MHP ve AK Parti arasında 15 Temmuz’dan itibaren sürdürülen iş birliğinin, seçimlerde ittifakı içeren bir boyuta taşınmasının ardından, kamuoyunda yanlış yürütülen bir tartışma var.
Tartışmada ileri sürülen argümanlardan biri şu: “Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemini savunanlar, bu sistemin kabul edilmesi hâlinde Türkiye’nin koalisyonlardan kurtulacağını söylüyorlardı. Ancak, görüldüğü gibi yeni sistemin ilk seçimine daha 22 ay varken koalisyon görüşmeleri şimdiden başladı. Dolayısıyla bu yeni sistemde koalisyonlara eski dönemden daha fazla ihtiyaç var.”
Bu argümanı savunanlar aslında konuyu eksik tartıştıklarının kendileri de farkında. Ancak, yeni siyasal sistemin, toplumun geniş kesimleri tarafından temel özelliklerinin yeterince bilinmemesini fırsat bilerek meseleyi manipüle ediyorlar.
Daha önceki yazılarda bazı yönlerini dikkate sunmuştum ama derli toplu bir kez daha başkanlı siyasal sistemlerde seçim ittifakı ve koalisyonun ne anlama geldiğini izah etmeye çalışayım.
Bir defa parlamenter sistemlerde, hükûmeti kurmak için yapılan koalisyon pazarlıkları uzlaşmaya varılamadığı durumda siyasi sistemi tıkayabilir. Hükûmet kurulamaz, aylarca pazarlıklar sürer ve seçimler yeniden tekrar edilmek zorunda kalınabilir.
Ya da hükûmet koalisyon pazarlıklarının ardından kurulsa bile, koalisyonu oluşturan partiler arasında sorunlara yaklaşımdaki küçük bir farklılaşma ve uyumun devam ettirilmesinde yaşanan herhangi bir zorluk hükûmetin bir anda sonunu getirebilir.
Bu anlamda başkanlı siyasal sistem ile parlamenter siyasal sistemdeki koalisyonun mahiyeti birbirinden çok farklıdır.
Başkanlı siyasal sistemde meselenin özü şudur: Seçim ittifakları ile koalisyonlar aynı anlama gelmez.
Seçim ittifakları, seçimlerden önce milletvekilliği seçimlerinde olabileceği gibi, sadece başkan/cumhurbaşkanının seçimine yönelik de olabilir. Ya da partiler arasındaki ittifak hem milletvekilleri hem de başkanın seçimini yani her iki seçimi de kapsayabilir.
Seçim öncesi ittifaklar, partiler arasında yapılan pazarlığın niteliğine göre, sadece seçimlerle sınırlı olabileceği gibi, seçim sonrasında yürütmedeki görev paylaşımını da kapsayabilir.
Seçim öncesi yapılan ittifak seçim sonrasını da kapsaması durumunda bu bir koalisyon anlamına gelebilir. Ama bu koalisyonun niteliği de parlamenter sistemlerdeki koalisyonlardan farklıdır. Koalisyonun özelliği iki parti arasında seçim öncesinde oluşturulacak temel ilkeler üzerinden yürütülür. Bu, parlamenter sistemdeki gibi hükûmetin kurulamaması gibi bir krizi ortaya çıkarmaz. Başkan/Cumhurbaşkanı sabit bir süre için seçildiği için bakanları kendisi atar ve göreve başlar. Bu anlamda bir yönetim boşluğu olmaz.
Yönetme krizi ise, cumhurbaşkanı/başkanın Meclis'te kendi partisinin ya da kendisini destekleyen blokun çoğunluğu ile ilgilidir. Eğer içinden çıktığı parti, Meclis'te yasaların yapımı için yeterli çoğunluğa sahipse, seçim öncesi kendisini destekleyen diğer partilerin desteğini çekmesi büyük bir sorun teşkil etmez.
Mecliste kendisini destekleyecek yeterli çoğunluğa sahip değilse bütçe gibi ihtiyaç duyduğu temel yasaların geçirilmesinde her yasa için pazarlık yapması gerekir. Ama buradaki pazarlıkların da sistemi kilitleyecek bir sürece evrilmesi zordur.
Kaldı ki, Türkiye için tasarlanan Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi, rasyonelleştirilmiş bir siyasal sistem tasarımı olduğu için sistemin kilitlenmesi ve yönetim krizinin sürekli hâle gelmesi, diğer batılı başkanlık sistemlerine göre çok daha zayıf bir ihtimaldir.
Şu an için AK Parti ve MHP arasında yürüyen seçim ittifak görüşmeleri sadece milletvekilliği seçimlerini ilgilendirmektedir. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde AK Parti’nin adayını yani mevcut cumhurbaşkanımızı desteklemelerinin seçim sonrası bir hükûmet pazarlığını içermediğini de net olarak ifade etti. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde vereceği desteğin, yasal bir çerçeveye kavuşturulmasına gerek olmadığının da altını çizdi.
Bu açılardan bakıldığında, mevcut durumda, iki parti arasında devam eden iş birliği ve yapılan görüşmeler bir koalisyon anlamına gelmez. Koalisyon özelliği göstermez.
Devam eden ve gelecekte de devam etmesi arzulanan iki parti arasındaki bir iş birliğini ifade eder.
[Türkiye, 20 Ocak 2018].