyordu. Bu derin şüphe ortamı P5+1 ve İran görüşmesinden beklentinin düşük seviyede oluşmasına yol açtı.
İran'ın nükleer müzakerecisi Celili'yi Cenevre'ye göndermeyi kabul etmesi, önümüzdeki dönemde nükleer sorununda bir yumuşamanın habercisi oldu. Nitekim İran, BM müfettişlerinin gizlice inşa edilen nükleer tesiste denetim yapmasına izin verdi. Ayrıca İran, araştırma santrallerinde kullandığı düşük seviyeli zenginleştirilmiş uranyumun bir kısmının Rusya tarafından daha yüksek seviyede zenginleştirilmesi teklifini kabul etti. Tahran araştırma reaktörünün yakıtının bu şekilde karşılanması planlanıyor.
Müzakereler olumlu geçti Amerika'nın önderlik ettiği Batılı ülkeler açısından nükleer sorununun çözümü, İran'ın uranyum zenginleştirme programını tamamen askıya almasından geçiyor. İran ile nükleer müzakereler büyük oranda bu konu üzerinde tıkanmakta. İran'ın kısmi de olsa uluslararası toplumun talebine cevap vermesi, müzakerelerde daha esnek tavır alabileceği ve tıkanmanın aşılabileceği şeklinde yorumlandı. İran bu olumlu algıyı güçlendirecek şekilde Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu direktörü Baraday'ın İran'a denetim ziyareti gerçekleştirmesine izin verdi. Daha önemlisi, P5+1 grubu ile yakın bir zamanda daha kapsamlı bir görüşme talebini kabul etti.
Müzakereler beklenenin ötesinde olumlu geçmiş gözüküyor. Obama'nın ifadesiyle, verilen sözlerin hayata geçirilmesi sürecin geleceğini belirleyecek. Ancak hali hazırdaki durum bile Obama yaklaşımının başarısı olarak değerlendirilebilir. İran ile doğrudan görüşme ve sorunu diplomatik yollarla çözme projesi somutlaşıyor. Amerika dışişleri bakanlığı müsteşarı Burns ile İran'ın nükleer müzakerecisi Celili, 1980'den bu yana ilişkilerinde ciddi sorun yaşayan iki ülkenin ilk doğrudan diplomatik müzakeresini gerçekleştirdi. Bush dönemi politikalarından net bir kopuş izleniyor.
Olumlu atmosfere rağmen şüpheciler iki konuya dikkat çekiyorlar. Birinci şüphe, İran'ın Kum'dakine benzer şekilde g