AK Parti ve MHP, üzerinde uzun süredir birlikte çalıştıkları seçim kanunu değişiklik tekliflerini 14 Mart'ta kamuoyuna açıkladı. Açıklanan teklif, seçim sistemini tamamen değiştirecek radikal bir değişiklik barındırmıyor. Ülke geneli seçim barajının yüzde 7'ye düşürülmesi, milletvekili dağılımında ittifak etkisinin sıfırlanması ve dağılımın doğrudan partilerin kendi oyları üzerinden yapılması, TBMM'de grup kurmanın seçim yeterliliği olmaktan çıkarılması öne çıkan düzenlemeler. Diğer değişiklik teklifleri ise daha çok hukuki ve teknik mekanizmaların iyileştirilmesine yönelik.
Ancak teklifin en önemli noktası, hem Cumhurbaşkanlığı Sistemi, hem de ittifaklar açısından seçim sisteminin rasyonelleştirilmesidir. Bu da ittifakların milletvekili dağılımı üzerindeki etkisinin sıfırlanmasıdır. Böylelikle ittifaklar, 2018'dekinin aksine ve olması gerektiği şekhttps://www.sabah.com.tr/haberleri/cumhurbaskanligi-sistemiilde gerçek anlamına hizmet edecek ve stratejik bir hüviyet kazanacaktır. Böylelikle Cumhurbaşkanlığı Sistemi, ittifakların negatif etkilerinden arındırılarak kurumsallaşma imkânı bulacaktır.
İttifakların Gerçek Anlamı
İttifaklar, Cumhurbaşkanlığı Sistemi'ne paralel olarak hayata geçirildi. Bunun temel sebebi de hükümet sisteminin güçlü temeller üzerine kurulması ve kurumsallaşması arzusuydu. Dolayısıyla ittifaklar, iki ihtiyacı gidermek için düzenlendi. Bunlardan ilki, yeni sistemle birlikte herhangi bir cumhurbaşkanı adayının tek başına yüzde 50+1 oy almasının zorluğuydu. İttifaklar sayesinde birden fazla parti, kurumsal bir biçimde tek bir aday etrafında birleşebilecek ve bu aday farklı toplumsal kesimlerin desteğiyle gerekli çoğunluğa ulaşabilecekti. İkincisi ise -ilkiyle bağlantılı olarak- seçilen cumhurbaşkanının istikrarlı ve güçlü bir yönetim sergilemesi adına gerekli yasama desteğine sahip olmasıydı. Dolayısıyla ittifakların gerçek anlamı, yeni sistemde yasama ve yürütmenin uyumlu ve etkin çalışmasını sağlamak adına siyasal partilerin stratejik birliktelik kurmasını mümkün hale getirmekti.
24 Haziran seçim sonuçları da ittifak düzenlemesinin Cumhur İttifakı açısından bu anlam ve amaca hizmet edebildiğini, iki partinin stratejik bir ittifak ile yasama ve yürütme seçimlerinde istenilen sonuca ulaşabileceğini gösterdi. Ancak aynı zamanda, sahip olduğu nitelikler sebebiyle Cumhurbaşkanlığı Sistemi'ni koalisyoncu başkanlık sistemine dönüştürebileceğinin de işaretlerini verdi.
Cumhurbaşkanlığı Sistemi ve ittifaklar, hem yasama hem de yürütme seçimlerinde yüzde 1'lik oyun dahi büyük önem kazanması sonucunu doğurdu. Büyük partiler, ittifak oyunu artırmak ve daha fazla milletvekili elde edebilmek adına diğer partilerin oylarına mecbur hale geldi. Milletvekili çıkaramayan diğer partilerin artık oyları, ittifak içinde kalarak büyük partilere avantaj sağladı. Bu da artık oyların büyük partinin hanesine yazılması anlamına geliyordu. Dolayısıyla taktiksel ittifaklar, pazarlık siyasetini oluşturdu.
Bu noktada en önemli sonuç, kısa zamanda oluşan siyasi aktör enflasyonu oldu. Parti içi mücadeleyi kaybeden veya belli bir desteğe sahip her isim, kendi siyasi girişimi başlattı. Bu süreçte Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu, Fatih Erbakan, Muharrem İnce, Ümit Özdağ, Mustafa Sarıgül gibi isimler kendi partilerini kurdu ve aktör olma çabası yürüttü. Buna ek olarak özellikle yüzde 1'lik partiler, yürüttükleri pazarlık siyaseti üzerinden oy potansiyellerinin çok ötesinde güç kazanır hale geldi. Dolayısıyla ittifakların imkân sağladığı pazarlık siyaseti, küçük partilerin aşırı aktörleşmesi ve stratejik ittifaklar yerine taktiksel ittifakların kurulmasına sebep olur hale geldi. Diğer bir deyişle parti sistemi aşırı parçalı ve pazarlıklar üzerinden şekillenen bir yapı halini aldı.
Taktiksel İttifaklar Anlamını Yitirdi
2018'deki düzenleme belli oranda kitlesel niteliğe sahip ancak taktiksel ittifaklar kurmayı amaçlayan orta ve büyük ölçekli partileri, yüzde 1'lik partiler karşısında dezavantajlı konuma düşürdü. Örneğin muhalefet blokunda yüzde 1'lik partiler, yüzde 25 oy almış CHP ve yüzde 10 oy almış İYİ Parti ile aynı masa etrafında eşit bir konum elde edebildi. Yine bu partiler, oy potansiyellerinin ötesinde, ittifakın adını ve yapısını değiştirmek gibi iddialı şart veya teklifler öne sürebilir hale geldi.
Ancak AK Parti ve MHP'nin milletvekili dağılımının ittifaklar yerine her partinin kendi aldığı oy üzerinden yapılması teklifi, bu haliyle kabul edildiği takdirde ittifakların sebep olduğu bu sorunları belli oranda ortadan kaldırmaktadır. Bu da aslında küçük partilerin, orta ve büyük ölçekli partiler karşısında elde ettikleri orantısız avantajın engellenmesi anlamına gelmektedir. Artık baraj sorunu bulunmayan partiler için parlamento seçimlerinde taktiksel açıdan ittifak kurmanın bir anlamı kalmadı. Bu da taktiksel ittifakların anlamını kaybetmesi, küçük partiler lehine avantaj sağlayan artık oy sorunun çözümü oldu. Böylelikle parlamento seçimlerinde kurulacak ittifaklar, stratejik hüviyete sahip değilse anlamsız hale geldi.
Muhalefetin Çelişkili İtirazları
Esas itibariyle teklif edilen değişiklik, yalnızca ittifakların milletvekili dağılımındaki etkisini sıfırlamaktadır. Böylelikle her parti, ittifak yerine kendi kurumsal kimliği ile ve kendi partisi için olabildiğince fazla oy almayı amaçlayacaktır. Dolayısıyla her parti, kendi oyu doğrultusunda kazanç elde edecektir. Diğer bir deyişle teklif, yalnızca 2018'de uygulanan yöntemden vazgeçmekte ve öncesinde uygulanan milletvekili hesaplama yöntemini geri getirmektedir. Muhalefetin dile getirdiği üzere kendilerine karşı veya küçük partileri dışlayacak bir sonuç doğurmamaktadır. Yalnızca pazarlık siyaseti üzerinden şekillenen taktiksel ittifakları ve küçük partilerin söz konusu pazarlıklarda sahip olduğu aşırı avantajı ortadan kaldırmaktadır.
İlk olarak teklifte seçim çevreleri veya hesaplamalar ile ilgili özel bir mühendislik çalışması olmadığını belirtmek gerekir. Seçim çevreleri aynı kalmakta, 2018'de ve öncesinde kullanılan "D'Hondt" metodu varlığını korumaktadır. Buna ek olarak ittifaklar artık stratejik bir hal almakta, büyük partilerin daha fazla vekillik çıkarabilmek için diğer partilerin oylarına yönelik mecburiyeti ortadan kaldırılmaktadır.
Öte yandan düzenlemede, ittifak içi baraj gibi küçük partileri sistem dışına itmeyi amaçlayan özel bir değişiklik de yoktur. Aksine ittifaklar, küçük partilerin baraj sorununu daha da azaltmakta, yüzde 10'luk seçim barajı yüzde 7'ye düşürülmektedir. Bu da küçük partilerin aleyhine değil, lehinedir ve küçük partiler açısından barajı geçebilmek adına ittifaklar hala mecburidir. Fakat milletvekili hesaplamalarında küçük partiler açısından herhangi bir değişiklik yoktur. Örnek vermek gerekirse Saadet Partisi (SP), 24 Haziran'da Millet İttifakı çatısı altında seçimlere girmiş ve yüzde 1,3 oy almıştır. Ancak SP, ittifak sayesinde baraj problemini aşmasına rağmen herhangi bir milletvekili çıkaramamış, yalnızca CHP listelerinden seçime giren isimleri vekil olabilmiştir. Yine 24 Haziran seçimlerinde Büyük Birlik Partisi ve Demokrat Parti, seçimlere parti olarak girmemiş ve genel başkanları diğer partilerin listelerinden seçimlere girmeleri sayesinde milletvekili seçilebilmişlerdir. Dolayısıyla küçük partiler açısından milletvekili çıkarabilmek adına herhangi bir değişiklik olmamıştır.
Görüldüğü üzere AK Parti ve MHP'nin teklifinde daha fazla vekil çıkarmak veya rakibe daha az vekil kazandırmak gibi gizli bir amaca hizmet edecek bir düzenleme yoktur. Yalnızca ittifakların hem parti sisteminde hem de hükümet sisteminde sebep olabileceği istikrarsız ve parçalı yapı engellenmektedir. Bu da aslında 2018'deki ittifak düzenlemesinin sebep olduğu küçük partilerin aşırı aktörleşmesi, artık oyların sebep olduğu pazarlık siyaseti gibi sorunların basit bir değişiklik ile giderilmesini, böylelikle cumhurbaşkanlığı sisteminin kurumsal ve güçlü hale gelmesini amaçlamaktadır.
[Sabah, 19 Mart 2022].