Seçilmiş Başkan Trump’ın son birkaç gün içinde yaptığı kabine ataması açıklamaları, Washington’da Cumhuriyetçileri bile şaşırtacak derecede şok etkisi yapmış durumda. Özellikle Savunma Bakanı, Ulusal İstihbarat Direktörü ve Adalet Bakanı olmak üzere açıkladığı figürler tartışma yaratmayla kalmayıp Senato’nun onayını almakta zorlanma potansiyeli taşıyorlar. Bu kritik pozisyonlara atanacağı açıklanan Pete Hegseth, Tulsi Gabard ve Matt Gaetz Trump’ı hararetli biçimde savunmalarıyla öne çıktılar ancak bu kadar üst düzey pozisyonlara atanacak tecrübeye sahip değiller. Trump’ın ordu, istihbarat ve adaletin kıdemli makamlarında kendine karşı olan isimleri tasfiye etme ve siyasi rövanş vaadine odaklanacağını gösteren bu atamalar, bu kurumlarda kaos oluşturma ihtimalini artırıyor.
ADALET BAKANI TERCİHİ
Trump’ın ilk Adalet Bakanı kendisine en fazla destek veren isimlerden olan Jeff Sessions olmuştu. Trump, Sessions’dan FBI’ın başlattığı ve özel savcı Mueller’ın devam ettirdiği 2016 seçimlerine Rusya’nın müdahalesi soruşturmasını durdurmasını istiyordu. Sessions yargıya müdahale etmeme adına soruşturmadan çekilince Trump’ın şimşeklerini üzerine çekti ve kendi bakanını kamuoyu önünde ağır eleştirilere tabi tuttu. 21 ay kadar görevde kalan Sessions istifa ettikten sonra Matthew Whitaker geçici bakan oldu ve Senato onayını alan William Barr Trump döneminin sonuna kadar bakan olarak kalmayı başardı. Mueller soruşturma raporunda Trump’ın Rusya’yla ilişkisine dair birçok bulgu sunsa da görevdeki başkana karşı dava açılmaması geleneğine uyarak bu yönde bir tavsiye yapmadı. Bakan Barr da soruşturmanın Trump’ın Rusya’yla iş birliği yapmadığını gösterdiğini söyleyerek soruşturmayı kapattı.
Trump’ın ilk dönemine damgasını vuran Rusya soruşturması, o dönemin Kongre’si tarafından destekleniyordu ve Cumhuriyetçiler de başkanın soruşturmaya müdahale etmemesini istiyordu. Trump’ın seçim zaferini gayri meşru ilan etmek için siyasi bir operasyon olarak gördüğü Mueller soruşturmasından Demokratlar fazlasıyla umutluydu. Rusya’yla iş birliği tespit edilmesini ve bu sayede Cumhuriyetçilerin de desteğiyle Trump’ı görevden alma süreci başlatmak istiyorlardı. Bu sürecin Adalet Bakanı Barr’ın müdahalesiyle siyaseten Trump lehine sonuçlanması, yargı süreçleri üzerinden Trump’ı durdurmanın veya direnmenin mümkün olmayacağı bir dönüm noktası olmuştu. Bu yaşananlar Trump’ın o gün bugün ‘derin devletin’ kendisine karşı operasyon yaptığı argümanını işlemesine de fırsat verdi.
Trump’ın ikinci döneminde Adalet Bakanı olarak çok tartışmalı bir isim olan Matt Gaetz’i ataması, kendisi aleyhine açılan davaları kapatmakla kalmayıp Bakanlık içindeki hukukçulara da savaş açmak istediğini gösteriyor. Trump’a tam destek vererek ona bağlı olan Gaetz, Temsilci olarak seçildiği Kongre tarafından soruşturulan bir isim olduğu için Trump onu bu soruşturmadan da kurtarmak istemiş olabilir. Gaetz’in yetersiz görülüp Senato tarafından onaylanmama ihtimalini de not etmek gerekiyor. Ancak Trump’ın hem kendi aleyhindeki davaları hem de 6 Ocak Kongre baskını olaylarında ceza alanların cezalarını iptal ettirebilmek için Gaetz’i tercih ettiği söylenebilir.
SAVUNMA BAKANI
Trump’ın Savunma Bakanı olarak açıkladığı Pete Hegseth Afganistan ve Irak’ta savaşmış asker kökenli bir Fox TV sunucusu. Trump’ı ilk döneminde de hep savunan ve Genelkurmay Başkanı Charles Q. Brown Jr’ın kovulması gerektiğini söyleyen Hegseth tercihi, Trump’ın Pentagon’daki üst düzey generallere karşı agresif bir tavır alacağına işaret ediyor. Senato onayı almakta zorlanacak isimlerden biri olan Hegseth, kadınların orduda bazı rollerde olmasına karşı olduğunu söylemiş ve Pentagon’un ‘çeşitlilik’ politikalarını da eleştirmişti. Trump’ın kendisine tamamen bağlı ancak yetkinliği sorgulanacak bir isme 800 milyar dolarlık bütçeli Pentagon’u emanet etmek istemesi Seçilmiş Başkan’ın bu kurumla yaşayacağı sıkıntılı bir dönemin habercisi. Suriye’den çıkmak gibi bir dizi çetrefilli konuda ikna etmesi gereken bir kurumun başına bürokratik ve yönetim tecrübesi olmayan birini ataması kurum içinden güçlü bir direniş görmesi sonucunu doğurabilir.
ULUSAL İSTİHBARAT DİREKTÖRÜ
Trump’ın Ulusal İstihbarat Direktörü olarak atadığı Tulsi Gabbard da Ukrayna meselesinde Rusya’nın tezlerini savunan ve Suriye meselesinde de rejim yanlısı görüşleriyle tanınan bir isim. 2020’de Demokrat Parti’de başkan aday adayı olan, 2022’de bağımsız Temsilci olan ve 2024’te ise Trump’ı destekleyen Gabbard Amerika’nın rejim değişikliği politikalarına karşı çıkmasıyla tanınıyor. 2019’da Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde gerçekleştirdiği askeri operasyonlar sırasında Türkiye aleyhinde ağır ifadeler kullanan Gabbard, Irak ve Kuveyt’te asker olarak görev yapmış ve Demokratların dış müdahaleci anlayışını da sert biçimde eleştiren bir figür. Trump’ın böyle bir ismi istihbarat kurumlarını kontrol edecek bir pozisyona ataması gene kendine bağlı ve yetkinliği sorgulanabilecek bir ismi istihbarat bürokrasinin başına ataması anlamına geliyor.
Trump’ın ilk döneminde bu kurumları teslim ettiği görece yetkin isimler ya başkanın emirlerini sündürmüş ya da başkanı yönetmeye kalkmıştı. İkinci döneminde bunun tekrarını yaşamak istemeyen Trump’ın istediklerini yaptırabileceği yetkin insanlar ataması beklenirken yetkin olmayan isimlere şans vermesi bu kurumlarla kavgaya niyetli olduğunu gösteriyor. Trump ilk döneminde kendi atadığı bakanlarla uzun çalışamamasıyla meşhurdu ve bunun temel sebebi de Washington’ın Trump’ın iradesini kabullenmemesiydi. Bürokrasiye de yabancı olduğu için başkent tecrübesi olan isimleri tercih eden Trump, istediklerini yaptıramayınca bakanlarını sıklıkla değiştirme yoluna gitmişti. Trump’ın bu üç kritik atamada da hem kendine tamamen bağlı ve her istediğini yapacak hem de hukuk, güvenlik ve istihbarat bürokrasisiyle çatışmadan çekinmeyecek isimleri ataması, çalkantılı bir dönemin habercisi olarak görülebilir.
[Yeni Şafak, 15 Kasım 2024]