SETA > Yorum |
Statüko Baltayı Taşa Vurdu

Statüko Baltayı Taşa Vurdu

Mağlubiyetler statüko ittifakının vazgeçeceği anlamına gelmiyor. Deneyecekler. Yeni metotlar geliştirecekler. İmkanlarını seferber edecekler.

Ortadoğu’da son yıllarda berraklaşan bir statüko ittifakı var. Uzun yıllara dayanan bir ittifak olsa da son beş altı sene içerisinde saflar daha da netleşti. Daha önce aynı karede görünmeye çekinen aktörler ittifaklarını alenileştirdi. Ortak amaç uğruna ‘garip yol arkadaşlıkları’ kurdular. Bu yolda her şeyi göze aldılar. İç savaşları körüklediler, darbe ve darbe girişimi yaptılar, çok sayıda katliama imza attılar, terör örgütlerini desteklediler.

Haklarını teslim etmek gerek ki son beş altı senede çok ‘başarılıydılar’. Libya’da ve Mısır’da darbe yaptılar, Suriye’de Esed rejimini ayakta tuttular, Yemen’i felakete sürüklediler, Irak’ı paramparça ettiler. Arap Baharı’nı öldürdüler. Türkiye’de ayaklanma ve darbe girişimleri tezgahladılar. Türkiye’nin Batı’daki ve hatta Arap dünyasındaki imajını sarstılar. DEAŞ ve PKK gibi terör örgütlerini palazlandırdılar. Son beş altı senede nereye ellerini attılarsa kuruttular, yani kazandılar. Kabul edelim ki değişim aktörleri hızlı başlasa da mücadelenin ilk raundunu kaybetti.

Statüko ittifakı sürekli mevzi kazanmanın verdiği cesaretle daha da saldırganlaştı, pervasızlaştı, mutlak gücün ve teslimiyetin peşine düştü. Tam da bu noktada ilk mağlubiyetlerini almaya başladı. Farklı boyut ve yöntemlerle taarruz ettikleri birbiriyle alakalı üç yerde baltayı taşa vurdular. Yenilgiyi tattılar. Sınırlarına ulaştılar. Geri adım atmak zorunda kaldılar.

İlk hüsrana Türkiye’de uğradılar. Gezi’den 15 Temmuz’a kadar ardı ardına gelen operasyonlarla Türkiye’yi yıprattılar. PKK, DEAŞ ve FETÖ’yü Türkiye’nin üzerine saldılar. Saatlerce Taksim’den canlı yayın yapan araçlarla başlattıkları medya taarruzuna ara vermeden devam ettiler. Türkiye’yi, liderini, değerlerini karikatürize ettiler; hakareti sıradanlaştırdılar, Türkiye’ye karşı her türlü saldırıyı meşrulaştırdılar. 15 Temmuz’la FETÖ’den Sisi, Hafter, Dahlan çıkarmaya çalıştılar. Başaramadılar. Türk halkı müsaade etmedi; iradesine, seçilmiş Cumhurbaşkanı’na sahip çıktı. Had bildirdi.

İkinci hüsrana Katar’da uğradılar. BAE’nın hackleme operasyonuyla başlatılan taarruz, Katar’dan absürt taleplerle zirve yaptı. 13 madde Katar’ın mutlak teslimiyetini ve egemenlikten feragatini öngörüyordu. Statüko ittifakına karşı politikaları sebebiyle Katar’ın elimine edilmesi gerekiyordu. Hukuk dışı bir ambargo başlattılar, saray darbesi denediler, ülke içinde ayaklanma çıkarmaya çalıştılar, açıkça Emir’e ‘beceremediniz, artık bırakın!’ dediler. Katar halkı Emir’e arka çıktı, Katar da başarılı bir diplomasiyle BAE’nin başını çektiği statüko ittifakını sürklase etti. 13 talepten vazgeçtiler. Zamanında yaptığı uluslararası yatırımların karşılığını aldı.

Üçüncü hüsrana Filistin’de uğradılar. İsrail, gün geçtikçe derinleşen işgalinin verdiği pervasızlıkla Harem’uş-Şerif’e, Mescid’ul-Aksa’ya kısıtlamalar getirdi. Filistinlilerin Harem’e girişini yasakladı. Kapıya detektörler yerleştirdi. 67 yılında beri ilk defa Aksa’da Cuma namazı kılınamadı. Türkiye’deki gibi, Katar’daki gibi Filistin’de de bir sinir ucu yoklandı. Filistinliler Aksa’ya, miraslarına sahip çıktı. Günler süren direnişin ardından İsrail geri adım attı, kısıtlamalar kalktı.

Bu mağlubiyetler statüko ittifakının vazgeçeceği anlamına gelmiyor. Deneyecekler. Yeni metotlar geliştirecekler. İmkanlarını seferber edecekler. Fakat statükonun yenilmezlik miti yıkıldı. Halkın desteğiyle, güçlü liderlikle, akıllı ve soğukkanlı davranarak ve istikameti koruyarak statüko ittifakının yenilebileceği görüldü.

Mücadele sürüyor; Türkiye’nin başını çektiği değişim aktörlerinin ayakta kalmak için güçlü olmak, akıllı davranmak ve Hakk’la-halkla yürümekten başka çaresi yok.

[Akşam, 31 Temmuz 2017].