Dünya piyasalarının 'Black Gold' olarak tabir ettiği petrol, son günlerde ulusal ve uluslararası ekonomi haberlerinin baş tacı olmuş durumda. Malumunuz, petrol fiyatları Haziran ayındaki tepe noktasından sonraki süzülüşünü sert bir inişe çevirdi. O günden bu yana Brent petroldeki düşüş oranı %23. Bu yazıyı yazdığım Pazartesi öğle saatinde de, $85 bandında, dünyanın bir bölümünü memnun, bir bölümünü ise mahzun etmeye devam ediyor.
Bu gelişmelerden kim mutlu, kim değil ve gidişat ne yönde gibi soruları doğru zemine oturtmak adına, öncelikle olayın arka planına bir göz atalım.
FİYATLARA NE OLDU?
Hep değindiğimiz gibi, küresel ekonomide vasat bir gidişat söz konusu. Bu ise, petrol talebinin zayıf seyrini beraberinde getiriyor. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) da, global enerji talebine dair tahminlerinde kesintiye gidiyor. Talepteki zayıflık, arz kanadındaki olumlu görünüm ve her ikisine yönelik güçlü beklentilerle birleşince de, indirim kaçınılmaz oluyor. Arzı kuvvetlendiren ana faktörlerden birinin, ABD'nin kaya dâhil kaynaklarındaki artış trendi olduğunun altını çizelim. OPEC ise, henüz üretimde kesinti sinyali vermiş değil. Dolayısıyla, arzda güçlü, talepte ise zayıf bir seyir söz konusu...
MUTSUZ ÜLKELER KULÜBÜ
Peki, düşüş nereye kadar sürer? Bu, global ekonominin gidişatına ve fiyatlama oyununun dinamiklerine bağlı. İşte burada, bu işten kimlerin ne kadar mutsuz olacağı konusu devreye giriyor.
Deutsche Bank'ın geçen hafta yayınladığı bir analiz ise, bu sorgulama için ışık tutar nitelikte. Zira analiz, petrol ihracatçısı ülkelerin, bütçelerindeki başa baş noktası (break-even point) petrol fiyatlarını tahmin ediyor.
Buna göre, Venezuela 162, Nijerya ise 126 $ düzeyindeki fiyatlarla bütçe dengesini sağlayabiliyor. Rusya ve S. Arabistan'ın kritik noktası 100 $ civarında. Kuveyt ve BAE ise, sırasıyla 76 ve 80 $ ile daha avantajlı konumda. Analizde yer almamakla birlikte, İran, Irak ve Libya'nın da, üst seviyelerde yer aldığını biliyoruz.
Bu doğrultuda, en mutsuz ülkelerin başında gelen Venezuela ve İran'ın, OPEC'in üretimi kısması yönündeki arzusu biliniyor. Keza manevra alanı pek kalmayan Irak, Nijerya ve Libya gibi ülkelerin de, 27 Kasım'da Viyana'da yapılacak grup toplantısını heyecanla beklediğinden eminiz.
Öte yandan, Putin, OPEC üyesi olmayan Rusya'sını kurtarmak için '80 $ altında, dünya ekonomisi çöker' diyerek, ortak kaderi paylaştığı ülkelere mesaj gönderiyor.
S. Arabistan ise, şimdilik sessiz. Sükûtu, mevcut durumu ikrarından sayılıyor. Zira ülkenin, düşük fiyatla baş edemeyen üreticileri zayıflatmak amacıyla, düşüşe bir süre göz yumabileceği ileri sürülüyor. Bu iddia, ABD'nin enerji üretimine çelme takma yönünde de yorumlanıyor.
OYUNUN KAZANANLARI
Madalyonun diğer yüzünde ise, AB, Çin, Japonya, Hindistan gibi, gelişmelerden mutlu olan petrol ithalatçıları var. Pek tabii oyunun kazananları arasında, biz de yer alıyoruz. Gelişmelerin, enflasyon ve cari açık bağlamında, elimizi rahatlatmasını umuyoruz.
İthalatımızda önemli bir kalem olan petroldeki düşüş, cari açığın kötüleşmemesi yönünde destek veriyor. Rakamları inceleyince, ithalat birim değeri bağlamında bu etkinin, Eylül ve Ekim aylarında daha da güçlü olacağını ifade edebiliriz.
Enflasyon ayağında ise, kurların ilgili dönemdeki yüksek seyrinin de katkısıyla, nispeten yavaş bir olumlu etki söz konusu. Yine de ulaştırma grubuna odaklandığımızda, petrol fiyatlarındaki düşüşün, ilgili kalemlerin enflasyonist etkisini az da olsa her ay giderek zayıflattığını hesaplayabiliyoruz. Yavaş ama emin adımlarla...
NEREYE KADAR?
Bununla birlikte, sadede gelirsek, küresel ekonomi atağa geçmediği takdirde, fiyatların düşüşe devam etmesi, üreticilerin petrol arzı kararlarına bağlı olacak. Ülkelerin de, bütçeler için kritik seviyeleri olduğuna göre, harcamalar kesilse dahi, bu gidişat bir yerde duracak. Sonuçta üretim maliyetleri de belli.
Tabii OPEC dışı hatta içi rakipleri zayıflatma fırsatı da, inkâr edilemez bir gerçeklik. Şu anda 12 OPEC'linin kendi içinde savrulması da, fiyatları etkiliyor. Bu noktada, düşüşe nereye kadar izin verileceği tartışma konusu ancak çok düşük fiyat senaryolarına kimsenin tahammül edemeyeceği söylenebilir.
1980'lerde yeni kaynaklarla bollaşan küresel arzla, petrolün fiyatı düşmeye başladığında S. Arabistan 'swing producer' denen dengeleyici üretici rolüyle arz kesintisine gitmiş, ancak global fiyatlar 1986 yılında dibe vurmuştu. Üstüne üstlük petrol krallığı, ihracat payında da ciddi kayıplar yaşamıştı.
O zamanlar ağzı yanan S. Arabistan, gördüğümüz kadarıyla, şimdi ihtiyatlı davranıyor. Bugün yüksek fiyatların şövalyesi rolünü üstlenen bir edada değil. Aldığı dersler olsa gerek... Bush'un 'petrol tiryakisi' olarak nitelediği ABD ise, 30 yıl kadar önce fiyat düşüşlerinden çok mutlu olurken, bugün yeni dengeleri nedeniyle farklı beklentiler içinde.
Sonuç olarak, tarih bir şekilde tekerrür ediyor. Ancak bu kez bazı oyuncuların rolleri değişmiş. Devran dönmüş...
[Yeni Şafak, 21 Ekim 2014]