SETA > Yorum |
Sosyal Bölünmeden Siyasal Bölünmeye Irak Kürdistanı'nın Geleceği

Sosyal Bölünmeden Siyasal Bölünmeye Irak Kürdistanı'nın Geleceği

Kuzey Irak bölgesinde yaşayanlar artık kendilerinin kaderini sosyolojik anlamda Bağdat'tan farklı görmekte ve buna yönelik hazırlıklar yapmaktadırlar.

Türkiye’nin Kürdistan diye bir komşusunun olduğu gerçeği çoğu zaman görmezden gelinse de artık yavaş yavaş bağımsızlık planları yapan bir Kürdistan’dan bahsetmek mümkündür. 2003 yılında Amerikan işgaliyle temelleri atılan ve Irak Eski Başbakanı Nuri El-Maliki’nin ayrılıkçı politikaları sonrası herkesin inanmaya başladığı temel gerçek Kuzey Irak’ın artık bağımsız bir devlet olma yolunda olduğudur. Bu gerçeğin bölge ve Türkiye için ne anlama geldiği gerçeğini artık çok boyutlu olarak tartışma vakti gelmiştir.

Muhtemel bir Kürdistan devleti için üç farklı etkenden bahsetmek mümkündür. Bunlar bölgesel dengeler, Türkiye ve IŞİD. Bu denklemleri ayrı ayrı değerlendirmeden önce gelişmelere paralel olarak değişen Kürdistan Bölgesel Yönetimini içinde yaşayan halkın genel algılarını değerlendirmek ve anlamak gerekir.

Bu değişim son dönemde negatif bir çizgi halinde seyretmektedir. Örneğin, Erbil birkaç yıl öncesine göre tedirgin ve korku içinde bir hava vermektedir. IŞİD’in Erbil’den 20 km kadar yakınlara gelmiş olması Erbil’de bir süredir oluşan güvenli liman havasını sadece bozmuş değil, aynı zaman gelecekle alakalı bazı soru işaretlerini de beraberinde getirmiştir. Bu çerçevede özellikle Türkiye’nin kendilerini yalnız bıraktıklarına dair derin bir algı oluşmuşsa da aslında Türkiye’nin Kobani’ye koridor açması dahil bazı politikaları olmadan tek başlarına IŞİD ile mücadele etmelerinin zor olduğunun da farkındadırlar. Son yıllarda karşılıklı zorunlu bir sevgiye dönen KYB-Türkiye ilişkilerinde eski romantizmin yerine daha realist politikaların aldığını söylemek mümkündür.

Geçen hafta sonu Al-Shaarq Forumu ve MERİ tarafından Erbil’de organize edilen toplantının çeşitli detayları zaten basına yansımıştı. Fakat bu yansımaların ötesinde bölgesel ve iç dengelere baktığımızda bu toplantıda da öne çıkan en temel nokta İran’ın muhtemel bir bağımsızlık senaryosuna en çok karşı çıkan devlet olacağıdır. Ayrıca Irak içindeki dengelerin de çok kısa bir sürede bu tür manevraya sıcak bakmayacağı net bir şekilde görünmektedir. Özellikle petrol fiyatlarının küresel piyasada düştüğü ve Kuzey Irak yönetimine bile Irak merkezi hükümetten gelen paylaşımın geç geldiği bir süreçte, Kuzey Irak bölgesinin herhangi bir çabasını bloke etmek kolay olmayacaktır. Bölgesel dengeler açısından Türkiye’nin de çözüm sürecini başarıya ulaştırmadan bu tür hamleye destek vermesi çok kolay değildir.

Toplantı boyunca da tartışılan çözüm süreci meselesi Kuzey Irak bölgesinde ciddi bir destek bulmaktadır. Fakat eski Türkiye’ye yönelik algılar ve eleştiriler de hala bir nebze de olsa makes bulmaktadır. Paralel yapının KBY’de derin bağlantılarının olduğu düşünüldüğünde KBY liderlerinin yer yer ikili bir oyun sergiledikleri bile söylenebilir. Yıllardır var olan çatışma ortamının doğal olarak oluşturduğu bir sonuç olarak asla tek taraflı oynamamayı öğrenen Kürt siyasetçileri Haziran 2015 seçimlerinde Türkiye’deki iktidarın tekrardan seçimleri kazanacağına kesin gözüyle bakmama gibi bir eğilim içindedir. Bu durum ister istemez en yakın komşuları olan Türkiye’yi ne kadar iyi anladıkları dahil Kürt siyasetçilerinin orta vadeyi okuyabilme potansiyelleriyle alakalı kuşkular oluşturmaktadır.

TÜRKİYE İLE İYİ İLİŞKİLER

Bu boyutlara rağmen bugün için muhtemel bir Kürdistan’ın güvenmesi gerek tek kilit ülkenin Türkiye olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Türkiye, Kürdistan Bölgesel Yönetimine enerji ve çözüm sürecine destek açısından bağımlıyken; KBY ise ticaret, petrolün uluslararası piyasaya ulaşımı ve KBY’nin dünyaya açılımı açısından Ankara’ya bağımlıdır. KBY’nin bir land-locked yani denize sınırı olmayan bir bölge olduğu düşünüldüğünde bu bağımlılığı hem KYB yöneticileri hem de halkı en derinden hissetmektedir. Türkiye’nin Irak’la yaptığı tüm ticaretinin yüzde 60’tan fazlasının Kürdistan bölgesi ile olduğu ve Erbil’de birçok Türk firmasının faaliyet alanlarını genişletmeye devam ettiği gerçeğine baktığımızda bu bağımlılık derinleşerek devam etmektedir.

FAKAT UZUN VADELİ DÜŞÜNÜLDÜĞÜNDE

Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin ekonomik ve diğer açılardan Türkiye’ye aşırı bağımlılığı bölgesel düzen açısından çok sağlıklı değildir. Yüzde yüze yakın bir karşılıklı bağımlılık her hangi bir kriz anında manevra alanı bırakmazken eğer ilişkilerdeki ana pozitif hava zarar görürse karşılıklı zarar verme potansiyeli çok daha yüksek ve maliyetli olabilir. Bunun için bu bağımlılığı krizleri tolere edebilecek bir şekilde yasallaştırmak her iki taraf için de uzun vadede önemli olacaktır. Kürt sorunu, IŞİD, İran, Batı vb birçok aktörün sürekli girip çıktığı ve dengelerin hızlı bir şekilde değişebildiği bir coğrafyada asıl kalıcı düzen zemini oluşturulmadan bu tür aşırı bağımlılık durumlarını yaratmak aynı zamanda diğer aktörlerin elinde kullanılabilecek bir koza da dönüşebilir.

IŞİD ÜMİTLERİ ERTELEDİ

Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin önünde bulunan ve güvenlik, sosyal ve siyasal alanlarda sorun yaratabilecek en büyük sorun tartışmasız bir şekilde IŞİD sorunudur. Topraklarını genişleten IŞİD’in politikalarından en fazla ve doğrudan etkiyi görecek olan KBY’dir. Aslında geçen yıl yazdan beri Kobani’de yaşanan olaylar Kürt siyasetçilerine kendi güvenlik sektörünü yeniden yapılandırma fırsatı vermiş ve aynı zamanda ortak bir Kürt ulusal kimliğinin oluşmasına katkı sağlamıştı. Fakat IŞİD’inher geçen gün devletleşen ve kalıcılığını perçinleyen durumu KYB’nin bağımsızlık planlarını en az bir 10 yıl daha ertelemelerine yol açacaktır. Şu anki bölgesel denklemde KYB’nin Irak, İran ve Türkiye’nin desteğini almadan hele hele IŞİD’inblokaj gibi çevrelediği bir süreçte bağımsızlık söylemini daha kullanması zararlı olacaktır.KYB yöneticileri nezdindeki genel gözlem bu kanaati doğrular mahiyette olup, IŞİD’in yarattığı travmayı atlatmak gerektiği meselesi en önemli sorunlardan birisi olarak kabul edilmektedir.

Bütün bu içsel ve bölgesel engellere rağmen Kuzey Irak bölgesinde yaşayanlar artık kendilerinin kaderini sosyolojik anlamda Bağdat’tan farklı görmekte ve buna yönelik hazırlıklar yapmaktadırlar. Bu sosyal bölünmenin bağımsızlık anlamında ne zaman siyasal boyut alacağını ancak zaman gösterecek olmakla beraber, artık muhtemel bir Kürdistan devletine bölgenin hazırlanması ve uzun vadeli bölgesel gelişmelerin buna göre dizayn edilmesi bir gereklilik haline gelmiştir.

[Star Açık Görüş, 1 Şubat 2015]