Tüm dünyanın gözü Amerika'daki görev değişiminde. Trump'ın gelişi gibi gidişi de olaylı oldu. Son 20 gündür Washington sokakları neredeyse tüm sivil hareketliliğe kapanmış durumda. Amerikalılar kazasız belasız yemin işini halletmeye çalışıyor. 30 bin kişilik ulusal muhafız birlikleri başkenti işgal etti desek yeridir. Ama öylesine bir güvensizlik hali var ki, bu ulusal muhafızların içinde bile ayıklamalar yapılıyor. Trump'a yakın beyanatta bulunanlar bile görev gücünden çıkarılıyor. Bir kaza kurşunu böyle bir anda ortalığı birbirine katmaya yeter. Koca bir Amerikan imparatorluğu bıçak sırtında günler geçiriyor.
Tüm dünyanın gözü de Washington'da. Amerikan müesses nizamı bir an önce "normal" şartlara dönüş yapmaya çalışıyor. Trump'ı kötü bir parantez olarak gördüklerinden eski güzel günlerin hayallerini kuruyor. Hayalleri gerçek olur mu bilinmez ama olaylı Trump dönemine dair arkasından birkaç kısa değerlendirme yapılabilir.
Korona'ya karşı kaybetti
Esasen Trump, ekonomik olarak Amerika'da başarılı bir performans çiziyordu. Tam da söylediği gibi işsizlikle mücadele veriyordu. Rakamlar ondan yanaydı. Ama koronavirüs, Trump'ın kaderi oldu desek yeridir. Süreci gerçekten kötü yönetti.
Sürekli yalpaladı. Zaten baştan beri Trump'a her türlü saldırıyı gerçekleştirmek için fırsat arayan medya bunu sonuna kadar kullandı. Buna posta ile oy kullanma işi de eklenince Trump seçimi kaybetti. Bu saatten sonra 4 yıl boyunca aldığı ekonomik başarıları bile kimse umursamaz. Kaybedenin kötü bir tarihini yazacaklar.
Dış politika hedeflerini sonlandıramadı
Trump'ın dış politika ve güvenlik performansı çok daha ilginç. Dört yıl boyunca seçim öncesi verdiği sözleri tutmaya çalışan bir yaklaşım sergiledi. İran'la nükleer müzakereden ve nükleer anlaşmadan çekildi. Dünya çapındaki Amerikan askeri varlığını azaltmak için elinden geleni yaptı. Bürokratik direnişe rağmen başarılı olduğunu kabul edebiliriz. Özellikle bizi ilgilendiren Suriye tutumu oldu. Gerçi tüm askerleri çekmedi veya çekemedi ama çekildiği kadarıyla Türkiye kendi güvenliğini sağlayacak koridoru elde etmiş oldu.
Trump'ın İslam dünyası için en can sıkıcı tavrı, İsrail'le kurduğu ilişki oldu. Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıma ısrarı oldukça küstahçaydı. Ama Trump'tan zaten kimse bu tür hassasiyetler beklemiyordu. Trump iç siyasette her sıkıştığında İsrail'e ve İsrail lobisine güzellikler yaparak kendini soruşturmalardan kurtarmayı denedi ve aslında başarılı oldu. Amerikan kamuoyu Trump'ı her türlü eleştiriyor ama vaktiyle "İsrail lobisi" başlıklı kitaplar yazanlar bile bu konuda tek kelime konuşmuyor. Çünkü maalesef bu oyunda Filistin kimsenin umurunda değil. Trump bu sayede Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve Mısır gibilerini peşine takarak zırva ve ucuz bir Ortadoğu barışı üretmeye bile kalkıştı. Ama bunların gerçeklikle bir bağı olmadığı bugün daha iyi görülüyor.
Genel olarak baktığınızda Trump başaramadı. Bir 4 sene daha kazanamadı. Ekonomik vaatlerini yerine getiremedi. Müesses nizama karşı kaybetti. Dış politikada hiçbir işi sonuna kadar götüremedi. Bir değişim dalgasının üzerine bindi, ama o dalgayı yönetemedi.
[Sabah, 21 Ocak 2020].