Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Suudi Arabistan ziyareti ile Mısır Cumhurbaşkanı Sisi'nin Riyad'a gelişinin eşzamanlı olması Kral Selman'ın Türkiye ve Mısır arasında arabuluculuk yapacağı yönünde bir tartışma başlattı.
Hatta bu arabuluculuk sayesinde iki lider arasında bir görüşme yapılabileceği ihtimali medyada yer aldı.
Türkiye ve Mısır arasında ikili ilişkilerin yumuşaması için yürünmesi gereken uzun bir yol var. Hatırlayalım, Mısır'ın seçilmiş cumhurbaşkanı Mursi'nin darbeyle devrilmesine en net tavrı koyan lider olarak Erdoğan, Eylül 2014'te BM Genel Kurulu'nda Sisi'nin meşrulaştırılmasını eleştirmiş ve kendisi ile aynı masada oturmayı reddetmişti. Nitekim Erdoğan, Riyad'da Sisi ile görüşme ihtimalini "çok ciddi olumlu adımların atılması" şartına bağladı. Bu şartın içeriğini de "Mursi başta olmak üzere, siyasi tutukluların serbest bırakılması ve siyaset yapma hakkı verilmesi" olarak netleştirdi. Sisi'nin, Riyad ziyareti öncesinde Müslüman Kardeşler'in eski yöneticileri ile görüştüğü biliniyor. Bu örgütün temsilcileri ile kendileri de görüşen Riyad yönetiminin Mısır'da "ulusal bir uzlaşı" sağlamak için Türkiye'nin taleplerinin müzakeresine sıcak bakması da muhtemel. Zira, Ortadoğu'daki güç denklemlerinin İran lehine fazlaca dönüşmesi S. Arabistan'ı Türkiye ile ikili ilişkilerde yeni bir dönem arayışına itiyor.
Riyad'ın gözünde uzun menzilli füzelerinden siber saldırı yeteneklerine ve Şii milislerine kadar İran'ın oluşturduğu tehdit gittikçe büyümekte.
Yemen'den sonra sıra Bahreyn'de olabilir. ABD'nin İran'ın ilerleyişi karşısında sergilediği umursamaz tavır da Riyad'ı kaygılandırmaktadır.
Bütün bunlara rağmen, Sisi'nin kolay pes etmesini beklememek lazım. Zira hâlâ manevra yapabilecek bir alanı var. Öncelikle Arap dünyasının iki büyük ülkesi olan S. Arabistan ve Mısır arasındaki ilişkilerin mahiyetinin bölgesel denklemleri etkileyecek hatta değiştirecek bir boyuta sahip olduğunun altını çizmeliyim. Bu yüzden, S. Arabistan'ın Mısır üzerinde "tedrici bir dönüştürücü" etkide bulunmasını beklemek gerekir. Bunun üç temel sebebi tespit edilebilir.
İlki, İran'ın artan "Şiici" nüfuzundan rahatsız olan Riyad, Sisi'yi Rusya ve İran hattına daha fazla itmek istemediğinden klasik politikasında "radikal" değişikliğe gitmeyecektir. İkincisi, S. Arabistan'ın Müslüman Kardeşler'e yönelik politikasında yumuşak bir değişim gerçekleşecektir. Zira Müslüman Kardeşler'in kendi ülkesindeki ve Körfez'deki muhalif çalışmalarından emin olmak isteyecektir. Üçüncüsü, bölgede yükselen şiddet ve radikal gruplar Sisi'nin eline kullanışlı bir argüman vermektedir.
Arap Baharı öncesi otoriter yönetimlere benzer olarak Sisi de bir süredir Ortadoğu'da silahlı grupların artan tehlikesine karşı ortak mücadeleden hatta "birleşik bölgesel askeri kuvvetlere" duyulan ihtiyaçtan bahsetmekte. Sisi, IŞİD başta olmak üzere terörist gruplara yönelik mücadelenin kendi otoriter rejimini tahkim edeceğinin farkında.
Terörist örgüt ilan ettiği Müslüman Kardeşler'in ve diğer devrim yanlısı grupların baskı altında ya da en azından siyaset dışı tutulması terör karşıtı mücadelede bayraktarlık yapmasından geçiyor. Bu minvalde, IŞİD'in 21 Kıpti'yi infaz etmesi üzerine Libya'da yaptığı bombardımanla Sisi yönetimi bölgesel denklemlerdeki önemini yeniden hissettirdi. Buna ek olarak, terörist gruplarla mücadele ABD'nin de takdirini kazanacaktır. Daha önemlisi, bu mücadelede ön almak Sisi için Rusya'dan silah almak ve bunun finansını da S. Arabistan ve Körfez ülkelerinin üzerine yıkmak için bir söylem malzemesi oluşturmaktadır. Ancak Kral Abdullah'ın aksine yeni Kral Selman, tapeleri medyaya yansıyan Sisi'nin askeri emelleri için finans sağlayacak gibi görünmemektedir. Bu yüzden Sisi'nin Riyad'a gerçekleştirdiği görüşmede beklediği finansal desteği bulamaması kuvvetle muhtemel.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ziyareti ile Türkiye ve S. Arabistan arasında ekonomiden Suriye ve Mısır'a kadar birçok konuda yeni bir işbirliği dönemi başlamakta. Bu yeni dönemin neler getirdiğini diplomasinin detayları netleştikçe önümüzdeki günlerde tartışacağız. Bütün bu olumlu havaya rağmen iki ülke arasındaki işbirliğinin konu bazlı ve tedrici bir şekilde ilerleyeceğini de öngörmek durumundayız.
[Sabah, 3 Mart 2015]