SETA > Yorum |
Siyasi İstikrar Olmadan Ekonomi Nereye Kadar

Siyasi İstikrar Olmadan Ekonomi Nereye Kadar?

Siyasetin ekonomi üzerindeki etkisi, gelişmekte olan ülkelerin yadsınamaz bir gerçeği. Türkiye de 2002'den sonra sağlanan siyasi istikrarın ekonomiye olumlu yansımasını gerçek anlamıyla tecrübe etti.

7 Haziran'da ortaya çıkan siyasi tablo sonrasında Türkiye uzun süredir yaşamadığı hükümet kurma sürecine tanıklık etti. Bu süreçte ortaya çıkan siyasi belirsizlik, bölgede meydana gelen gelişmeler, komşularımızda devam eden çatışma ve küresel ekonomik koşullarla birleşince, son dönemde dolarda hareketlilik meydana geldi.

Bu yüzden piyasalardaki dalgalanmayı, koalisyonda en güçlü seçenek olarak görülen AK Parti ve CHP formülünün gerçekleşmemesine bağlamak doğru değil. Seçim sonrasındaki belirsizlik, koalisyon kurma belirsizliği değildir. Sonuçlara göre herhangi bir hükümetin kurulamayacağının oluşturduğu belirsizliktir.

Çünkü 7 Haziran sonuçları, makul bir koalisyon oluşturmuyordu. Başta ekonomik konular olmak üzere, birbirine taban tabana zıt olan AK Parti ve CHP'den mi bekleniyordu koalisyon?
AK Parti'nin önerdiği her şeye hayır diyen MHP'yle bir koalisyonun kurulabileceğine mi veya CHP+MHP+HDP gibi asla yan yana gelmeyecek bir formülün gerçekten olabileceğine mi inanılıyordu?

POLİTİK BELİRSİZLİK EKONOMİK İSTİKRARI TEHDİT EDİYOR

Siyasetin ekonomi üzerindeki etkisi, gelişmekte olan ülkelerin yadsınamaz bir gerçeği. Türkiye de 2002'den sonra sağlanan siyasi istikrarın ekonomiye olumlu yansımasını gerçek anlamıyla tecrübe etti. Siyasi istikrarın ve güçlü halk desteğinin pozitif ivme gücüyle, ekonomideki tüm alanlarda ciddi ilerlemeler kaydedildi.

Defalarca içerden ve dışarıdan şoklara maruz kalmasına rağmen, sağlam duruşu korundu ülke ekonomisinin. Ekonomik krizlere alışkın olan ve buna göre ekonomik aktivitesini ayarlayan bir ülkede, 13 yıldır ekonomik kriz çığırtkanlarının yaydığı kriz söylentisinden başka bir krizle karşılaşmadık. Çünkü, bu dönemde güçlü bir siyasi iktidar vardı.
7 Haziran sonrasında ise, ülke siyasetinde “Ne olacak?” sorusunun tavan yaptığı bu dönemde bile ekonomi gücünü korumayı sürdürüyor.

Ancak bu durum ne zamana kadar sürecek? Arkasını güçlü ekonomiye yaslayarak seçim vaatleri sunmanın bir maliyeti yok ancak siyasi belirsizliğin ekonomiye ciddi bir maliyeti var.

Siyasi belirsizliğin yanısıra komşularımızda devam eden çatışma, küresel ekonomik koşullar ve FED'in olası faiz artışı gibi etkenlerin tetiklediği dolardaki hareketlilik ya da TL'nin değer kaybetmesi ihracatçı için belki iyi olabilir. Ancak, üretimin gerçekleşmesi için döviz ile satın alınan ara mal ihtiyacının, yani ithalatın üretime bağlı olarak artması önemli bir risk oluşturuyor.

Ayrıca, yıllarca yüksek risk primini azaltmaya çalışırken, bu durum tekrar risk priminin yükselmesine yol açabilir ve ekonominin kredibilitesi gibi birçok değişkeni olumsuz etkileyebilir.

Diğer yandan, TL'nin değer kaybetmesi, alt ve orta gelir grubunda yer alan işçilerin, emeklilerin ve memurların gelirlerinin azalmasına ve tüm ekonomik göstergeler GSYH'ye oranlamasıyla hesaplandığı için ülkenin uluslararası karşılaştırmalarda sıralamasının istenmeyen bir konuma gelmesine sebep olacaktır.

REFORMLAR DAHA ÖNEMLİ HALE GELDİ

Küresel ekonomik koşullar ve bölgedeki gelişmelerin neden olduğu “politik belirsizliğin” olumsuz etkileri hafifletilerek ekonomide geçmiş yıllarda yaşadığımız kısır döngünün tekrar yaşanmaması için, AK Parti tarafından bir yıl önce başlatılan “Ekonomide Yapısal Dönüşüm” reformlarının ne kadar önemli olduğu ortada.

Başta yapısal dönüşüm olmak üzere ekonomide uygulanması gereken birçok reform programı varken, siyasi belirsizlik ne yazık ki şimdi ekonomide binbir zorluklarla elde edilen kazanımların kaybedilmesine ve ekonominin farklı bir sürece doğru ilerlemesine neden oluyor.

Bu nedenle erken seçim olasılığının arttığı bu dönemde, Türkiye'nin geçmiş dönemdeki ekonomik performansıyla
7 Haziran sonrasında mevcut ekonomik koşulları ve gelecekle ilgili beklentileri iyi analiz edilmelidir.
Gerçek şu ki, bulabileceğimiz en iyi ekonomik formülünün, arkasında güçlü millet desteği olmadan, yani siyasi istikrar olamadan gerçekleşebilme ihtimali yok. Bu yüzden piyasaların da, ekonomideki aktörlerin de ihtiyacı olan güven. Güveni sağlayacak olan da siyasi istikrarın yeniden kurulması.

Bu yüzden, ekonomi üzerindeki siyasetten kaynaklanan kara bulutların dağılması için erken seçimin yol haritası zaman kaybetmeden belirlenmeli.

[Yeni Şafak, 20 Ağustos 2015]