Ulusalcı Kürtler, Gezici “liberaller” ve ulusalcı Türkler... Birisi, siyasi sermayesini PKK ve onun bölgesel uzantılarına yatırmış, 19. yüzyıl vulgar milliyetçiliğini Kürt perspektifinden ihya eden bir ekip. Diğeri, liberalizmi “istemezükçülük” olarak anlamış, solculukla sermaye arasında seyrüsefer eden kerametleri kendilerinden menkul bir ekip. Sonuncusu ise milliyetçiliği “darbe sevicilik” sanan laikçi, neo-faşist bir ekip.
İlginçtir normal şartlar altında bir araya gelmesini ummadığınız bu üçlü, Kuzey Suriye’de PYD ile Suriyeli muhalifler arasında yaşanan çatışmalara atfen “Kürt katliamı asparagası” eşliğinde “Diren Rojava” türküleri söylüyor. Hadi ulusalcı Kürtleri anladık; Gezici liberallerden de tutarlılık beklemiyorduk. Ama ulusalcı Türklerin birden PYD/ PKK sever olabilmesini hayretle izliyoruz.
Hemen söyleyeyim: Suriye’deki El-Kaide varlığı İslam dünyasının her yerinde olduğu gibi Suriye’de devrime büyük zararlar vermiştir. Kuruluş aşamasında Nusra’nın ve Suriye’ye girişi aşamasında IŞİD’in Baas rejimi ve İran bağlantılarına sahadaki birçok Suriyeli dikkat çekmekte. El-Kaide karanlık ilişkileriyle Suriye’de büyük tehlike.
PYD SİYASİ-EKONOMİK RANT PEŞİNDE
Fakat, Kuzey Suriye’de yaşananları PYD-El-Kaide, laik-İslamcı, mazlum-zalim, Kürt-Arap çatışmasına indirgemek doğru olmaz. PYD, bugünlerde yürüttüğü propaganda kampanyası gereği çatışmaları El-Kaide teröristlerine karşı laik PYD’lilerin kahramanca Kürt halkını savunması olarak göstermeye çalışsa da gerçek resim çok farklı.
Öncelikle, PYD sadece El-Kaide ile çatışmıyor, karşısında geniş bir ittifak var. Özgür Suriye Ordusu ve Ahrar’uş Şam’dan bazı birlikler de çatışmanın içerisinde. Ama özellikle Halep’te, Şam kırsalında ve Lazkiye’de yoğun çatışmalar devam ederken muhalifler Kuzey’e yoğunlaşmıyor.
Çatışmanın dinamiği Kürt-Arap mücadelesi değil; PYD’ye karşı savaşanlar arasında Kürtler de var. Bu süreçte Nusra Cephesi ve Ahrar’uş Şam, Kürtlerin herhangi bir Arap kadar ümmetin parçası ve Suriyeli olduğunu vurgulayan açıklamalar yayınladılar. Kaldı ki Mardin ve Urfa gibi şehirlerimizde yaşayan Suriyeli Kürtlerle konuşursanız, çoğunun El-Kaide’den değil PYD’den kaçtığını öğrenirsiniz. Örneğin, PYD’nin haziran ayında Amude’de Kürt göstericileri katletmesinden sonra şehirden Türkiye’ye kaçan Kürt sayısı oldukça fazla. Ayrıca, PYD son günlerdeki milliyetçi söylemiyle Amude’yi de unutturmaya çalışıyor.
Çatışmanın ana dinamiği, hâlâ devam eden Baas rejimiyle işbirliği sebebiyle anti-devrim bir hareket olarak görülen PYD’nin, yukarıda sıralanan gruplar Suriye’nin değişik yerlerinde rejimle mücadele içerisindeyken Kuzey Suriye’de siyasi hakimiyet peşinde koşması ve petrol sahaları ve sınır kapıları üzerinden ekonomik rantı ele geçirmeye çalışmasıdır. Amaç ise bu siyasi-ekonomik rant mücadelesini, uluslararası toplumun El-Kaide hassasiyetine oynayarak meşruiyete devşirmek.
PYD rejimden kopamıyor ama rejimle beraberim de diyemiyor. Her ne kadar PYD rejimle işbirliğimiz yok dese de Haseke’den Halep’e işbirliği devam ediyor. Bunu Kürtler de dahil olmak üzere sahadaki çok farklı gruplar da doğruluyor.
Suriye’de tablo bu. Türkiye’de ise AK Parti düşmanlığı “garip yoldaşlıklar” ortaya çıkarıyor. “Diren Rojava”