16 Nisan’dan sonra, yeni siyasal sisteme en hızlı geçiş hazırlığı siyasi partilerde başladı.
AK Parti 2019 seçimleri için siyasal söylemini ve yeni yönetim kadrolarını 21 Mayıs’ta yapacağı olağanüstü kongreyle açıklayacak.
Kongre, AK Parti için bir yenilenmeyi, tazelenmeyi ve Erdoğan’ın tekrar partiye dönmesinden kaynaklanan yeni bir heyecanı ortaya çıkaracak. İktidar yıpranmışlığını tamir edecek bir süreci başlatacak.
CHP, “çatı aday” arayışı tartışmalarıyla, yeni döneme hızlı bir başlangıç yaptı. En azından cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine CHP’yi adapte etmesi gerektiğinin bilincinde.
Yeni sistem CHP’nin siyasal söylemini ve parti yapısını dönüştürmek için aynı zamanda bir fırsat. Özellikle parti kadrolarında dönüşüme direnç gösteren aktörleri ikna etmek için bir imkân.
Diğer partiler 2019’da cumhurbaşkanı seçiminde pazarlık gücünü nasıl artırabileceğinin hesabını yapmaya başladılar bile çoktan.
Siyasi partilerin hızlı başlayan adaptasyon sürecinin, yeni sistemin geleceği ve meşruiyeti açısından yararlı olduğu muhakkak.
Diğer taraftan, 2019 seçimleri birçok ilkleri de içinde barındıracağı için tüm siyasi partiler, hazırlık sürecini çok iyi yönetmek zorunda.
2019’da 3 seçim yapılacak.
Yerel seçimler ayrı, milletvekilliği ve cumhurbaşkanlığı seçimleri birlikte yapılacak.
Büyük illerdeki son referandum sonucu dikkate alındığında, siyasi partiler en kıymetli ve önemli siyasi kadrolarını büyükşehirler için hazırlamak zorunda. Genel seçimleri kazanmanın yolunun yerel seçimleri kazanmaktan geçtiği Türkiye siyasetinin temel bir sabitesi.
Seçimler aynı gün yapıldığı için, cumhurbaşkanı adayı olan, milletvekili adayı olamayacak. Dolayısıyla eğer bir siyasi partinin başkanı, cumhurbaşkanı adayı olup seçilmezse, milletvekili de olamayacak. Milletvekili olamadığı için meclis çalışmalarına katılamayacak. Meclis genel kurulunda konuşma yapamayacak.
Bu açılardan bakıldığında, parti liderlerinin milletvekili olamamaları parti disiplini açısından bazı sıkıntılar ortaya çıkarabilir. Böylece parti içinde bloklaşmalar yaşanabilir. Ayrıca, bazı parti başkanları kendisi mecliste olmadığı için muhalefetin odağını parlamento dışına taşıma çabasına meyledebilir.
Seçimlerin dinamiğini etkileyecek en önemli unsur, milletvekili ve cumhurbaşkanı seçimi için seçmenlerin oy verme davranışında yaşanacak yeni yönelimlerdir.
Yani cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerinde, seçmen oyunu farklı siyasi partilere bölüştürebilir.
Özellikle yerelde ve küçük seçim bölgelerinde milletvekillerinin toplumla kurduğu bağ ve ilişki düzeyi bu hususta belirleyici olacaktır. Her siyasi parti aday profilini bu açıdan yeniden gözden geçirmek zorunda kalacaktır.
2019 seçimlerinin sonucunu etkileyecek önemli dinamiklerden bir diğeri, siyasi partiler arasında oy geçişlerinin yaşandığı seçmen blokları ile ilgilidir.
Burada iki büyük seçmen blokundan biri, MHP siyasetine yakın muhafazakâr ve seküler milliyetçi kesimdir. Bu seçmen bloku, milletvekilli seçimlerinde kendi adaylarına oy verirken; cumhurbaşkanlığı seçimleri için partilerinin işaret ettiğinin dışında bir adaya oy verebilirler.
Yine benzer bir durum, Kürt seçmenlerde de yaşanacaktır. Sert etnik Kürt milliyetçi siyasi anlayışına sahip seçmenler, HDP’nin işaret ettiği adaya oy verirken; muhafazakâr HDP seçmeni ise partisinin karşısında olduğu bir adaya oy verebilecektir. Son seçimde Güney ve Doğu Anadolu Bölgesinde “evet” oylarının artması tam da bu duruma işaret etmektedir.
Yazılarımda ve siyasi analizlerimde hep vurguladığım bir husus var. Seçmenin oyu kendi açısından her zaman bir rasyonelliğe işaret eder. Siyasette ne olup bittiğini her gün çok farklı iletişim kanallarından takip eden bir seçmenin oyunu almak, basit kampanya taktikleri ile mümkün değildir.
2019 seçimlerine kadar, bu iki yıllık süreci iyi değerlendiren parti ve siyasetçiler kazançlı çıkar.
[Türkiye, 13 Mayıs 2017].