SETA > Yorum |
Türkiye Yüksek Gelirli Ekonomiler Grubuna Nasıl Girecek

Türkiye “Yüksek Gelirli Ekonomiler” Grubuna Nasıl Girecek?

Türkiye, sahip olduğu kişi başı gelirini yükseltmek ve bulunduğu orta gelirli ekonomiler grubundan yüksek gelirli ekonomiler grubuna çıkmak için 2002 sonrası dönemde epeyce mesafe aldı.

Türkiye, sahip olduğu kişi başı gelirini yükseltmek ve bulunduğu orta gelirli ekonomiler grubundan yüksek gelirli ekonomiler grubuna çıkmak için 2002 sonrası dönemde epeyce mesafe aldı. Bu dönemde kişi başı gelir 3.500 dolardan 10.000 dolar seviyesine çıktı.

Fakat, son dönemlerde başta küresel konjonktür olmak üzere Türkiye ekonomisindeki yapısal problemler dolayısıyla ekonomide bir yavaşlama oldu. Bu yavaşlama, ekonomide bir değişim ve dönüşüm ihtiyacını da ortaya çıkardı.

Peki, Türkiye bu değişim ve dönüşümü nasıl gerçekleştirecek?

Bulunduğu coğrafyada enerji alanında son yıllarda elde ettiği avantajla mı, sahip olduğu genç nüfus dinamiği ile mi ya da üretim yapısını değiştirecek yeni reform süreci ile mi olacak bu değişim? En can alıcı sorunumuz budur bence.

Türkiye bulunduğu coğrafyanın hep maliyetini ödedi. Enerji faturası, güvenlik sorunları, ve daha bir çok problem. Türkiye ilk defa bu coğrafyanın kaybedeni değil bu coğrafyanın kazananı olmak için bölgede enerji denkleminde vazgeçilmez bir aktör oldu.

Enerji merkezi konumu ile hem enerjinin transferinin yapıldığı hem de enerji hatlarının birleştiği “merkez ülke” konumunu yakaladı. Bu avantajı ile hem enerjiyi daha ucuza sağlayacak hem de kendi arz güvenliğini hatta birçok ülkenin de enerji arz güvenliğini sağlayacak konum elde etti.

Diğer taraftan, ülkenin sahip olduğu beşeri sermaye önemli bir faktör. Beşeri sermayenin niteliğinin iyileştirilmesi, en önemlisi de gelişmiş ülkelerin yıllar önce gerçekleştirdiği Ar-Ge reformu süreci üretim yapısının değişmesini beraberinde getirerek ekonomide beklenen değişim ve dönüşümü başlatmış olacaktır.

AR-GE YENİ BİR “EKONOMİ HİKAYESİ” OLUR MU?

Ar-Ge, hem kişi başı gelirin artarak yüksek gelir grubuna ulaşılması hem de üretimin niteliğinin değiştirilmesi açısından çok önemli. Bu açıdan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından hazırlanan “Ar-Ge ve Yenilik Reform Paketi” bu anlamda hayatidir.

Hazırlanan bu Reform Paketi ile Ar-Ge yatırımları özendirilecek, nitelikli üretim yapısına geçilmesi sağlanacak ve katma değeri yüksek ürünlerin üretilmesi gerçekleşecek. Dolayısıyla, hem üretim yapısı değişecek hem de ihraç edilecek malların teknolojik değeri yükselmiş olacaktır.

Diğer taraftan, Ar-Ge sonrasında ortaya çıkan ürünlerin ticarileştirme konusu en önemli sorunlardan birisiydi. Bu nedenle, Ar-Ge faaliyetlerini ticarileştirmek, teknoloji şirketlerini ortaya çıkarmak, üniversite-sanayi işbirliğini geliştirmek ve bu faaliyetlerin kurumsallaşmasını sağlamak aslında bu alanda olmazsa olmazlar olarak öne çıkıyor.

Son yıllarda, Ar-Ge harcamalarının artması ile bu harcamaların milli gelir içindeki payının yüzde 0.49'dan 1.02'ye ulaşması bu açıdan önemli. Artan Ar-Ge harcamaları ile bu harcamaların ortaya çıkaracağı yüksek teknolojik ürünler ve bu ürünlerin ticarileşmesi sayesinde Türkiye gerçekleştirmek istediği ekonomik sıçramayı da yapmış olacaktır.

Bugün kişi başı geliri yüksek olan ülkelerin Ar-Ge harcamalarına milli gelirlerinden en fazla pay ayıran ülkeler olmaları tesadüf değildir. İsrail yüzde 4.2, Güney Kore yüzde 4.1, Almanya yüzde 2.8 ve ABD yüzde 2.7 oranı ile Ar-Ge'ye en fazla pay ayıran ülkeler.

İHRACAT ÖNEMLİ AMA İHRACATIN NİTELİĞİ DAHA ÖNEMLİ

Türkiye küresel ekonomik krize, bulunduğu coğrafya ve içinde bulunduğu bölgedeki jeopolitik risklere rağmen ihracat için kolayca pazar buluyor ve ihracatını artırabiliyor. Bu özelliğinin yanı sıra ihraç edilen ürünlerin katma değerinin yani teknolojik seviyesinin de yükseltilmesi gerekiyor.

1980'li yıllarda kişi başı geliri Türkiye'den düşük olan Güney Kore, ihracatında yüksek teknoloji ürünlerinin payını artırıp bu değişim ve dönüşümü gerçekleştirdiyse Türkiye neden yapmasın.

Güney Kore toplam ihracatında yüksek teknoloji ürünlerinin payını yüzde 18'e, ABD yüzde 17'ye ve Çin ise yüzde 27' ye yükseltebiliyorsa, Türkiye'nin bunu yapamamasının bir nedeni yok. Güney Kore kişi başı gelirini 25.000 dolara yükselttiyse bu değişimde Ar-Ge'nin dolayısıyla yüksek teknolojik ürünlerin ihracata ki payının çok önemli katkısı var.

En önemlisi de küresel ekonomik kriz döneminde yüksek teknolojili ürünlerin ihracatının ülkeler için nasıl bir itici güç olduğunu hem Güney Kore'de hem de ABD'de gördük.

Dolayısıyla, Türkiye'nin bilgi ve teknoloji ihraç eden bir ülke olmasından başka çaresi yok.

Ar-Ge reform süreci de bu bağlamda önemli bir fırsat.

[Yeni Şafak, 25 Ocak 2016]