AK Parti ve MHP, siyasi partilerin "seçim ittifakını" yasallaştıran ortak kanun teklifini Meclis'e sundu. Teklif kanunlaşırsa küçük partiler yüzde 10 barajını aşabilecek birliktelikler kurabilecekler. İster barajı aşan partilerle ister baraj altı partilerle bir araya gelerek Meclis'te temsile kavuşacaklar.
Bu teklifin arkasında AK Parti-MHP-BBP'nin oluşturduğu "cumhur ittifakı" var. Söz konusu partiler 2019 seçimlerinde cumhurbaşkanı adayı olarak Erdoğan'ı destekledikleri gibi milletvekili seçimlerinde de "cumhur ittifakı" olarak yarışacaklar.
***Bu düzenleme 16 Nisan referandumu ile kabul ettiğimiz cumhurbaşkanlığı sisteminin siyasi karakterini belirleyecek öneme sahip. Seçilen cumhurbaşkanının dayandığı seçmen bloklaşmasını, partilerin Meclis'teki temsilinin mahiyetini ve cumhurbaşkanı-meclis ilişkisini belirleyecek. Hatta seçilen cumhurbaşkanının kuracağı hükümet profiline katkı sağlayacak.
Seçim ittifakı, seçim öncesinde oluşturulduğu ve hükümetin kurulmasını belirlemediği için parlamenter sistemdeki koalisyondan farklı. Hükümet etmede istikrarsızlık oluşturmuyor. Aksine seçilen cumhurbaşkanının Meclis'te çalışabileceği bir çoğunluğu temin etmesine katkı sağlayarak başkanlık sisteminde istikrarı ve verimliliği güçlendiriyor.
***Elbette kritik konu, "
seçim ittifakı" uygulamasının siyasi partilerimizi ve kültürümüzü nasıl etkileyeceği. Bunu tespit edebilmek için iki seçimin (2019 ve 2024) sonuçlarını görmek gerekir. Yine de bazı tahminlerde bulunmak mümkün. Her şeyden önce, "
ittifak arayışının" bütün siyasi partileri etkileyecek bir atmosfer oluşturacağı kesin. Bu yüzden baraj sorunu olmayan CHP gibi partiler de kendini ittifaka mecbur hissedecek.
CHP sözcülerinin yeni düzenlemeyi "
baraj ittifakı, saray ittifakı, ittifak değil iltihak, tek adam rejimi koalisyonu" şeklinde nitelemeleri üzerlerindeki baskıyı hafifletmeyecek. Yüzde 50+1 şartı sebebiyle siyasi partiler kendilerine yakın partilerle ya aday ya da ilkeler etrafında müzakereleri zaten yürütüyordu. Şimdi partileri kuşatan bir siyasi bloklaşma süreci hız kazanacak. Bu atmosferde oy oranı az olan partilerin adlarını eskisinden daha fazla duyuracakları aşikâr. Ancak yine de kritik olan nasıl bir bloklaşmanın gerçekleşeceği.
***Mevcut durumda AK Parti- MHP-BBP'nin oluşturduğu "
cumhur ittifakı," blok olarak şimdiden 2019 seçimlerine hazır. Ve adayları belli, Cumhurbaşkanı Erdoğan... Geriye 16 Nisan referandumunda "
hayır" oyu veren CHP, İyi Parti, SP, HDP ve diğer küsurat partileri kalıyor. Bu kesimden bir blok mu, iki blok mu çıkacağını önümüzdeki aylarda göreceğiz.
HDP'nin Temmuz 2015'ten bugüne yaşadığı marjinalleşme bu parti ile ittifak yapmayı zorlaştıran bir etken. Suriye ve Irak'ta PKK-YPG ile mücadeleye güçlü bir kamuoyu desteği varken kongresinde "
yaşasın Afrin direnişimiz" sloganı atılan HDP'nin marjinal pozisyonu kronik hal alıyor. Bu marjinallik, CHP, İyi Parti ve Saadet'in HDP ile açık ittifak yapmasını zorlaştırıyor.
"
Teröre destek veren" bir parti ile ittifak her üç partinin tabanından cumhur ittifakına kaymaya sebep olur. Bu yüzden Kılıçdaroğlu'nun 16 Nisan'da hayır diyenleri "
blok" haline getirme arzusu neredeyse imkânsız hale gelmiş görünüyor. Geriye kalan seçenek, CHP-İyi Parti-SP ittifakını kurmak. HDP de küçük sol partileri içeren bir ittifaka yönelebilir. Böylece üç seçim ittifakı ile 2019 seçimlerine gidilebilir.
***"
Cumhur ittifakının" adayı olarak Erdoğan 2019 seçimlerini birinci turda almasını kolaylaştıran çok önemli bir avantaj elde etti. Erdoğan, MHP ile kurduğu "
milli-yerli" ittifakı koruduğu gibi, BBP'yi de ittifaka katabilme maharetini gösterdi. Partisinden de sembolik bir kopuşun olmasına bile müsaade etmedi.
PKK-YPG ile mücadelenin Zeytin Dalı ve benzer operasyonlarla süreceği düşünüldüğünde sınır güvenliği, beka meselesi ve dış politikada etkin aktör olma temaları etrafında Erdoğan, kendisine olan desteği kolaylıkla tahkim edecektir. Muhalefet ise daha "
aday mı ilke mi" tartışması yapacak.
[Sabah, 23 Şubat 2018].