Geçen hafta sonu Başbakan'ın Barzani ve Şivan Perwer'i yanına alarak gerçekleştirdiği Diyarbakır ziyareti, sembolik ve fiili yansımalarıyla siyaset zeminini değiştiren tarihi bir hamleydi. İki gün boyunca verilen mesajlar, gerçekleştirilen temaslar ve ortaya konan görüntülerin, çözüm sürecine ve vesayet sonrası yeni Türkiye'yi inşa sürecine kalıcı etkileri olacaktır.
ÇÖZÜM SÜRECİNE DEVAM
2013'ün başından ortasına kadar sürekli ivme kazanarak yol alan çözüm süreci, Öcalan- Kandil-BDP'nin Suriye'deki gelişmeler ve Gezi eylemleriyle ortaya çıkan siyasal zemini, silahlı mücadeleyi sonlandırarak siyasal mücadeleye yönelmeyi içeren hayati karar için kırılgan bulmaları dolayısıyla Haziran'dan itibaren duraklamaya başladı. Kandil, geri çekilmeyi durdurup ateşkesin de ilanihaye süremeyebileceğini mütemadiyen ima eder oldu.
Çekilmenin durdurulmasına, Öcalan'ın konumunun etkinleştirilmesi, demokratikleşme adımlarının çekilme aşaması bitmeden başlaması ve denetleyici bir üçüncü tarafın ihdas edilmesi gibi -sürecin hazırlık aşamasında dillendirilmeyen- talepler gerekçe kılınsa da, bu taleplerin karşılanması durumunda çekilmenin tekrar başlatılacağına dair bir teminat da ortaya konulmadı. Oysa bu taleplerin karşılanmamasından öte, süreç, Kandil'in Gezi eylemlerini ve PYD'nin Suriye'deki etkinliğini, kalıcı bir siyasallaşma kararı almayı zorlaştıran unsurlar olarak değerlendirmesinden dolayı beklemeye alınmıştı. Dolayısıyla çözüm sürecinin tekrar ivme kazanması için öncelikle PKK'nın süreç okumasını etkileyen siyasal zeminin değiştirilmesi gerekiyordu. Diyarbakır ziyareti, siyaset zeminini değiştirme performansıyla, BDP- PKK hattının siyasal gelişmelere dair pozisyonunu gözden geçirmesini sağlayıcı bir potansiyele sahiptir. Gezi'nin çözüm sürecine ilişkin en etkili yansıması, Erdoğan'ın ve AK Parti hükümetinin cesur kararlar alma salahiyetini Öcalan- Kandil açısından sorgulanır kılmasıydı. Öcalan-Kandil, Gezi sonrasında içeriden ve dışarıdan Erdoğan'a yönelen kuşatmanın Erdoğan'ı çözüm gibi cesur ve tarihi kararlar almayı gerektiren bir siyasal performanstan yoksun bırakacağı düşüncesiyle süreci zamana yayma ve en azından silahlı mücadeleyi bir tehdit olarak sürdürme kararı aldı. Diyarbakır ziyaretinde ortaya konan siyasal performans, Kürt hareketinin siyasal zemine ve Erdoğan'ın siyasal etkinliğine ilişkin erken şüphelerini izale edici bir etkiye yol açacaktır. Kandil'in çözüm sürecini yavaşlatma kararında etkili olan bir diğer gelişme, PYD'nin Suriye'deki yatırımlarının akıbetine ilişkin kaygılardı. PYD, Suriye'de Esat rejimine karşı mücadelenin başladığı ilk günden beri, stratejisini çatışan tarafların oluşturacağı boşluk üzerinden yeni güç alanları devşirmek üzerine kurdu. Muhalefet- Esat rejimi arasındaki mücadelenin devam ettiği bir ortamda, nüfuz edebildiği bölgelerde bir siyasi yapı kurma ısrarı Türkiye'yi, sahip olduğu şiddet enstrümanları aracılığıyla çoğu Barzani'ye yakın farklı Kürt grupları baskı altında tutması ise Barzani yönetimini rahatsız etti.
Kandil'in Türkiye dışında yeni bir cephe ve kazanım olarak selamladığı bu gelişmeler, çözüm sürecini de etkiledi. Kandil, çözüm sürecini Suriye'deki gelişmelerle eklemleyerek PYD'nin istikbalinin henüz garantiye alınmadığı bir süreçte siyasallaşma kararını erteledi. Barzani'nin Diyarbakır fotoğrafına dâhil edilmesini bütün bu gelişmelerle ilişkilendirmek mümkün. Barzani'nin denkleme sokulması, Kandil- BDP'nin çözüm sürecindeki tutumunu Kürtler nezdinde açığa düşürme hedefinin yanı sıra Kandil'in PYD üzerinden Suriye'de açtığı cepheye karşı Türkiye ile Barzani'nin ortak hareket edeceğine dair bir kararlılık mesajı olarak okunabilir. Kandil'in çözüm sürecine bir dış aktörü dahil ederek aldığı pozisyona, Türkiye de başka bir dış aktörü denkleme dahil ederek cevap vermiş oldu. Barzani'nin Diyarbakır'a gelişinin bahsedilen bu iki unsurun ötesinde bölgesel yansımaları da olacaktır elbette ama şimdilik bununla yetinelim.
Sonuç olarak, Diyarbakır'da ortaya konulan siyasal performansın çözüm sürecine ilişkin en önemli yansımasının, PYD ve Gezi ekseninde yaşanan siyasal gelişmelerin Kürt hareketi üzerinde bıraktığı negatif etkiyi ortadan kaldırmaya yönelik olduğunu söylemek mümkün.
YENİ TÜRKİYE'Yİ İNŞA KARARLILIĞI
Diyarbakır ziyaretinin bir diğer yansıması, yeni Türkiye'yi inşa süreciyle ilişkilidir. Türkiye, epeyce bir süredir, dar-kutuplaştırıcı başlıklar ve 1990'ları andıran siyasal mühendislik senaryolarıyla, ancak eski Türkiye ile özdeşleştirebileceğimiz olumsuz-tüketici bir siyasal gündeme hapsoluyor. Öyle ki, yeni Türkiye'yi inşa sürecine yönelik şüphe ve direnç pozisyonları güçleniyor. Böyle bir psiko- politik zemin, demokratikleşme paketi gibi pozitif gündeme sahip birçok adımın da beklenen etkiyi uyandırmasını engelliyor. Diyarbakır ziyareti, siyasetin ihtiyaç duyduğu pozitif gündemi yeniden inşa eden bir işlev gördü. Barzani- Şivan daveti, BDP ziyareti, yeni Türkiye'nin içeriğine yönelik kararlı sözler, çözüm sürecine yönelik nihai hedefin telaffuz edilmesi, Kürdistan kelimesinin kullanılması gibi birçok enstrümanla,Erdoğan ve AK Parti, yeni Türkiye'yi inşa salahiyetine, cesaretine, vizyon ve kararlılığına sahip olduklarını teyit ettiler. Erdoğan, tabu yıkan, şaşırtan, cesur ve demokrat lider profilini, bu özelliklerinin geride kaldığını düşünen kesimlere ispatlayarak tahkim etti.
Bütün bu özellikleriyle, Diyarbakır ziyaretinin, Gezi eylemlerinden beri maruz kalınan negatif siyaset parantezini kapattığı söylenebilir. Erdoğan çözüm sürecini sürdürecek, yeni Türkiye'yi inşa edecek lider imajını güçlendirirken, siyaset de pozitif gündem performansına yeniden kavuştu. Şimdi, kaldığımız yerden devam edebiliriz.
[Sabah Perspektif, 23 Kasım 2013]