ABD başkanlık seçimleri yeni bir safhaya taşındı. Öyle görünüyor ki Cumhuriyetçi Parti'nin adayı Donald Trump olacak. Indiana'daki ön seçim, Trump'ın adaylığı sürecindeki en önemli imtihandı. Trump bu seçimi de kazandı. Başkanlık yarışının en başat aktörlerinden biri artık Trump. Trump bir retorik bombası. Başkan olması halinde bu dönemde ürettiği retoriklerin ne denli siyasete tercüme edileceğini göreceğiz. Hiç kuşkusuz, bizi ilgilendiren en önemli hususlardan biri, yeni dönemde ABD'nin Suriye politikasının nasıl şekilleneceği. Suriye'de ABD'nin sert güç kullanmasından yana olan Trump, DAİŞ'le mücadelede sert askeri müdahalenin gerekliliğine inanıyor. Obama yönetiminin İran politikasını kıyasıya eleştiren Trump, İran'a yönelik yaptırımların artırılmasından yana bir tutum takınıyor. Obama döneminde İsrail başta olmak üzere ABD'nin bütün geleneksel müttefiklerinin küstürüldüğünü iddia ediyor. Rusya'nın Ukrayna ve Suriye'deki yayılmacı politikalarının ABD'nin yarattığı boşluktan kaynaklandığına dikkat çekiyor. Trump'a göre Obama döneminde uygulanan "geri çekilme" stratejisi ABD'ye ağır maliyetler üretti. Bu süreçte Çin ciddi şekilde yükselişe geçti. Böyle giderse Çin'in dünyanın bir numaralı ekonomisi olacağına dikkat çeken Trump, başkan olursa "Çin mallarına vergi uygulayacağını ve böylelikle Çin'in yola geleceği"ni iddia ediyor. Ön seçim sürecinin başlamasından bugüne Trump'ın ırkçı ve ötekileştirici söylemleri ciddi şekilde eleştirildi. Eleştirilmeye de devam ediyor. Ne var ki, bu eleştiriler Trump'ın yükselişine engel olamıyor. Öyle anlaşılıyor ki ABD politikasında "siyaseten doğrucu" pozisyon giderek geçerliliğini yitiriyor. ABD toplumunun önemli kesimi ABD yayılmacı siyasetini geri çağırmaya hazırlanıyor. Trump da bu kesime hitap ediyor. Obama dönemi dış politikası, Ortadoğu coğrafyası için çok ağır sorunlar üretti. Dahası, "mülteci sorunu" başta olmak üzere Obama döneminde Ortadoğu bölgesinden neşet eden sorunlar yeni küresel problemlere de kaynaklık edecek. Trump'ın muhtemel başkanlığı da bölgemiz için önemli riskleri beraberinde getirecek. ABD'nin "sorumsuz izolasyonculuk"tan, "sorumsuz müdahaleciliğe" doğru kayması bizim dertlerimize derman olmayacak. Esas olan, bölge ülkelerinin kendi dertlerine deva olabilecekleri işbirliği zeminleri yaratabilmeleridir.
[Sabah, 5 Mayıs 2016].