Düne kadar Can Dündar yönetiminde olan Cumhuriyet gazetesinden bir haber; "Kapımız Açık Dedi, Kapısına Dayandı." Habere göre Sakarya Valisi Hüseyin Avni Coş, şehit cenazesine giderken yolu bir hanım tarafından kesilmiş. Hanımefendi kendisinin şehit eşi, iki çocuğunun da şehit evladı olduğunu söylemiş. Vali Coş şehit eşi hanımefendi ile yakından ilgilenmiş ve ‘size her zaman kapımız açık’ demiş. Hâl böyle olunca Vali Coş da beraberindeki görevlilere, bayramda ziyaret edilmesi için, şehit yakını hanımefendinin adresini almalarını söylemiş... Buraya kadar her şey olması gerektiği gibi. Ama hadiseye haber değeri katan gelişmeler daha sonra yaşanmış. Habere göre terörle mücadele polisleri daha sonra şehit yakınının evini basmış.
Derler ki ‘gerçeklerin bir huyu vardır, eninde sonunda ortaya çıkar’. Gerçeği söylemeyen ülkenin tescilli asparagasçısı Cumhuriyet olunca, gerçekler daha da çabuk ortaya çıkıyor. Olayın aslı şöyle: Şehit yakını olduğunu iddia eden hanımefendi, kocası şehit olduktan sonra tekrar evlendiğini, bu nedenle valilikten kendisini ziyarete gelecekleri kabul edemeyeceğini bildiriyor. Sakarya’nın bir köyünden olduğunu, fakat İstanbul Bostancı’da yaşadığını ve ara sıra ziyaret için Sakarya’ya geldiğini söylüyor. Valilik görevlileri hanımın, yaşadığını iddia ettiği köyün muhtarı ile temas kuruyorlar ve muhtar köylerinde öyle birisinin yaşamadığını söylüyor. Sahtekârlık meydana çıkınca Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığı devreye giriyor. Meğer kendini şehit yakını olarak tanıtan kadın 3 kez evlenmiş ve eski eşleri hayattaymış... Kendini zaman zaman şehit eşi, zaman zaman da Binbaşı Melisa olarak tanıtan kadının sabıka dosyası bayağı kabarıkmış...
Cumhuriyet bunu hep yapıyor
Cumhuriyet’in yalanlarına alışkınız! Öyle ki; gazete yaptığı yalan haberler ile bize doğruyu gösteriyor. Ne zaman Cumhuriyet’te bu tür bir haber okusak, hemen ‘aslı nasılmış öğrenelim’ diye diğer gazeteleri elimize alıyoruz. Haberi yapan muhabir de, sayfa editörü de, yazı işleri de, sorumlu yazı işleri müdürü de ve düne kadar gazetenin genel yayın yönetmeni olan Can Dündar da haberin yalan olduğunu ve üç vakte kadar yalan olduğunun ortaya çıkacağını bile bile haberi basıyor. Neden?
Cumhuriyet okuyucusunu kandırıyor da ondan. Sadece yalan haber yaparak kandırmıyor, korku tüccarlığı yaparak kandırıyor. Yıllarca ‘Türkiye İran oluyor’ diyerek korkuttular. Daha sonra ‘vatan elden gidiyor’ dediler. Bir müddet ‘sivil dikta’ya sardılar, daha sonra ‘otoriterleştiyoruz’ dediler. Temalar değişse de her seferinde endişeli hatta paranoyak okuyucu kitlesinin korkularından iktidar devşirdiler. Kitle korktukça Cumhuriyet ve temsil ettiği odaklar iktidarını korudu, parasını arttırdı ve prestijini devam ettirdi.
Operasyonun farkında mısınız?
Şimdi Cumhuriyet bir operasyon daha çekiyor okuyucusuna. Gazete tarihinin en kullanışlı Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar görevi bıraktığını açıkladı. Dündar genel yayın yönetmenliğini ve tüm yetkilerini gazetenin icra kuruluna devretmiş. Biraz yorulduğunu, bir köşeye çekilip kitap yazacağını söylemiş. Gazetecilikten yorulan bir gazeteci, görevini ve yetkilerini, kendisini göreve getiren icra kuruluna devrediyor. Daha sonra icra kurulu bir açıklama yapıp Dündar’ın istifa etmediğini, geçici bir süre için görevden ayrıldığını söylüyor. Dündar’dan âdeta icra kurulunu nakseden bir açıklama daha geliyor; ‘ileride ne olur bilinmez’...
Bu işte bir bit yeniği var, bir şeyler dönüyor. Henüz detayları bilmiyoruz lakin şurası kesin; Cumhuriyet yine okuyucusunu dolduruşa getirerek bir operasyon peşinde. Yakında kokusu çıkar...
[Türkiye, 9 Temmuz 2016].