24 Haziran seçimleri Türkiye için birçok açıdan ilklerin seçimi olacak. İlk defa cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimleri birlikte yapılacak, partiler seçime ittifak kurarak katılabilecek ve seçimlerin sonunda 16 Nisan referandumuyla kabul edilen anayasa değişiklikleri tamamen yürürlüğe girecek. Bütün bu yönleriyle gündemin birinci konusu olan seçimlerle ilgili zaman zaman gündeme gelen bir diğer husus, seçimlerin güvenliği ve serbestliği. Son dönemdeki seçimlerde ileri sürülen güvenlik ve usulsüzlük iddialarının benzerleri, sandıkların birleştirilmesi kararı başta olmak üzere bu seçim için de şimdiden dile getirilmeye başlandı. Ancak hem seçimlerin yönetimi ve denetimi konusunda doğrudan Anayasa tarafından güvence altına alınmış kurumsal mekanizmalar hem de yetmiş yıllık çok partili seçim tecrübesi bu tür iddiaların temelsiz olduğunu gösteriyor. Türkiye'de 1950'den itibaren adil ve özgür seçimlerin yapıldığını söyleyebiliriz. Çok partili hayata geçiş sonrasında 1950 tarihli Seçim Kanunu ile illerde ve ilçelerde seçim kurulları oluşturulmuş ve ayrıca Ankara'da görev yapmak üzere Yüksek Seçim Kurulu (YSK) kurulmuştur. 1982 Anayasası da seçimlerin yargı yönetim ve denetimi altında yapılacağını belirtmiş ve bu görevi YSK'ya vermiştir. Böylece Türkiye seçim uyuşmazlıkları konusunda yargı modelini benimsemiş ve hatta çok sayıda ülkede olduğu gibi sadece seçimlerin denetimi görevini değil aynı zamanda yönetimi görevini de yargıya vermiştir. Böylece seçimlerin başlamasından bitimine kadar seçimlerin yönetimiyle ilgili her türlü işlemi yapma ve itirazları çözme yetkisi YSK'ya tanınmıştır. YSK üyeleri Yargıtay ve Danıştay Genel Kurulları tarafından kendi üyeleri arasından seçilmektedir ve üyelerin belirlenmesinde hiçbir siyasi organın etkisi yoktur. Ayrıca YSK'da siyasi partilerin temsilcileri de bulunur. Bu temsilciler Kurulun tüm çalışmaları ve görüşmelerine katılır ancak oy kullanamazlar. (298 sayılı Kanun m. 17) Özetle seçimler bağımsız yargı tarafından yönetilir ve bu yargı organının tüm işlemleri seçime katılan partilerin gözetimi altında yürütülür. YSK'ya benzer şekilde il ve ilçe seçim kurullarında da siyasi partilerin temsilcileri bulunur. Ayrıca seçim gününde kamu görevlisi olan sandık başkanının yanında seçime katılan partiler sandık kurulu üyesi belirleyebilmektedir. Sandıklarda oyların sayımı, bunların ilçe seçim kurulunda ve sonrasında il seçim kurullarında birleştirilmesi ve nihayetinde partilerin aldıkları oyların ve seçim sonuçlarının belirlenmesi tamamen siyasi partilerin gözetimi altında gerçekleşmektedir. Belli başlı partilerin sandıklarda ve seçim kurullarında başarılı bir şekilde örgütlendikleri düşünülürse seçimlerde oy kullanımı ve sayımının güvenliği konusundaki iddiaların temelsiz olduğu görülür.
Sandıkların ve seçmen listelerinin birleştirilmesi Seçimlerin güvenliği ilgili bu kurumsal yapının yanında 13 Mart 2018'de çıkarılan ve kamuoyunda seçim güvenliği yasası olarak anılan düzenlemeye ve sandıkların birleştirilmesi konusuna da değinmek gerekir. Bu yasayla oy kullanılan binalarda propagandanın yasaklanması, kolluk güçleri dışında üniforma ve silah taşıyan kişilerin bu binalara girişinin engellenmesi ve kolluk güçlerinin sandık güvenliğini sağlamasının kolaylaştırılması gibi düzenlemeler yapılmıştır. Ancak asıl tartışılan konu, YSK'ya seçim güvenliğini sağlamak için sandıkları en yakın seçim bölgelerine taşıtma, sandık ve seçim bölgelerini birleştirme, seçmen listelerini karma şekilde düzenleme gibi yetkilerin verilmesidir. Bu yetkiye dayanarak YSK, 24 Haziran seçimleri için sandıkların taşınması konusunda valiliklerden gelen talepleri değerlendirmiş, 19 ilin bazı bölgelerinde sandıkların taşınması kararı vermiştir. YSK Başkanı Sadi Güven, 144 bin seçmeni kapsayan sandık taşıma kararının "seçmenin hür iradesiyle sandığa gitmesini" amaçladığını ancak diğer taraftan seçime katılımın düşmesini engellemek için de sandıkların taşınma mesafesi olarak azami 5 kilometrelik bir mesafe ölçütü belirlendiğini ifade etmiştir. Bu düzenlemenin amacı PKK'nın seçmenlere ve partilere baskı uygulamasını önlemek ve seçimlerin serbest ve özgür bir ortamda gerçekleşmesini sağlamaktır. Böylece hangi yerleşim yerine ait sandıktan hangi partilere oy gittiği net bir şekilde anlaşılamayacak ve seçmen tehdit edilmekten kurtulacaktır. Sandık birleştirme talebi kamu güvenliği konusunda illerde en yetkili kişi olduğu için vali tarafından YSK'ya iletilmektedir. Bu sebeple muhalefetin talep yetkisinin valiye verilmesine yönelik eleştirileri yersizdir. Eleştiriler haklı bile kabul edilse birleştirme kararını vali değil yine YSK vermektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi de bu hükümlerin iptali için açılan davayı geçtiğimiz perşembe günü reddetti. Seçimlerle ilgili itirazlar ve şikayetlerin genelde seçimi kaybedenler tarafından ileri sürülen ve somut temele dayanmayan iddialar olduğu görülmüştür. Hatırlanacağı üzere 7 Haziran seçimleri başladığı anda gündeme gelen çok sayıda iddia seçim sonuçlarının belli olması ile bıçak gibi kesilmişti. Bütün usulsüzlük iddialarının sonuçlara endeksli olduğu anlaşılmıştı. Oysaki Türkiye'nin güçlü bir demokrasi tecrübesi ve seçim pratiği olduğunu unutmamalı, seçim yargısına güvenmeli ve seçmenin iradesine saygı duymalıyız.
[Sabah, 2 Haziran 2018].