Rusya Eski Maliye Bakanı Kudrin'in 2011 yılında istifaya teşvik edilmesinin, dönemin Başkanı Medvedev ile geçinememesinden mütevellit olduğu bilinir. Hatta Kudrin'in istifadan evvel Başkan'a hitaben, Rus edebiyatındaki replikleri andırır bir ifadesi vardır:
“Dmitri Anatolyeviç, sizinle hakikaten anlaşmazlıklarımız var ancak kararımı Başbakan'dan tavsiye alarak vereceğim”
Hatırlanacak olursa, Başkan bu tavırla iyice köpürürken, istifa da çok geçmeden gelir. Kudrin'in Medvedev'e yönelik başlıca eleştirisinin ne olduğunu da bu noktada not düşmek gerekir: Askeri harcamaların sorumsuzca artması...
ASKERİ HARCAMALAR
Kudrin'in uzaklaştırılmasından sonraki yıllarda, Rusya'nın askeriyeye ayırdığı kaynak tırmanmaya devam etti. 2011 yılında milli gelire oranı %3,7 olan askeri harcamalar, mevcut verilere göre %4,5'i görmüş durumda. Ülkenin orduya bu denli bir pay ayırdığına, data en son 90'ların başında şahit olmuş. Bir başka deyişle, yakın geçmişte bir hareketlilik olduğunu, veriler de onaylıyor.
Ayrıca rakamlar, mevcut durumda bu oranda bir harcamanın, uluslararası kıyaslamalar çerçevesinde de üst düzeyde olduğuna işaret ediyor. Zira Rusya söz konusu oranla, dünyada ilk 10'un içinde…
Öte yandan, Kudrin'in sorumsuz askeri harcamalara isyan ettiği o günden farklı olarak, bugün Rusya ekonomisi bir de üstüne üstlük düşüşte. Ukrayna sonrası yaptırımlar ve petrolün yıkımı derken, 2015 yılında ekonomi %4'e yaklaşan bir daralma kaydetti. Çift hanelere varan yüksek enflasyon ve düşen reel ücretler halkı mutsuz ederken, bütçe de %3 civarı açıkları görmeye başladı ki bu, son 5 yılın en başarısız performansı anlamına geliyor.
Ekonominin 2016 yılında nispeten bir düzlüğe çıkması beklense de, aklı başında bir toparlanma zaman alacak gibi. Diğer yandan tüm bunlara rağmen 2016 bütçesi, savunma harcamalarından pek taviz verilmeyeceğine işaret ediyor. Zaten Rusya'nın son dönemdeki askeri yenilenme planları ve kendi başına bile isteye açtığı cepheler şöyle bir düşünüldüğünde, aksini beklemek de pek mümkün değil.
MİLLİ DUYGULARLA DOYURMAK
Aslına bakarsanız Rusya'nın yaşadığı bu durum, giderek bir kısır döngü halini alıyor. Ülkenin agresif dış politikasına bakıldığında, bir yandan bölgesel emellerin izleri gözlenirken, diğer yandan içeriye yönelik bir politikanın da varlığını hissetmemek mümkün değil: Ekonomik gidişattan memnun olmayan halkı milli duygularla doyurmak…
Ve aslında Türkiye ile yaşadığı uçak olayında Putin'in makulün epeyce ötesinde sergilediği tavır ve tepkiler de, bunun uzantılı bir örneği. Güç gösterisi çemberinde, dışarıda ve içeride “hâkim etki” hissettirmek, Putin'in benimsediği birincil görevlerden. Rus halkının sosyoekonomik anlamda pek de mutlu sayılamayacağı bir ortamda toplumsal psikolojiyi güçlendirmek ve muhtemel bir kaosu önlemek için en tesirli ilacın bu olduğu kanaatindeyim.
İşte Putin'in son yıllarda izlediği yayılmacı politikanın, (jeopolitik hedefleri bir yana koyarsak) zorlaşan yaşam şartlarını milliyetçi ruhla beslemeyi başardığını da görmek zor değil. Bu ise, ekonomi kötüye gitse de, kendisine verilen desteğin hayatta kalmasını sağlıyor. Oysaki öte yanda bu gidişat özünde, ekonomiyi daha da kırılgan bir hale getiriyor. Rusya ekonomisinin geleceğine dair görünümde en büyük risk, “jeopolitik gerginlikler” olarak çoktan tescillendi bile.
Bu bağlamda Kudrin, 2014 yılının sonlarındaki bir demecinde, Rus ekonomisine yatırım ve güven anlamında eski fırsatları yeniden getirmenin yıllar alacağını söylerken oldukça haklıydı. Üstelik o vakitler, petrol henüz bu sefil düzeylere, Putin ise en yeni diyarlara inmemişti.
EKONOMİ ÇEŞİTLENMEZSE
Sonuç olarak, tüm bu faktörler göz önüne alındığında, Rusya'nın ekonomik anlamda kolay zamanlardan geçmeyeceği açıkça görülüyor. Bir muhtemel çıkış noktasını, şahsen Çin ile yapacağı bölgesel işbirlikleri olarak görsem de; Putin ve halkının refah için ihtiyacı olan temel unsurun coğrafyalarda değil, ekonomide çeşitlenip yayılmak olduğu aşikâr.
Bunu başarabilmek için ise, ülkede yatırım iklimini yumuşatmak en kritik şart. Daha geniş bir pencereden bakıldığında da; bürokratik engelleri yıkmak, mülkiyet haklarını güçlendirmek, rekabeti artırmak, etkin bir finans sistemini teşvik etmek, ticari engelleri azaltmak ve şeffaflığı sağlamak gibi niyetler olmadan, Rus ekonomisinin kendi ayakları üzerinde hızla toparlanıp ilerlemesi zor.
Lakin gelin görün ki Putin ve ekibinin, başını gömdüğü sınır ötesi karmaşada, bu köklü iç gereksinimlere ayıracak vakti de nakdi de sınırlı gözüküyor. Bu ise, yukarıda da belirttiğim gibi, doğal kaynak bağımlısı Rus ekonomisini bir sarmalın içinde dönüp durmaya mecbur kılıyor. Kısacası, sağa sola saçılma politikasından umduğunu bulamaması durumunda, Vladimir Vladimiroviç'i zor zamanlar bekliyor.
[Yeni Şafak, 5 Ocak 2016]