Son zamanlarda televizyonlarda, gazetelerde ve diğer medya organlarında insanın içini acıtan ve endişeye sevk eden haberler çoğaldı.
Şehit haberleri, bombalı saldırı, cinayet, gasp ve darp haberleri…
Bir kısım yazarlar ve yorumcular bu haberlerden dolayı gerçekten üzülüyorlar ve şehit haberleri ile güvenlik güçleri ve sivilleri hedef alan saldırılara dair haberlerin tamamen, cinayet, gasp ve darp gibi olaylara dair haberlerin ise mümkün olduğunca ortadan kaldırılabilmesi için öneriler ortaya koyuyorlar.
Bazı köşe yazarları ve yorumcuların ise aynı haberleri, AK Parti iktidarı döneminde Türkiye’nin ne kadar yaşanmaz bir yer olduğunu anlatmak için bir fırsata dönüştürme gayreti içerisinde oldukları görülüyor.
Köşelerinde “huzurla uyanacağımız günler ne zaman gelecek?” diye soranlara başka sorular yöneltmek gerekiyor:
Türkiye’nin huzurunu hükümet mi kaçırıyor yoksa PKK, YPG, PYD gibi ne kadar terörist oluşum varsa hepsini ve onların destekçisi ABD’yi arkasına alıp çözüm masasına tekmeyi vuran HDP mi? Tonlarca bombayı şehirlerin ortasında patlatıp Türk-Kürt, sivil-asker-polis ayrımı gözetmeden insanlarımızı katleden teröristlere her türlü desteği veren HDP milletvekillerinden bu terör destekçiliğinin hesabının sorulması mı Türkiye’nin huzurunu kaçırıyor?
Teröristlere, onların içerideki ve dışarıdaki destekçilerine karşı mücadele etmeyi bıraktığımızda huzurumuzun geri geleceğini mi zannediyorsunuz?
HDP’nin sırtını PYD/PKK/YPG’ye dayayıp Doğu ve Güneydoğu’da kendi mahkemelerini kurup kendisi gibi düşünmeyenleri 6-8 Ekim olaylarında olduğu gibi linç etmesine sessiz kaldığımızda mı huzurla uyanacağınızı zannediyorsunuz?
ABD’nin sessiz sedasız sınırımızda bir PYD/PKK devleti kurmasına ses çıkarmazsak Washington’un öfkesini üzerimize çekmeyeceğimizi ve bu şekilde huzurla uyanacağımız günlere kavuşacağımızı mı hayal ediyorsunuz?
PKK’nın Avrupa’daki Türk kültür merkezlerine, konsolosluklarına ve vatandaşlarına saldırılarını seyreden, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Almanya’da bir mitingde konuşmasını engelleyip başka bir mitingde PKK liderlerinin konuşmasına izin veren Avrupa ülkelerini nasıl memnun etmemiz gerekiyor huzurla uyanabilmek için?
Her gün gazetelerinde Tayyip Erdoğan ve AK Parti hükümetine her türlü hakareti eden ve 15 Temmuz darbe girişiminin başarısız olmasının ardından daha da öfkelenip bu hakaretleri artıran Alman medyasını memnun etmek için ne yapmamız gerekiyor?
Bir yolunu bulup Tayyip Erdoğan’ı iktidardan devirip Adnan Menderes gibi idam edersek bizimle uğraşmayı bırakıp huzurumuzu geri verirler mi?
Akvaryumdaki balıklar mı daha huzurludur, yoksa okyanustakiler mi?
Unutmayalım ki, huzur göreceli bir kavramdır. Siz akvaryumda huzurlu olursunuz, bir başkası okyanusta. Siz akvaryumun “başkalarınca tayin edilen güvenliği”ni özgürlüğe tercih edersiniz, başkaları özgürlüğü uğruna okyanusun “güvensiz” ortamına katlanmaya hazırdır. Akvaryumdaki güvenli ortamın hep akvaryum sahibinin tercihlerine bağlı olduğunu ve mutlak bir güvenlik sunmadığını da unutmamak gerekir.
Türkiye akvaryum şartlarında, başkasının kendisi için çizdiği sınırlar içerisinde yaşamayı reddettiği için birçok saldırıya maruz kalıyor. Bu saldırıların büyük kısmı akvaryumun sahibi olduğunu düşünenlerden gelirken bir kısmı ise akvaryum şartlarında huzurlu bir hayat sürdüğünü düşünenlerden geliyor. Bu kimseler için, kendi mutlak huzurları her şeyin üzerindedir. Türkiye’nin darbeler, medya manipülasyonları ve siyasete doğrudan müdahalelerle küresel aktörlerin kontrolü altında tutulduğu dönemlerde maruz kaldığı kitlesel yoksulluk ve ekonomik sorunlar nedeniyle geniş halk kesimlerinin yaşadığı huzursuzluk ve mutsuzluk onların umurlarında değildir.
Bu yüzden AK Parti iktidarının “huzuru” geniş kitlelere yaymak için küresel aktörlerin Türkiye’yi sınırlandırmak ve kendi eksenlerinde tutmak için kullandığı terör ve darbe gibi araçlara savaş açması geçmiş dönemin elitleri için dayanılmaz bir girişimdir. Çünkü hem geniş kitlelerle “huzur ve refahı” paylaşmak gibi bir dertleri yok, hem de bu yolda söz konusu küresel aktörlerin eski Türkiye’yi kaybetmemek konusundaki direnci yüzünden yaşanan sorunlara tahammülleri yok.
İşte bu yüzden sürekli felaket tellallığı yapıyorlar.
Kendilerinin, oksijeni en bol olan ve yiyeceklerin ilk kapışıldığı üst kısımlarda yüzme şansına sahip oldukları akvaryumu geri istiyorlar.
[Türkiye, 9 Kasım 2016].