Pazartesi günü Türkiye ile Rusya’nın İdlib konusunda vardıkları uzlaşı, özellikle Rusya’nın bundan sonraki Orta Doğu politikası açısından İdlib ve Suriye’nin ötesine uzanan mesajlar içeriyor.
Bu uzlaşının en önemli tarafı, Rusya’nın Orta Doğu politikasında Türkiye’yi karşısına almak istemediği, hatta Ankara ile iş birliğini öne çıkarmak istediğini gösteriyor olmasıdır. Zira Moskova’nın İdlib’e yönelik kitlesel bir saldırıda ısrar etmesi Türkiye ile ilişkilerinin gerginleşmesi ve son dönemde kurdukları iş birliğinin sona ermesi anlamına gelecekti.
Böyle bir kitlesel saldırıdan çok büyük zararlar görecek olan Türkiye’nin Rusya’nın Suriye ve Orta Doğu politikası ve Moskova ile diğer alanlarda iş birliğine bakışı da ciddi şekilde değişecekti. Bu saldırının Türkiye’ye vereceği zarar Rusya’yı, Ankara’nın güvenlik çıkarları aleyhine faaliyetleriyle dikkat çeken bir başka aktör olan ABD ile aynı konuma getirecekti.
ABD’nin Suriye iç savaşında PYD/PKK lehine takındığı tavırla Türkiye’yi ne kadar rahatsız ettiği ve bunun Türk-Amerikan ilişkilerinde yol açtığı tahribat hatırlanırsa, Rusya’nın İdlib’de Türkiye’nin güvenlik çıkarlarına aykırı hareket etme yolunu seçmesi de Türkiye-Rusya ilişkilerinde benzer bir tahribata yol açacağı görülür.
Soçi’de varılan İdlib uzlaşısı gösterdi ki, Moskova böyle bir yolu seçmedi ve Türkiye’nin taleplerine cevap vererek Ankara ile ilişkilerini riske etmemeyi tercih etti. Putin yönetiminin bu tercihi, Türkiye ile Rusya arasında gerek Suriye ve genel Orta Doğu, gerekse diğer alanlarda daha geniş bir iş birliğinin habercisi olabilir.
Bunun mümkün olması Moskova’nın bundan sonra da Suriye sorununun çözümü konusunda Türkiye ile iş birliğini sürdürmesine bağlı olacaktır. Sadece İdlib konusunda değil, PYD/PKK’nın kontrolü altındaki bölgelerde de iki ülkenin iş birliği yapması Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması konusunda oldukça önemlidir.
Her iki ülkenin de Suriye’nin toprak bütünlüğü konusunda hemfikir olduğu düşünüldüğünde bu iş birliğinin önemi daha iyi anlaşılır. Zira Suriye ve Irak’ta yaşayan Kürtleri PKK’nın kontrolünde birleştirme politikası izleyen ABD karşısında Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması ancak Türkiye-Rusya iş birliğiyle önlenebilir.
ABD’nin, böyle bir PKK/PYD devleti kurma politikasının B planı ise Suriye’de de Irak’ın kuzeyinde olduğu gibi güçlü bir özerk bölge oluşturup PYD/PKK üzerinden bu yapının kontrolünü elinde tutmak ve İran ve Türkiye gibi bölge ülkelerine karşı “havuç ve sopa” politikasının bir aracı olarak kullanmak olduğu görülüyor.
Washington’un Suriye’nin kuzeyinde ister bir devlet kurarak isterse özerk bir bölge oluşturarak bu bölgeyi Suriye’den koparmaya yönelik politikasına karşı ülkenin toprak bütünlüğünün korunması için gerek Türkiye gerekse Rusya birbirlerinin desteğine ihtiyaç duyuyorlar. Ancak her iki ülke de bu konuda birbirlerine güvenmiyorlardı. Rusya’nın Tel Rıfat’ta PYD/PKK varlığına göz yumması ve Zeytin Dalı Harekâtı’nın buraya kadar uzanmasına karşı çıkması bu güvensizliğin açık bir göstergesi.
Şimdiye kadar PYD/PKK’ya karşı kapıyı açık bırakma kaygısı içerisinde olan Moskova yönetimi, hem bu örgütü ABD çizgisinden çıkarıp kendisine yakınlaştırmak hem de Türkiye karşısında elinde bir koz olarak görmek istiyordu.
Artık Rusya’nın İdlib’de Türkiye ile vardığı uzlaşıyı bir adım daha ileriye götürüp PYD/PKK konusunda da net bir tavır alıp Türkiye’ye bu örgüte karşı destek vermesinin zamanı geldi.
Şimdi iki ülke de İdlib uzlaşısında taahhüt ettikleri hususları kararlı bir şekilde yerine getirip birbirlerine karşı güveni artırmaya ve bu uzlaşıyı diğer alanlarda da iş birliği için bir fırsat olarak görmeliler.
[Türkiye, 19 Eylül 2018].