SETA > Yorum |
Sivil-Asker İlişkileri Açısından Necdet Özel Dönemi

Sivil-Asker İlişkileri Açısından Necdet Özel Dönemi

2011'de Necdet Özel'in Genelkurmay Başkanı olması sonrası Türkiye siyasetinde ciddi değişikliklerin ve kırılma anlarının yaşandığına tanık olunmuştur.

Türkiye’de sivil-asker iliÅŸkileri son yıllarda gerçekleÅŸen çeÅŸitli düzenleme ve dönüÅŸümler neticesinde dünya genelinde kabul gören demokratik standartlar açısından saÄŸlıklı bir evreye ulaÅŸmıştır. Bilhassa 2011-2015 sürecindeki sivil-asker iliÅŸkilerinin seyri, modern demokrasilerdeki silahlı kuvvetler ile sivil iktidarlar arasındaki denge hususuna benzerlik arz eder mahiyette geliÅŸebilmiÅŸ, geçmiÅŸ yıllardaki anti-demokratik ve vesayet odaklı siyaset ortamından uzaklaşılabilmiÅŸtir.

Sivil-asker iliÅŸkileri kavramsallaÅŸtırmaları, 1950 sonlarından itibaren soÄŸuk savaÅŸ sonrasına kadar çeÅŸitli ülke örnekleri ve dönemsel farklılıklar gözetilerek bir çok global ölçekteki çalışmalara konu olmuÅŸtur. Bu baÄŸlamda üç ana hususun araÅŸtırma konularında öne çıktığı gözlemlenmiÅŸ, bunların farklı ülkelerdeki yansımaları üzerine spesifik araÅŸtırmalar yapılmıştır. Bu çalışmalar neticesinde, sivil iktidarlar ile ülkelerin silahlı kuvvetleri arasında cereyan eden iliÅŸki boyutunun üç ana husus ve soru etrafında ele alındığı gözlemlenmektedir. Bu hususların ilki, ilgili ülkelerdeki silahlı kuvvetlerin profesyonelleÅŸme derecesi etrafında ÅŸekillenirken, ikinci ana odak konusu, sivil iktidarlar ile ülkedeki silahlı kuvvetler arasındaki denge ve sivillerin ordu üzerindeki hâkimiyet yoÄŸunluÄŸu hususu olmuÅŸtur. Son olarak ise, askerî müdahale ihtimalleri ve bu durumun sivil iktidar alanını hangi baÄŸlamda ve ne ölçüde etkileyeceÄŸi sorusu üzerine yoÄŸunlaşıldığı gözlemlenmiÅŸtir. Bu üç ana hususa bir çok yayında aynı anda deÄŸinenlerin yanı sıra daha spesifik örnekler üzerinden, örneÄŸin Türkiye’deki askerî vesayet mekanizmalarının çeÅŸitliliklerine dikkat çekerek, yoÄŸunlaÅŸanlar da olmuÅŸtur.

YAÅž'IN ÖNEMÄ°

Bu baÄŸlamda Türkiye siyasetinde geçmiÅŸ yıllarda var olan Milli Güvenlik Kurulu’nun vesayet odaklı iÅŸlevselliÄŸi yanı sıra YAÅž toplantılarının da askerî vesayet açısından son derece elveriÅŸli bir fonksiyonu olduÄŸunun altını çizmek gerekmektedir. Her yaz gerçekleÅŸen Yüksek Askerî Åžûra (YAÅž) toplantılarında TSK mensubu albayların general ya da amiralliÄŸe terfileri yanı sıra bir üst rütbeye terfi etmeleri gündemde olan general ve amirallerin durumları görüÅŸülmektedir. SaÄŸlıklı bir demokraside idarî ve teknik bir askerî ihtiyaca cevap vermesi beklenen YAÅž prosedürü özellikle 2011 yılı öncesi Türkiye siyasetini doÄŸrudan etkilemiÅŸ ve yer yer siyasî krizlere sebebiyet verecek konuma eriÅŸmiÅŸti. Bu etkili vesayet enstrümanının kullanışlılığı, farklı TSK kadroları tarafından sivil yönetimlere karşı devreye sokulmuÅŸtur. ÇeÅŸitli sebeplerden dolayı TSK’dan ihraç edilecek olan personel için de karar verilme mercii olan YAÅž toplantıları, bu kurulun özellikle 28 Åžubat dönemi ve sonraki süreçte daha da gündem belirleyici siyasî bir iÅŸleve evrilmesine yol açmıştır. TSK’nın sivil siyasete doÄŸrudan müdahale etme mekanizmaları açısından YAÅž’ın iÅŸlevsel bir elveriÅŸliliÄŸe dönüÅŸtürülmesi 2011 yılına kadar sivilleÅŸme adına hayata geçirilen birçok reformlara raÄŸmen sürdürülebilmiÅŸtir. Bugün, 2015 yılında ise YAÅž’ın2011’de ve öncesi yıllarda gerçekleÅŸen YAÅž toplantılarına kıyasla bir ay önceden baÅŸlayarak gündemde ana tartışma konusu olması dahi söz konusu deÄŸildir. Dolayısıyla günümüz itibariyle YAÅž toplantılarının ideal sivil-asker iliÅŸkileri baÄŸlamında sivil siyaset lehine bir çerçeveye oturtulabilmesi olumlu bir sürecin neticesi olarak kabul edilmektedir.

2011 yılında dönemin Kuvvet Komutanlarının bazı çevrelerin de beklentileri doÄŸrultusunda siyasî bir belirsizlik ve hatta krizin oluÅŸması düÅŸüncesiyle sundukları ani istifa kararları, sivil siyasî irade tarafından gerekli atamaların kısa bir sürede gerçekleÅŸtirilmesiyle soÄŸukkanlılıkla önlenebilmiÅŸtir. Ä°lgili YAÅž toplantısından 48 saat önce dönemin Genelkurmay BaÅŸkanı Işık KoÅŸaner, Kara Kuvvetleri Komutanı Erdal CeylanoÄŸlu, Hava Kuvvetleri Komutanı Hasan Aksay ve Deniz Kuvvetleri Komutanı EÅŸref UÄŸur YiÄŸit Ergenekon ve Balyoz tutuklamalarını gerekçelendirerek dönemin BaÅŸbakanı Recep Tayyip ErdoÄŸan’a istifa dilekçelerini sunmuÅŸlardır. Dönemin BaÅŸbakanı ErdoÄŸan ile CumhurbaÅŸkanı Gül’ün kararlı tutumları sonucunda ise olası bir kriz sorunsuz bir ÅŸekilde aşılabilmiÅŸ ve böylelikle 2011 YAÅž toplantısı askerî vesayetin gerilediÄŸine dair bir kırılma noktası olarak yorumlanmıştı.

2011 YAÅž toplantısı öncesinde Orgeneral Necdet Özel Jandarma Genel Komutanı görevini yürütmekteydi. Dönemin Genelkurmay BaÅŸkanı KoÅŸaner’in etkili olduÄŸu YAÅž’da Necdet Özel’in Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na gelip gelmeyeceÄŸi hususu belirsizliÄŸini korurken, Işık KoÅŸaner cephesinden buna dair olumlu belirtiler de söz konusu deÄŸildi. Necdet Özel’in Kara Kuvvetleri Komutanı olması engellenmek istenebilir görüÅŸleri kulislerde duyulmakta iken istifa haberleri tüm ihtimalleri deÄŸiÅŸtirmiÅŸti. Sonuç itibariyle sivil irade tarafından, yaklaşık beÅŸ buçuk saati aÅŸan YAÅž toplantısı neticesinde krize mahal bırakmadan yeni bir dönemin ilk iÅŸareti olarak yorumlanabilecek kararlar verilmiÅŸ, yeni Genelkurmay BaÅŸkanı ve Kuvvet Komutanları atamıştı.

2011’de Necdet Özel’in Genelkurmay BaÅŸkanı olması sonrası Türkiye siyasetinde ciddi deÄŸiÅŸikliklerin ve kırılma anlarının yaÅŸandığına tanık olunmuÅŸtur. Necdet Özel’in Genelkurmay BaÅŸkanlığı görevi süresince TSK mensuplarının siyasî tartışmalardan mutlak derecede uzak durma gayreti her türlü provokasyon ve saldırılara raÄŸmen büyük ölçüde ve geçmiÅŸ tecrübelerle kıyaslandığında olaÄŸanüstü bir kararlılıkla sürdürülebilmiÅŸtir. Bu tavır son derece önemli neticeleri beraberinde getirmiÅŸ ve sivilleÅŸme adına anlamlı faktörlerden bir tanesi olarak öne çıkmıştır. Bunun yanı sıra AK Parti hükûmetlerinin takındığı siyasî irade ile TSK arasındaki geçmiÅŸte yaÅŸanmış olan gerilimler yerini güven iliÅŸkisine bırakmıştır. Buna karşılık “ulusalcı-milliyetçi” siyasî çevrelerin ve medyanın TSK üst kadrolarına yönelik saldırılarında artış yaÅŸandığı da gözlemlenmiÅŸtir. Bu baÄŸlamda sivil-asker iliÅŸkilerinin de “Türkiye siyasetinin normalleÅŸme” hedefleri doÄŸrultusunda payına düÅŸeni sorumlulukla yerine getirdiÄŸi ve bunun olumlu yansımaları bugün kuÅŸkusuz daha net bir ÅŸekilde fark edilmektedir. Ancak 2011 itibariyle baÅŸlayan ve sivil iradeye baÄŸlı bir çizgiyi sürdüren Necdet Özel’e karşı gerçekleÅŸtirilen bazı geliÅŸmeleri hatırlamakta fayda bulunmaktadır.

SÄ°VÄ°L HÂKÄ°MÄ°YET

Yabancı basında 2011 YAÅž toplantısındaki istifalar sonucu öne çıkan yorumlar daha çok TSK’nın manevra alanının sivil siyaset tarafından kısıtlandığı ve bundan böyle hiç bir ÅŸeyin eskisi gibi olmayacağı yönünde olmuÅŸtur. Bunun yanı sıra yeni dönemdeki TSK’nın pozisyonuna iliÅŸkin deÄŸerlendirmelerde de ülkeye yönelik tehdit unsurlarının belirlenmesinde ve bunlara karşı mücadele hususunda eskiye kıyasla artık TSK üst kadrolarının deÄŸil, son sözün sivil otorite sahiplerinde olduÄŸunun altı çizilmiÅŸtir.

2011 YAÅž kararları sonrası askerî vesayetten arınma süreci sonuç itibariyle hızlanmış ve günümüzdeki saÄŸlıklı sivil-asker dengesinin oluÅŸmasına katkı saÄŸlamıştır. Bu deÄŸiÅŸiklikle birlikte baÅŸlamış olan yeni süreçte askerî vesayetin geriletilmesi -veya tasfiyesi- de daha belirgin bir hale gelmiÅŸti. Özellikle 1990’lı yılların ortalarından itibaren radikal bir ÅŸekilde siyasallaÅŸan ve sivil-asker dengesini alt-üst eden TSK, 2011 sonrası baÅŸlayan yeni dönemle birlikte siyasî demeçler verme veya MGK vesilesiyle doÄŸrudan gündeme gelme konusunda ciddi anlamda deÄŸiÅŸime uÄŸramıştır. TSK, son 4 yılda, her türlü asimetrik (medya destekli) provokasyonlara raÄŸmen siyasal görünürlüÄŸünü azaltabilmiÅŸ, ve hatta yok denilecek kadar az sayıdaki söylemsel çıkışlarla, ki bunların siyasî iktidarın bilgisi ve onayı dâhilinde olduÄŸu muhtemeldir, kendisini sınırlı tutabilmiÅŸtir. Bu baÄŸlamda 29 Nisan 2012 tarihli Cumhuriyet gazetesindeki “PaÅŸa...” baÅŸlıklı yazısında Necdet Özel’e yönelik ağır hakaretlerde bulunmuÅŸ olan Bekir CoÅŸkun’a ve 30 Nisan 2012 tarihinde Ä°stanbul Barosu BaÅŸkanı Ümit Kocasakal’ın TSK’ya yönelik “Biz zannettik ki ordumuz var. O güçlü ordu bizi korur. Artık TSK vesaire yerine Türk Silahsız Kuvvetleri var” sözlerine TSK tarafından “tahriklere kapılmayız” denilerek internet sitesinden cevap verilmiÅŸ ve TSK’nın bu yanıtı BaÅŸbakan ErdoÄŸan tarafından da “en doÄŸal hak” olarak yorumlanmıştı.

Ancak TSK tarafından bu nadir de olsa internet üzerinden yapılan açıklamaların, sivil siyaseti ilgilendiren veya doÄŸrudan siyasî iradeyi hedef alan açıklamalar olmamaları da genel anlamda dikkat çekmiÅŸtir. Dolayısıyla bu durum, sivil-asker iliÅŸkileri üzerine yazılmış olan kavramsal yayınların da iÅŸaret ettiÄŸi üzere saÄŸlıklı bir dengenin yansıması olarak yorumlanmıştır. Genel itibariyle ise sivilleÅŸme adına yaÅŸanan bu olumlu süreçte MGK toplantılarının gündeme daha az gelmeye baÅŸlaması ve iki ayda bir gerçekleÅŸen toplantıların akabinde siyasî gündemi doÄŸrudan ilgilendiren veya sarsan açıklamalar ile karşılaşılmaması, Türkiye siyasetindeki sivilleÅŸmenin, normalleÅŸmenin ve askerî vesayetin geriletilebilmesinin önemli parametrelerinden biridir.

Sivil siyasetin askerî vesayet karşısında kırılganlığının ortadan kaldırılmasına yönelik 2011 YAÅž toplantısı sonrası ciddi adımlar atılmaya baÅŸlanmıştır. Ocak 2012’de Genelkurmay BaÅŸkanlığı bünyesindeki Genelkurmay Elektronik Sistemler Komutanlığı’nın Millî Ä°stihbarat TeÅŸkilâtı’na devredilmesi yanı sıra 23 Nisan 2012 itibariyle TSK üst kadrolarının sivil irade tarafından düzenlenen resepsiyonlara iÅŸtirak etmeme protestosu da Orgeneral Necdet Özel’in AK Parti milletvekili eÅŸlerinin baÅŸörtüsünü sorun olarak görmeme kararı ile de ortadan kalkmış bulundu. Benzer ÅŸekilde 27 Nisan 2007 E-Muhtırası olarak bilinen TSK açıklamasının AÄŸustos 2011’de Özel’in Genelkurmay BaÅŸkanı olmasına müteakip TSK’nın internet sitesinden kaldırılmış olması da bir dönüm noktası olarak deÄŸerlendirilmiÅŸtir.

Terörle mücadele kapsamında daha etkili bir mücadelenin hayata geçirilmeye çalışılması ve 2012 sonu/2013 başı itibariyle yeni bir sayfa açılarak Kürt sorununun sivil siyaset ekseninde “Çözüm Süreci” olarak ele alınmaya baÅŸlanması da bu irade ve hedef doÄŸrultusunda deÄŸerlendirilmelidir.

GELECEK UMUDU

DiÄŸer taraftan Genelkurmay BaÅŸkanı Necdet Özel dönemindeki TSK ile AK Parti iktidarı arasındaki sivil-asker iliÅŸkilerinin saÄŸlıklı iÅŸleyiÅŸi açısından önceki dönemlerde (Åžubat 2010’da) bir 28 Åžubat ürünü olan EMASYA protokolünün kaldırılmış olması 2013 yılında gerçekleÅŸen Gezi olayları baÄŸlamında özellikle önem arz etmiÅŸtir. BaÅŸbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın Gezi kalkışmalarının en ÅŸiddetli günlerinde, “eÄŸer olaylar yayılırsa valilerimizin isteÄŸiyle oradaki askeri güçler de huzurun saÄŸlanması için görev yapabilir” sözleri bu konudaki sivil üstünlüÄŸü net bir ÅŸekilde gözler önüne sermiÅŸtir. Buna ilaveten Temmuz 2013’de AK Parti iktidarının, geçmiÅŸte darbelere imkân veren madde olarak bilinen TSK Ä°ç Hizmet Kanunu’nun 35. maddesini kaldırmış olduÄŸunun da altını çizmek gerekmektedir.

Ancak 2013 yılı sonunda bazı medya organlarının Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yönelik sivil siyasete müdahale etmesi baÄŸlamında dolaylı yoldan çaÄŸrıda bulunmaları son derece dikkat çekmiÅŸtir. 17-25 Aralık operasyonları sonrasındaki kısa süreli belirsizlik ortamı bu ihtimalin enteresan bir ÅŸekilde daha sık medyada dillendirilmesine sebebiyet vermiÅŸtir. Fakat bu durum, sonunda Genelkurmay BaÅŸkanı Orgeneral Necdet Özel’in bir gazete vasıtasıyla ilettiÄŸi zorunlu açıklama ile noktalanmıştır: “Bizim askeri vesayet niyetimiz yok. Yeniden askeri vesayet olmaz. Genelkurmay BaÅŸkanlığı, demokratik hukuk sistemi içinde kalarak görevini yapmayı sürdürecektir.”

Modern demokrasilerdeki ideal sivil-asker iliÅŸkileri açısından bakıldığında TSK mensuplarının vesayet karşıtı da olsa en nihayetinde bu denli net açıklamalar yapmaları veya yapmak mecburiyetinde bırakılmalarının tartışmalı olması bir yana, Türkiye siyasetinin son dört yıl açısından bakıldığında geldiÄŸi sivilleÅŸme noktası Özel’in ilgili açıklamasındaki ilginç bir detayı da öne çıkarmıştır. Özel’in, TSK’nın herhangi bir askeri vesayet niyeti olmadığını ve “yeniden askeri vesayetin gelmeyeceÄŸini” belirtmesi böylelikle geçmiÅŸ yıllarda bir askeri vesayetin var olmuÅŸ olduÄŸunun da en üst düzeydeki TSK mensubu tarafından itirafı olarak deÄŸerlendirilebilir.

2011-2015 yılları arasında gidilen paradigma deÄŸiÅŸikliÄŸinin göreve baÅŸlayacak olan yeni Genelkurmay BaÅŸkanı yönetimindeki Türk Silahlı Kuvvetleri ile sivil siyasî iktidarlar ile daha ileri bir seviyeye taşınması, Türkiye demokrasisinin kurumsallaÅŸması açısından oldukça önem arz etmektedir. GeçmiÅŸ yıllarla kıyaslandığında 2015 itibariyle toplumsal beklentinin ve taleplerin de demokratik bir çerçeve içerisinde yer bulabilmiÅŸ bir sivil-asker iliÅŸki dengesinden yana olduÄŸu rahatlıkla saptanmaktadır.

TSK, Türkiye iç siyasetindeki geliÅŸmelere katılım motivasyonunu son yıllarda sivil-asker iliÅŸkilerindeki dönüÅŸümler ve normalleÅŸme neticesinde farklı ve daha profesyonel alanlara kaydırmıştır. Bunların başında kurumsal profesyonelleÅŸme hususunun daha derinlemesine tartışılmaya baÅŸlanması, yerli savunma sanayiinde son derece ciddi hamlelerin atılabilmesi ve ağırlıklı olarak dış tehdit unsurlarının sivil iradenin yön belirleyiciliÄŸi doÄŸrultusunda ele alınması hususları yer almıştır.

[Star Açık GörüÅŸ, 16 AÄŸustos 2015]