9 Ocak Pazar günü başlayan ve yaklaşık bir hafta sürecek olan Güney Sudan'daki referandum bölgede yaşayanlar için birçok açıdan belirsizlik ve istikrarsızlığa gebe olmakla beraber Güney Sudanlılar için tarihi bir anlam taşımaktadır. Bu referandumla birlikle yüzölçümü itibari ile Afrika'nın en büyük beşinci, dünyanın ise en büyük onuncu devleti, büyük ihtimalle bölünecek ve Afrika'nın 54. dünyanın ise 193. devleti resmi olarak 9 Temmuz 2011'de kurulacaktır.. Sudan'ı sandığa götüren referandum Hartum yönetimi ile Güney Sudan arasında 2005'te yapılan barış anlaşmasının doğal bir sonucudur. Sudan'ın 1956'da bağımsızlığını kazanmasından beri ilki 1956-1972 ikincisi ise 1983-2005 arasında olmak üzere yaşanan kuzey-güney iç savaşı yaklaşık iki milyon kişinin ölümüyle sonuçlanmıştır. Referanduma bu açıdan bakıldığında muhtemel bölünmenin üçüncü bir iç savaşa mı yol açacağı yoksa Sudan tarihinde yeni bir dönemi mi başlatacağını zaman gösterecektir.
Referandumun sonuçları
Referandumun muhtemelen iki temel sonucu olacaktır. Bölgesel açıdan bakıldığında, Afrika'daki sınır tartışmalarını yeniden başlatacak ve benzer sorunlara sahip devletlerde bölünme ve bağımsızlık taleplerini tetikleyecektir. Bu durum şimdiden Afrika'daki birçok devleti ve hatta Afrika Birliği'ni endişelendirmektedir. Daha dar anlamda referandum, Doğu Afrika ve Kuzey Afrika'daki güç dengesini yeniden düzenleyecek ve bölgesel aktörler pozisyonlarını yeni oluşan duruma göre yeniden belirleyecektir. Uluslararası toplum açısından ise çok ciddi bir test olacaktır. Amerika şimdiden Sudan Devlet Başkanı Ömer el-Beşir ile güneydeki bağımsızlığı tanıması karşılığında Sudan'ı terörizme destek veren ülkeler listesinden çıkarma konusunda anlaşmıştır. Buna karşın Sudan'daki diğer etkili güç olan Çin şimdilik sessizliğini korumaktadır. Çin Ulusal Petrol Şirketi, Sudan'daki petrol çıkarma işlerini kontrol eden Büyük Nil Petrol Konsorsiyumunun en büyük ortağı olup %40'lik bir pay sahibidir. Bugün için Sudan, Amerika ve Çin arasında Afrika kıtası üzerinde yaşanan rekabetin en önemli merkezlerinden birisi haline gelmiştir. Çin ve Amerika rekabeti referandum sonrasında da etkisini ve önemini koruyacaktır.
Muhtemel sorunlar Genel olarak bakıldığında referandum sonrası Sudan'da ortaya çıkacak yeni siyasi durum hiç de sakin geçmeyecektir. Bugünkü haliyle Güney Sudan dünyanın en fakir bölgelerinden birisi olarak addedilmektedir. Bu durum, kaynakların paylaşımı açısından, hem referandum sonucu kazanılacak bir siyasi bağımsızlık durumunu hem de bölgenin geleceğini şekillendirecektir. Fakat her şeyden önce bölgedeki gelişmelerin kaderi dört sorunun başarılı bir şekilde çözülüp çözülememesine bağlı olacaktır:
1) Petrol gelirlerinin paylaşımı (kuyular daha çok güneyde yoğunlaştığı için Güney Sudan'ın daha fazla hak talep etmesi beklenmektedir).
2) Petrol paylaşımı ile bağlantılı olarak kuyuların yoğun olduğu özellikle Abyei bölgesinin durumu ve kimin kontrolünde olacağı sorunu (Abyei'de aynı dönemde yapılacak olan referandum şimdilik ileri bir tarihe ertelenmiştir).
3) Son derece kıt olan su kaynaklarının kontrolü/paylaşımı.
4) Referandum sonucu Güney'in bağımsızlığını kazanması durumunda devlet sınırının tam olarak nereleri içereceği meselesi.
Bu sorunların hepsi muhtemel çatışmalara yol açmaya son derece müsait olup ancak uzun vadede çözülebilecek sorunlardır. Yakın geçmiş düşünüldüğünde tarafların en küçük bir ihtilaf konusunda bile silahlara doğrudan ya da dolaylı olarak başvurması ihtimal dışı değildir. Referandum sürecinin genel olarak barışçıl geçmesine rağmen son bir hafta içinde özellikle Abyei'de yaşanan çatışmalarda yaklaşık 30 kişi hayatını kaybetmiştir. Bu durum Abyei bölgesinin önümüzdeki dönemde ne kadar merkezi bir konuma geleceğini göstermesinin yanında bu tür çatışmaların referandum sonrasında da devam edeceğinin işaretidir.