SETA > Yorum |
Trump'ın Husileri Yeniden Terör Örgütü İlan Etmesi Bölge İçin Ne

Trump'ın Husileri Yeniden Terör Örgütü İlan Etmesi Bölge İçin Ne İfade Ediyor?

ABD Başkanı Trump, ikinci defa başkan seçilir seçilmez birçok kararname yayımladı. Bu kararlardan en dikkati çekeni, Trump’ın, Yemen’deki İran destekli Husi milislerini yeniden “terör örgütleri” listesine aldığını duyurması oldu. Trump'ın Husileri yeniden “terör örgütü” olarak tanımlaması, bölgesel güç dengelerini ve Yemen iç savaşının seyrini etkileyebilecek kritik bir karar olarak öne çıkmaktadır. Nitekim bu adım, yalnızca Husiler ve Yemen üzerindeki doğrudan etkileriyle değil, aynı zamanda İran’ın bölgedeki rolü, ABD’nin müttefikleriyle ilişkileri ve Kızıldeniz’deki uluslararası deniz ticaretine yönelik güvenlik tehditleri bağlamında da önemli sonuçlar doğurabilir.

ABD Başkanı Trump, ikinci defa başkan seçilir seçilmez birçok kararname yayımladı. Bu kararlardan en dikkati çekeni, Trump’ın, Yemen’deki İran destekli Husi milislerini yeniden “terör örgütleri” listesine aldığını duyurması oldu. Trump'ın Husileri yeniden “terör örgütü” olarak tanımlaması, bölgesel güç dengelerini ve Yemen iç savaşının seyrini etkileyebilecek kritik bir karar olarak öne çıkmaktadır. Nitekim bu adım, yalnızca Husiler ve Yemen üzerindeki doğrudan etkileriyle değil, aynı zamanda İran’ın bölgedeki rolü, ABD’nin müttefikleriyle ilişkileri ve Kızıldeniz’deki uluslararası deniz ticaretine yönelik güvenlik tehditleri bağlamında da önemli sonuçlar doğurabilir.

Kararın arka planı

Trump yönetiminin Husileri yeniden terör örgütü olarak tanımlama kararının temelinde birkaç önemli unsur bulunmaktadır. Bunlardan ilki, bu kararın Trump yönetiminin Biden yönetimine, dolayısıyla Cumhuriyetçilerin Demokratlara yönelik siyasi bir hamle olmasıdır. Trump, Husileri ilk kez 2021 yılında başkanlığının son günlerinde terör örgütü olarak tanımlamış ancak Biden yönetimi bu kararı insani yardımları aksatacağı gerekçesiyle geri almıştı. Trump’ın bu yeni hamlesi, eski ABD Başkanı Joe Biden’ın Yemen politikasına doğrudan bir tepki olarak da değerlendirilebilir. Trump, Biden’ın Husileri terör listesinden çıkarmasının onları daha saldırgan hale getirdiğini ve ABD’nin ve İsrail’in bölgesel çıkarlarını tehlikeye attığını savunmaktadır.

İkinci olarak bu karar, Trump’ın 2016-2020 dönemindeki politikalarına benzer şekilde İran’ın bölgesel nüfuzunu sınırlandırma stratejisi ile ilişkilidir. Husiler, İran’ın Yemen’deki en önemli vekil gücü olarak görülmektedir. ABD, Husileri İran’ın bölgedeki yayılmacı politikalarının bir parçası olarak değerlendirmekte ve bu kararla İran’ın etkisini kırmayı hedeflemektedir. Özellikle son yıllarda Husiler, Kızıldeniz’deki uluslararası deniz ticaretini tehdit eden saldırılar düzenlemiş, bu saldırılar ABD ve müttefiklerini doğrudan etkileyen güvenlik riskleri oluşturmuştur. Trump yönetimi, İran’ın Husiler aracılığıyla bölgeyi istikrarsızlaştırdığı tezini öne sürerek, Husileri yeniden terör örgütü listesine eklemenin bu tehdidi sınırlayacağını düşünmektedir.

Üçüncü olarak, ABD bu adımıyla İsrail ve Körfez’deki müttefiklerine destek verdiğini göstermektedir. Husilerin İsrail ile ilişkili ticari gemilere yönelik saldırıları Trump’ın kararını hızlandıran etkenlerden biri olmuştur. Ayrıca Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi ABD müttefikleri, Husilerin terör örgütü olarak tanınması için uzun süredir lobi faaliyetleri yürütmektedir. Bu ülkeler, Husilerin balistik füze ve insansız hava aracı (İHA) saldırılarıyla ulusal güvenliklerini tehdit ettiğini savunmaktadır. Trump yönetimi, bu kararla Suudi Arabistan ve BAE’nin taleplerine karşılık vererek, bölgedeki ittifaklarını güçlendirmeyi amaçlamaktadır.

Yemen’de dengeler ve kararın olası etkileri

Bu karar, Yemen’deki iç savaş ve insani kriz üzerinde birden fazla anlam ifade etmektedir. İlk olarak kararın Husiler üzerinde finansal ve diplomatik baskının artmasına yol açacağı tahmin edilebilir. Birçok Amerikan merkezli dergide de son aylarda dolaşıma sokulduğu gibi, ABD’de Husilerle mücadelede ekonomik araçların daha efektif kullanılması tartışılmaktadır. Örneğin Foreign Affairs'te yayımlanan "A Better Way to Counter the Houthis/Husilerle Mücadelede Daha İyi Bir Yol" başlıklı yazıda da benzer bir argüman savunulmuştur. Buna göre Husilere karşı mücadelede ekonomik ve siyasi baskı, ABD’nin askeri harekatından daha etkin görülmüştür. Dolayısıyla ABD’nin bu kararı, Husilerin uluslararası finansal sistemden dışlanmasına ve mal varlıklarının dondurulmasına yol açabilir. ABD yaptırımları, Husilerin ekonomik kaynaklarına darbe vurabilir ve örgütün finansman kapasitesini sınırlayabilir. Yemen hükümeti de Husilere yönelik bankacılık yaptırımlarını sıkılaştırma yoluna gidebilir. Ancak geçmişte benzer yaptırımların Husilerin askeri kapasitesini sınırlamada etkili olmadığı göz önüne alındığında, bu hamlenin Husiler üzerinde ne kadar caydırıcı olacağı belirsizdir.

Demokratların Trump’ın ilk başkanlık dönemindeki Husileri terör örgütü listesine ekleme kararından vazgeçmesinin temel sebebi, bu kararın Yemen’deki insani krizi derinleştirmesi endişesiydi. Nitekim darbeci Husiler ülkenin en önemli limanlarını ve noktalarını kontrol ederek insani yardımın girişine müdahale etmektedir. Terör örgütü ilan edilmesi halinde Husilerle iletişimin kesilmesi ve insani yardımın Yemen halkına ulaştırılması kesintiye uğrayabilir. Bundan ötürü Husilerin terör örgütü olarak tanımlanması, Yemen’in kuzeyinde yaşayan milyonlarca insanın temel insani yardımlara erişimini zorlaştırabilir. Uluslararası yardım kuruluşları, ABD’nin yaptırımları nedeniyle Husilerle çalışamaz hale gelebilir ve bu da açlık ve sağlık krizini daha da kötüleştirebilir. Birleşmiş Milletler (BM), Yemen’de halihazırda dünyanın en ağır insani krizlerinden birinin yaşandığını vurgularken, bu tür yaptırımların krizi daha da derinleştirebileceğine dikkat çekmektedir.

Üçüncü olarak Trump’ın bu kararı Yemen’deki barış sürecinin sekteye uğramasına neden olabilir. Bu kararın Husileri müzakere masasına çekmekten çok, onları barış görüşmelerinden uzaklaştırma riski bulunmaktadır. Husiler, bu kararı bir dış müdahale olarak yorumlayabilir ve askeri stratejilerini sertleştirebilirler. Özellikle Suudi Arabistan ve İran arasındaki normalleşme sürecine zarar verme ihtimali, bölgesel dinamikleri daha da karmaşık hale getirebilir.

Dördüncü olarak Husilerin bu karar sonrası daha fazla radikalleşmesi ve askeri eylemlerini artırması beklenebilir. Husiler, bu karar sonrasında daha agresif bir tutum takınabilir ve Kızıldeniz’deki saldırılarını artırabilirler. Husiler geçmişte, üzerlerindeki baskı arttığında Suudi Arabistan ve BAE’ye yönelik füze ve dron saldırılarını yoğunlaştırmıştı. Bu tür saldırılar, bölgesel güvenliği tehdit edebilir ve savaşın daha geniş bir alana yayılmasına neden olabilir.

Bu anlamda Husilerin, ABD’nin bu kararına, karşı saldırılarla yanıt verme ve kendilerini “direniş hareketi” olarak tanımlayarak bölgedeki desteklerini artırmaya çalışma ihtimali yüksektir. Husilerin Kızıldeniz’de ticari gemilere yönelik saldırılarını artırması ve ABD’nin bölgedeki askeri varlıklarını hedef alması muhtemeldir. Öte yandan İran’ın Husilere desteği de artabilir. İran, bu süreci ABD karşıtı söylemini güçlendirmek ve bölgedeki nüfuzunu artırmak için kullanabilir. İran’ın Husilere daha fazla silah ve teknik destek sağlaması, Yemen’deki iç savaşı daha da şiddetlendirebilir. Bu durum, ABD-İran gerilimini tırmandırma potansiyeline sahip olduğu gibi, Körfez’de de yeni bir güvenlik krizi yaratabilir.

Trump’ın bu hamlesi, Yemen’deki uluslararası tanınmış hükümet için stratejik bir kazanım niteliğindedir. Yemen hükümeti, uzun süredir Husileri terör örgütü olarak tanımlama çağrısında bulunuyordu. Bu karar, Husilerin finansal kaynaklarının kesilmesine ve uluslararası desteğinin azalmasına yol açabilir. Yemen Merkez Bankası, bu yeni tanımlama ile Husilere yönelik ekonomik yaptırımları daha etkin uygulama şansı elde etmiştir. Ayrıca ABD’nin Husileri terör örgütü olarak tanımlaması, Suudi Arabistan ve BAE’nin de Husilere karşı doğrudan bir strateji izlemesini teşvik edebilir. Riyad yönetimi, özellikle 2022’de ilan edilen ateşkes sonrası, Husilerle doğrudan müzakerelere yönelmişti. Ancak, Husilerin Kızıldeniz’de uluslararası ticaret yollarına yönelik saldırıları, Körfez ülkelerinin bu tutumunu değiştirebilir. Suudi Arabistan, ekonomi silahını kullanarak Husileri hizaya getirme stratejisini güçlendirebilir.

Sonuç olarak, Trump’ın Husileri yeniden terör örgütü olarak tanımlama kararı hem Yemen’deki iç savaşı hem de bölgesel dengeleri derinden etkileyebilir. Öte yandan bu karar Yemen’de uzun vadeli bölgesel ve küresel sonuçlar doğurabilir. Kısa vadede, bu karar Husiler üzerindeki baskıyı artırırken, insani krizi daha da kötüleştirebilir ve barış görüşmelerini baltalayabilir. Orta vadede, Husilerin daha saldırgan bir strateji benimsemesi ve İran’ın desteğini artırması beklenebilir. Uzun vadede, Yemen’deki savaşın daha da karmaşık bir hal almasına yol açabilir ve bölgesel istikrarsızlığı derinleştirebilir. ABD’nin bu kararı, Husileri müzakere masasına çekmek yerine, onları daha saldırgan bir pozisyona itme riski taşımaktadır. Yemen’deki krizin çözümü, yalnızca askeri ve ekonomik baskıyla değil, aynı zamanda kapsamlı ve dengeli bir askeri, ekonomik, siyasi ve diplomatik çabayla mümkün olabilir.

[AA, 25 Şubat 2025]