SETA > Yorum |
Runnymede Trust Raporları Bağlamında İslamofobi

Runnymede Trust Raporları Bağlamında İslamofobi

İslamofobi'nin Müslümanlar üzerinde olumsuz bir etkisi vardır ve neticede onları, özellikle Müslümanların azınlık olduğu Batı ülkelerinde, toplumdan dışlayıcı ayrımcı uygulamaların ortaya çıkmasına sebep olmaktadır.

Ä°slamofobi konusundaki tartışmalar her ne kadar 11 Eylül 2001'de ABD'deki Ä°kiz Kuleler'e yapılan terörist saldırılardan sonra artmış olsa da, aslında Batı'da 'öteki'ne karşı hoÅŸgörüsüzlük, ayrımcılık ve ırkçı uygulamalar çok daha eskiye dayanmaktadır. Ä°slamofobi'nin Batı dünyasında giderek yayılmasında, Sovyetler BirliÄŸi'nin dağılması ve 'DoÄŸu Bloku'nun çökmesi ile SoÄŸuk SavaÅŸ dönemi sonrası, baÅŸta ABD ve Avrupa ülkelerinde olmak üzere, tüm dünyada kimlik siyasetinin önem kazanması etkili olmuÅŸ ve bu da Müslümanlara yönelik dışlayıcı ve baskıcı uygulamalara neden olmuÅŸtur.

Ä°slamofobi kavramı ilk olarak, bir Ä°ngiliz düÅŸünce kuruluÅŸu olan Runnymede Trust tarafından, 1997 yılında yayımlanan bir raporda kullanmıştır. Runnymede Trust'ın bahsedilen ilk raporu ve devamında yayınladığı diÄŸer raporları, Ä°slamofobi özelinde önem arz etmektedir.

The Runnymede Trust tarafından 1997 yılında hazırlanan Islamophobia: A Challenge For Us All isimli raporda Ä°slamofobi, "Müslümanlara karşı duyulan temelsiz korku ve hoÅŸnutsuzluÄŸu ihtiva eden bir bakış açısı veya dünya görüÅŸü" olarak tarif edilmiÅŸ ve Müslümanlara karşı toplumsal dışlama ve ayrımcılık olduÄŸu vurgulanmıştır. Raporda, Ä°slam'ın Ä°ngiltere'deki tarihinden baÅŸlayıp, o günün sorunları olan medyada Ä°slam'ın yer alış biçimi ile dini ve etnik saldırılar gibi konularda bilgi verilmiÅŸtir. Bu rapor, aynı zamanda Batı'da Ä°slamofobi'nin 11 Eylül saldırılarından daha geriye giden bir fenomen olduÄŸunu göstermesi açısından önem arz etmektedir. 

Rapor, Ä°slamofobi'nin Batı ülkelerinde yüzyıllardır bulunduÄŸunu ancak son 20 yılda daha da belirginleÅŸtiÄŸini, daha uç ve tehlikeli boyutlara ulaÅŸtığını vurgulamıştır. Yine bu rapor göstermiÅŸtir ki; Ä°slam'ın, Batı medeniyeti karşısında ikinci/alt sınıf olarak algılanması Müslüman düÅŸmanlığını körüklemekte, Müslümanların marjinalleÅŸmelerine yol açmakta ve onlara karşı ayrımcılık yapılmasını meÅŸru hale getirmektedir. Ä°slamofobi'nin Müslümanlar üzerinde olumsuz bir etkisi vardır ve neticede onları, özellikle Müslümanların azınlık olduÄŸu Batı ülkelerinde, toplumdan dışlayıcı ayrımcı uygulamaların ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Müslümanlar medyada ve günlük yaÅŸamda önyargıların hedefinde olabilmektedirler. Bu önyargılar sözlü sataÅŸmalarla, fiziksel saldırılarla ve mülke zarar vermelerle kendini göstermektedir. 

Raporda Müslümanlar, günlük hayatta dinden kaynaklanan ihtiyaçların dikkate alınmamasından ÅŸikâyetçilerdir. Aynı zamanda mahkemelerde Müslümanları ayrı bir dini grup olarak dikkate alınmaması ve kendi hukuklarıyla yargılanma isteklerine karşı çıkılması söz konusudur. Raporda ayrıca Ä°slam korkusu ve karşıtlığının Batı ülkelerinde yüzyıllardır bulunduÄŸu, ancak son 20 yılda daha belirginleÅŸtiÄŸi, daha uç ve tehlikeli boyutlara ulaÅŸtığı vurgulanmaktadır. Ä°slamofobi'nin teknik anlamda bir kavram olarak ilk kez kullanıldığı bu raporun Ä°slamofobi'nin DoÄŸası baÅŸlıklı bölümünde, 11 Eylül'den sonra daha da tırmanan ve 'uzman' sayılan kiÅŸilerin görüÅŸlerinde açık ya da kapalı olarak kendini hissettiren Ä°slamofobik söylemin temel bakış açılarına yer verilmekte ve bunlar sekiz madde halinde sıralanmaktadır. Buna göre;

• Ä°slam 'deÄŸiÅŸime direnç gösteren statik ve yeknesak-monolitik bir blok' olarak görülmektedir. Ä°slam dini, 'farklı' ve 'baÅŸka' olarak görülmektedir.

• Ä°slam medeniyeti, tarihte hiçbir kültürle etkileÅŸime girmemiÅŸ, onları etkilemediÄŸi gibi onlardan da etkilenmemiÅŸtir. DiÄŸer kültürlerle hiçbir ortak yönü yoktur ve 'öteki' olarak görülmektedir. 

• Ä°slam, Batı medeniyetinin üstünlüÄŸü karşısında daha alçak olanı temsil etmektedir. 

• Ä°slam dini Avrupa nazarında geride kalmış, barbar, akıldışı, cinsiyet ayrımcılığı yapan ve ilkel olarak görülmektedir. 

• Ä°slam, 'ÅŸiddet yanlısı, saldırgan ve terörizm üreten' bir din olarak sunulmakta ve 'medeniyetler çatışması'na teÅŸvik edici olarak deÄŸerlendirilmekte hatta bizatihi bu çatışmaya giriÅŸmiÅŸ olduÄŸu iddia edilerek medeniyetler arası çatışmada bir tarafı temsil etmektedir.

• Ä°slam, dini ve siyasi bir ideoloji olarak görülmekte ve onun, siyasi ve askeri üstünlük için kullanan manipülatif siyasi bir düÅŸünce olduÄŸu iddia edilmektedir.

• Müslümanlar tarafından Batı kültürüyle ilgili yapılan eleÅŸtiriler hiçbir deÄŸer taşımamakta, anında reddedilmektedir. 

• Ä°slam düÅŸmanlığı, Müslümanlara karşı sergilenen ayrımcı uygulamaları ve onların toplumdan dışlanmasını realize etmek için kullanılmaktadır. Ä°slam ve özelde Müslümanlara karşı düÅŸmanlık tabii ve doÄŸal olarak görülmektedir.

Bu rapordan 16 yıl sonra Runnymede Trust'ın Yeni Müslümanlar (The New Muslims)- Ä°slamofobi: Sorunlar, Meydan Okumalar ve Eylemler adıyla 2004 Haziran'ında 11 Eylül ve benzeri olaylardan sonra Ä°slamofobi'nin durumunu ve etkilerini iÅŸleyen bir raporu daha yayınlandı. Bu raporda komisyon, ilk raporda Ä°slamofobi konusunda geliÅŸtirdiÄŸi çerçeveyi aynen korumuÅŸtur. Ä°slamofobi'nin Avrupa tarihinde yeni olmadığına deÄŸinilen raporda, farklı zamanlarda farklı görünümlerde karşımıza çıkan bu olgunun birden fazla karşılığının olduÄŸu ve bu nedenle Ä°slamofobi'nin çoÄŸul anlamda 'Ä°slamofobiler' olarak kullanılması gerektiÄŸi vurgulanmıştır. Ä°slamofobi olgusu, raporda örneklerle anlatılmış, Ä°ngiltere'de ve diÄŸer Avrupa ülkelerinde Müslüman karşıtlığı, kamusal alanda Müslümanlara, camilere ve Müslüman kuruluÅŸlara karşı saldırılar, medyada yer alan stereotipler, politik liderlerin konuÅŸmalarında negatif ifadeler, iÅŸ ve istihdam alanında ayrımcılık ön plana çıkmıştır. Tüm bunlarla beraber, bürokrasinin, Müslümanların dinî ve kültürel talepleri ile yoksulluk ve toplumsal dışlanmışlığı karşısında duyarsızlığı, Ä°slam'ın ve Müslüman kuruluÅŸların resmen kabul edilmemesi, Ä°slamofobi ile yasal mücadeledeki yetersizlikler ve sivil özgürlüklere getirilen yasal kısıtlamalar ifade edilmiÅŸtir. 

En son yayınlanan 2013 tarihli raporda ise Müslüman karşıtı tutumun artmakta olduÄŸu belirtilmiÅŸtir. Raporda Ä°slamofobik olayların bildirildiÄŸi bir telefon yardım hattının kurulduÄŸuna ve 12 aylık süreç içinde tespit edilen fiziksel saldırıların yüzde 58'inin Müslüman kadınlara gerçekleÅŸtirildiÄŸine yer verilmiÅŸtir. Ä°slamofobik saldırıların daha fazla ciddiyetle kontrol altına alınması, ayrıca aşırı saÄŸcı ve aşırı uçların üstesinden gelinmesinde daha fazla sorumluluk alınması talep edilmiÅŸtir. 

Irkçı saldırılar, benzer ÅŸekilde 1997 yılındaki raporda da geniÅŸ yer tutmuÅŸtur. Müslüman öÄŸrencilerin benzer ifadelerle dışlayıcı saldırılara o zaman dahi maruz kaldıkları ve ırkçı deneyimlerin azınlık çocuklarının 'günlük yaÅŸantısının' bir parçası olduÄŸu ifade edilmiÅŸtir. Ortaya çıkan bir baÅŸka durum ise Ä°ngiltere'deki Pakistanlılar, Almanya'daki Türk ve Araplardan daha az Ä°slamofobi hissediyorken, Fransa'daki MaÄŸribiler en yüksek oranda Ä°slamofobi'ye maruz kalmaktalar. Sonuçlardaki bu farklılık çalışmanın parçası olan ülkelerin belli toplumsal özellikleriyle açıklanabilir. Ä°ngiltere'deki sivil toplum diÄŸer çok kültürlü Batı topluluklarına göre tarihsel olarak çok daha fazla dini çoÄŸulculuk barındırmış ve dini topluluklara çok daha fazla özgürlük tanımıştır. 

Son olarak 'Ä°slamofobi' Müslümanlara karşı yapılan deÄŸiÅŸik tarzlarda dini ayrımcılıkların tamamını içeren bir ÅŸemsiye terim olarak kullanılmaktadır. Benzer anlamlara sahip Müslüman karşıtı stereotip, ırkçılık ve yabancı düÅŸmanlığı gibi terimlerden ayrı bir yapı olarak yavaÅŸ yavaÅŸ bilimsel kabul görmeye baÅŸlamıştır. Fakat konu hakkında yapılan araÅŸtırmalarda terimin kullanımı çok fazla deÄŸiÅŸiklik göstermektedir. Dahası Müslümanlara ve Ä°slam'a karşı korkunun ölçülmesinde kullanılan aygıtlar henüz çok geliÅŸmiÅŸ deÄŸillerdir. Bu zamana kadar yapılan araÅŸtırmalarda Ä°slamofobi'nin Müslüman azınlıkların hayatını nasıl etkilediÄŸi ise yeterince ilgi görmemiÅŸtir. GeniÅŸ bir toplumun üyeleri arasında Ä°slamofobik mütalaaları deÄŸerlendirecek bir ölçüt mevcutken, Müslüman azınlıkların topluluklarındaki Ä°slamofobi'ye dair kendi algılarını yansıtacak bir aygıt bulunmamaktadır. Azınlıkların etnik ayrımcılık ya da ırkçılık algılayışlarını ölçen enstrümanların varlığı bilinirken Batı dünyasında artış gösteren Müslüman karşıtı davranışları ölçen benzer bir ölçütün gerekliliÄŸi aÅŸikârdır. Bu eksiklik sebebiyle Jonas R. Kunsta, David L. Sam ve Pal Ulleberg Algılanan Ä°slamofobi ÖlçeÄŸi'ni (PIS) geliÅŸtirip çeÅŸitli durumlarda geçerliliÄŸini test etmiÅŸlerdir. Yapılan çalışmalar sonucunda PIS'ın algılanan stres ve ayrımcılık ile doÄŸru orantılı olduÄŸu ortaya çıkmıştır.

2007 ile 2011 yılları arasında 88 bin ırkçı saldırı kaydı olduÄŸu açıklanmıştır.
Bu son raporda en çok dikkat çeken ayrımcılık vakası ise okul çağında çocukların deneyimledikleri olmuÅŸtur. Maalesef ki, genç azınlık gruplarının kendilerini koruma amaçlı birbirlerine baÄŸlı hareket etmelerini gerektirecek kadar yoÄŸun önyargı ve taciz vakaları yaÅŸanmıştır. Teröre karşı baÅŸlatılan savaşın ardından gelen süreçte bu meseleler eÄŸitime üç ÅŸekilde yansımıştır: 

• Öncelikle, okul politikalarını bütünleÅŸme ve terör-karşıtlığı ÅŸekillendirmeye baÅŸlanmış ve Müslüman öÄŸrenciler 'prevent' (engelleme) politikalarının uygulanmasıyla patolojik bir ÅŸekilde çerçevelenmiÅŸlerdir. 

• Nadir rastlanan baÅŸarı hikâyelerinin haricinde ırksal eÅŸitsizlik o kadar içsel bir durum haline gelmiÅŸtir ki, mevcut engellerin kalkmasının bile durumları eÅŸitleyemeyeceÄŸi tespit edilmiÅŸtir. 

• BirleÅŸik Krallık'ta okullarda ırkçı olaylarda artış yaÅŸanmış, 2007 ile 2011 yılları arasında 88 bin ırkçı saldırı kaydı olduÄŸu açıklanmıştır. 

Sonuç olarak, bu yazımızda deÄŸindiÄŸimiz ve Ä°slamofobi kavramının dolaşımı açısından önemli olan Runnymede Trust'ın her üç raporu bu tartışmalar açısından önemlidir. Kısaca belirtmek gerekirse Ä°slamofobi bir nefret söylemidir ve bütün nefret söylemleri yanlıştır. Aynı zamanda Ä°slamofobya bir insan hakları meselesidir, bir nefret söylemi olarak ortaya konmalı ve en az antisemitizmin tabi tutulduÄŸu muamele kadar, önemli olması gerekir. 1.6 milyar Müslüman'ı ilgilendiren Ä°slamofobi sadece Batı'da yaÅŸayan, Amerika'da yaÅŸayan insanların problemi deÄŸildir. Çünkü Ä°slam üzerinden üretilen ve Müslümanlara her yerde sirayet eden sonuçları olan bir olgudur. Bu yüzden herhangi bir genelleme yapmadan, bu konuda insan hakları paydasını paylaÅŸabileceÄŸimiz herkesle, Ä°slamofobi'nin bir insan hakları meselesi olarak BirleÅŸmiÅŸ Milletler ve AB nezdinde müeyyideye dayanan ve ırkçılık olarak deÄŸerlendirilen bir statüye kavuÅŸturulması için çaba gösterilmesi gerekmektedir.

[Lacivert Dergi, 04 Haziran 2014]