AK Parti'nin hâkim parti haline gelmesinin Türkiye siyasetinin aktörlerine bahÅŸettiÄŸi kullanışlı bir sermaye var: "Sivil vesayet kurma" eleÅŸtirisinin kolaycılığı.
Her seçim döneminde bu sermaye hem siyasetçiler hem de aydınlarca kıyasıya kullanılıyor.
Birçok versiyonu üretilen "sivil vesayet" eleÅŸtirisinin temel hedefi, 2015 seçimlerinde AK Parti'nin Anayasa'yı deÄŸiÅŸtirecek bir çoÄŸunluÄŸa ulaÅŸmasını engellemek. Bu kampanya "AK Parti'nin parti devleti kurduÄŸu" ve "ErdoÄŸan'ın seçilmiÅŸ bir padiÅŸah olmak istediÄŸi" iddiasını merkeze alıyor.
Siyasi partilerin ya da liderlerin kampanyalarını ErdoÄŸan karşıtlığına oturtmaları anlaşılabilir bir tercihin dışavurumudur. Seçim kazanmayı saÄŸlamasa da muhalefette var olmayı mümkün kılıyor bu karşıtlık.
Ancak muhalefet yapmanın ucuz sermayesine dönüÅŸen "sivil vesayet" eleÅŸtirisi entelektüel zihinlerde kamaÅŸtırıcı bir etkide bulunuyor. Bir tür akıl karışıklığı üretiyor. Hür ve adil seçimlerin yapıldığı bir demokraside otoriter bir parti yönetiminin kurulduÄŸu öne sürülüyor. Ve bu partiden tek kurtuluÅŸ yolunun AK Parti'nin içinden çıkacak muhtemel bir muhalefet olduÄŸu varsayılıyor.
Bu akıl karışıklığı Türkiye siyasetinin dinamiklerini ve AK Parti'nin bu dinamizm ile kurduÄŸu iliÅŸkinin üstünü örtüyor. Dahası, muhalefetin yeni siyasal pozisyonlar ve aktörler üretme kapasitesini sınırlandırıyor. BahsettiÄŸim akıl karışıklığının en çarpıcı versiyonu AK Parti'yi Müslüman KardeÅŸlerin "ÅŸubesi" olarak tanımlamaktır. Bu tanımlama son dönem OrtadoÄŸu denklemlerindeki güç mücadelelerinin bir yansıması elbette.
AK Parti'yi ayakta kalan son Müslüman KardeÅŸler temsilcisi olarak gören ya da sunan uluslararası çevreler ne yaptıklarını biliyorlar. Arap Baharı'nı durdurmak için oluÅŸturulan ters dalga sadece Ä°slamcılara karşı deÄŸil aynı zamanda demokratik yönetimlere de karşı...
Mısır'da Ä°hvan'ın terör örgütü ilan edilmesi, Tunus'ta Nahda'nın sınırlandırılmaya çalışılması ve Yemen'de Islah Hareketi'nin tasfiye edilmesi bu ters dalganın ürünleri...
OrtadoÄŸu'daki sembolik önemine raÄŸmen AK Parti tecrübesini ve kaderini bahsettiÄŸim hareketlerle birlikte ele almak doÄŸru deÄŸil. Zira AK Parti ideolojik ve aktüel siyaset açısından bu partilerden farklı ve bağımsız bir geçmiÅŸe sahip. Çok katmanlı ve esnek bir medeniyet söylemi üzerinden kendisini tanımlayan AK Parti, Ä°slamcılıkla erken bir dönemde hesaplaÅŸtı. Bu hesaplaÅŸma sayesinde 2002'den itibaren tüm Türkiye'yi yönetmenin sorumluluÄŸunu ve yetkinliÄŸini gösterdi. Son dönemde "Batı karşıtlığını beslemekle" suçlansa da Batı ile entegrasyonda hep önde olan siyasal parti konumunu korudu.
BaÅŸörtüsü serbestisinden din eÄŸitimine kadar birçok alanda Ä°slamcı kesimlerin taleplerini karşılaması ise demokratik siyasetin yansıması olmuÅŸtur. Ä°slami hassasiyetlere sahip siyasetçilerin artan kamusal görünürlüÄŸünü ve bazı muhafazakâr uygulamalarını "Ä°slam devleti kurmak" ÅŸeklinde okuyan aydınlar analiz hatası yapıyorlar. Bir zihin karışıklığı içindeler. EÄŸer bilinçli, ideolojik bir kampanyanın uzantısı deÄŸillerse tabii.
Neticede AK Parti iktidarı sırasında dönüÅŸen demokrasi- Ä°slamcılık iliÅŸkisinin Türkiye demokrasisine kattıklarına gözlerini kapamak bir fakirleÅŸme getirir.
Siyasetin acımasız dalgalarında taraf olmak hepimizin hakkı... Ancak bu, siyasal ve toplumsal olanın dinamik, melez ve karmaşık yapısını ıskalamak pahasına olmamalı...
[Sabah, 18 Kasım 2014]