Amerikan Başkanı Trump, perşembe günü Suriye konusunda ilginç sözler söyledi.
“Çok yakın zamanda Suriye’den çekileceklerini” açıkladı.
Bu açıklama üzerine ilk soru herhâlde şu olmalı: “Ciddi misiniz? Pentagon da çekilecek mi?”
Zira Trump’ın geçen yılın kasım ayında Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptığı bir telefon görüşmesinde “artık YPG’ye silah vermeyeceklerini ve bu saçmalığa aslında daha önceden son verilmesi gerektiğini” söylediği biliniyor. Ancak Amerikan Başkanının bu sözlerine rağmen Pentagon’un terör örgütüne olan silah desteği devam etmişti.
Bu yüzden Amerikan Başkanından gelen bu tür açıklamalardan sonra sorulması gereken ilk soru “bu defa ciddi misiniz, hepiniz böyle mi düşünüyorsunuz” sorusu olmalıdır.
Trump, aynı açıklamada “orada bulunmamızın tek sebebi DEAŞ idi, başka bir sebebi yoktu” sözlerini de sarf etti.
Yine Amerikan Başkanına sormak gerekiyor: “Emin misiniz? Gerçekten başka hedefiniz yok muydu Suriye’ye girerken? CENTCOM’daki YPG/PKK ile kucaklaşıp Türkiye’yi tehdit eden generalleriniz de böyle mi düşünüyor?”
ABD’nin Suriye’de bulunma amacı gerçekten DEAŞ’ın ortadan kaldırılması idiyse artık bu ülkede asker bulundurmasına ve Trump’ın ifade ettiği gibi bu çatışmanın ekonomik maliyetine katlanmasına gerek yok. Ancak Suriye’deki Amerikan varlığı DEAŞ’a karşı mücadeleyle sınırlı değilse, YPG/PKK’nın Washington’un Orta Doğu politikasında bir araç olarak inşa edilmesi gibi bir hedefe de hizmet ediyorsa Trump’ın çekilme konusundaki bu sözlerini nasıl anlamak gerekir?
Eğer Trump’ın sözleri, ABD’nin bundan sonraki Suriye politikasına işaret ediyorsa, yani Amerikan Başkanı bu niyetini bir devlet politikasına dönüştürebilecekse, bundan Washington’un artık YPG/PKK gibi terör örgütleriyle ortaklık kurmaktan vazgeçeceği sonucu çıkarılabilir mi?
ABD’nin Suriye’den çekilmeyi esas alan bir politikaya yönelmesi bu ülkenin İsrail ile ilişkileri açısından da soru işaretleri oluşmasına yol açıyor. ABD’nin Suriye’deki varlığının İran’ın bu ülke üzerindeki etkisini sınırlandıran tarafı da bulunduğu düşünüldüğünde, Trump’ın çekilmeye dair sözlerinin İsrail yönetimini hiç memnun etmeyeceğini tahmin etmek zor değildir. İsrail’in ancak ABD’nin çekilerek bırakacağı boşluğun İran değil de Rusya ya da Avrupa ülkeleri tarafından doldurulacak olması durumunda böyle bir çekilmeye razı olacağı düşünülebilir.
Fakat Washington ile Moskova arasındaki ilişkilerin iyice bozulduğu bir dönemde bu iki başkent arasında İsrail’i rahatlatacak şekilde, İran’ın Suriye’deki etkisini sınırlandırmaya yönelik bir uzlaşı olma ihtimali zayıf görünüyor. Her ne kadar Trump “biraz da başkaları ilgilensin” dese de, Avrupa ülkelerinin de ABD’nin Suriye’de bırakacağı boşluğu doldurması zor gözüküyor.
Ancak tam da bu sırada Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un Suriye konusunda harekete geçmesi ve ABD’nin Suriye’deki en önemli ortağı olan SDG/YPG temsilcilerini Elysee Sarayı’nda ağırlaması, Trump’ın ifade ettiği çekilme sonrasına dair bir hazırlık mı yapılıyor sorusunu gündeme getirdi.
Fransız Cumhurbaşkanının Türkiye ile SDG arasında diyalogdan bahsedip ara buluculuk önermesi, PKK’nın Suriye’deki kazanımlarını korumayı esas alan Amerikan politikasının artık Fransa tarafından devralınacağının işareti olarak yorumlanabilir.
Bu durumda Macron’a şu soruların sorulması gerekir:
Türkiye, Fransa’nın saldırıya maruz kaldığı bir terör örgütü ile görüşmeler yürütüp Paris’e ara buluculuk teklifi ile gitse bu Fransa’da nasıl karşılanır?
Terörle mücadele çerçevesinde Kuzey-Batı Afrika’da operasyonlar yürüten ve bu konuda müttefiklerinden destek bekleyen Fransa, Türkiye’nin terörle mücadelesinde ara bulucu pozisyonunda mı olması gerekir, yoksa Türkiye ile dayanışma içerisinde olması mı?
Türkiye, Fransa’dan terör örgütleriyle kendi arasında ara bulucu olmasını değil, müttefikliğin gereğini yaparak kendisine destek vermesini bekliyor.
[Türkiye, 31 Mart 2018].