SETA > Yorum |
Putin Neden Geliyor

Putin Neden Geliyor?

Türkiye ve Rusya, sahip oldukları özellikleriyle birbirinden vazgeçebilecek konumda değiller. Bu özelliklerden en önemlisi Rusya'nın enerji kaynaklarına sahip, Türkiye'nin ise enerji merkezi bir ülke olmasıdır.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Rusya-Türkiye Üst Düzey İşbirliği Konseyi’ne (ÜDİK) katılmak için geniş bir katılımla bugün Türkiye’de olacak. Ekonomik ilişkilerin artırılması ve güçlenmesi adına yapılacak bu toplantı, son dönemde özellikle Suriye ve Kırım konusunda farklı politika izleyen iki ülke için ulusal çıkarları açısından ayrı bir anlam taşımaktadır.

Türkiye ve Rusya arasındaki ticaret hacminin 2013 yılında 32,7 milyar dolar ve Türkiye’nin en büyük ikinci ticaret ortağının Rusya olduğu dikkate alınırsa, küresel siyasette oluşan farklılıkların ekonomik ilişkileri etkilemesinin iki ülke açısından fayda vermeyeceği açıkça görülmektedir.

Dolayısıyla, geçmişten bugüne ikili ilişkilerinde rasyonel ve tutarlı bir stratejiyle hareket eden Türkiye ve Rusya’nın siyasi ve ticari ilişkilerindeki dengeli politikalar, yeni dönemin uluslararası siyasi ve ekonomik ilişkilerinin kilit noktasını da oluşturmaktadır.

İKİ ÜLKE ARASINDAKİ EN GÜÇLÜ BAĞ: ENERJİ

Türkiye ve Rusya, sahip oldukları özellikleriyle birbirinden vazgeçebilecek konumda değiller. Bu özelliklerden en önemlisi Rusya’nın enerji kaynaklarına sahip, Türkiye’nin ise enerji merkezi bir ülke olmasıdır.

Bu nedenle, UDİK toplantısı öncesinde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın gerçekleşen Rusya ziyaretinin de amacı olan enerjinin, Putin’in Türkiye’deki temaslarının başlıca gündem maddesini de oluşturacağı beklenmektedir.

Rusya’nın Türkiye ihracatının yüzde 71’ini oluşturan doğalgaz miktarı, 2013 yılında 26,6 milyar metreküp iken, bu rakam 2014 yılı Ocak-Eylül arasında toplam 20,6 milyar metreküp olarak gerçekleşti. Yani, Türkiye doğalgaz ithalatının yarısından fazlasını Rusya’dan karşılamaktadır. Almanya’dan sonra en fazla doğalgaz ihraç ettiği ülke olan Türkiye’nin Rusya’ya olan bu bağımlılığı da dikkat çeken bir husustur.

Dolayısıyla, Rusya’dan alınan doğalgazı, iki ülkenin dokunulmaz konusu olarak nitelendirebiliriz.

Ukrayna krizi nedeniyle uygulanan yaptırımlar nedeniyle ABD ve AB ülkeleriyle doğalgaz konusunda sık sık karşı karşıya gelen Rusya’nın, AB ülkelerine verdiği doğalgaz miktarında zaman zaman uyguladığı kesinti kararları, Türkiye’yi kapsayacak şekilde olmamıştır. Çünkü, Türkiye her zaman Rusya için stratejik ve önemli bir ülke olarak kabul görmüştür.

Ayrıca, Türkiye’nin Güney Gaz Koridoru olma yolunda başlattığı ve başlatması muhtemel projeler, AB ülkelerinin ve Rusya’nın Türkiye’ye bakış açısını da belirlemektedir.

Her ne kadar AB ülkeleri Rusya’ya doğalgaz konusunda yüksek oranda bağımlı olsalar da, aynı şekilde Rusya ekonomisini ayakta tutan petrol ve doğalgaz gelirlerinin azalması durumunda Rusya ekonomik açıdan zor duruma düşecektir. Böyle bir durumda, Türkiye her daim ticaret ortağı olarak stratejik bir konuma yükselmektedir.

Diğer yandan, talebin düşmesine rağmen petrol üretici ülkelerin petrol arzını azaltmaması, petrolün fiyatının düşmesiyle petrol gelirleri azalan Rusya ekonomisinde doğalgazın önemini artırmıştır.

Bu nedenle Türkiye-Rusya ilişkisinin temelindeki enerji, iki ülkenin ekonomik dinamiklerini desteklemektedir. Türkiye’nin Rusya’dan doğalgaz indirimi istemesi ve bu konuya Rusya’nın olumlu yaklaşması, tam da bu dinamikler sayesinde olası görünmektedir.

TÜRKİYE ENERJİNİN MERKEZ ÜLKESİ

Bunun yanısıra Türkiye, 2000’li yıllarda siyasette ve ekonomide izlediği politikayla jeostratejik açıdan önemli bir konum elde etmiştir. Bu politikalar sayesinde, doğalgaz ve petrol bağımlılığından oluşan dezavantajlı durumunu, enerji merkezi ülke olarak avantajlı duruma çevirmiştir.

Putin’in ziyaretinin hemen öncesinde ABD Başkan Yardımcısı Biden’ın Türkiye ziyareti de, Türkiye’nin küresel enerji masasında önemli oyun kurucularından biri olduğunu bir kez daha teyit etmiştir.

Dikkat çeken nokta, yıllarca ekonomik ve siyasi ilişkilerinde ABD ve AB ülkelerinin verdikleri kararlara uymayı teamül kabul eden bir ülkeden, kendi ulusal çıkarlarını önceleyen bir ülkeye dönüşmüş olmamızdır.

Ukrayna krizinin ardından AB ve ABD’nin Türkiye’den Rusya’ya karşı tavır alma beklentisi karşılık bulmamıştır. Türkiye söz konusu olduğunda çoğunlukla Türkiye’ye karşı pozisyon alan AB ülkelerinin, Türkiye’den böyle bir beklentiye girmesi de, Eski Türkiye’deki eski ekonomi anlayışının kalıntıları olarak değerlendirilebilir.

Türkiye, ekonomik ve siyasi ilişkilerini dışarıdan yönlendirmelerle değil, bağımsız iradesiyle belirlemektedir ve yürüttüğü siyasetin merkezinde ulusal menfaatleri bulunmaktadır. Rusya’ya karşı yaptırımlara destek vermesi konusundaki tüm çabalara rağmen, kendi ekonomik ve siyasi ajandasını oluşturan Türkiye, merkez ülke algısını küresel arenada her geçen gün daha da fazla yerleştirmektedir.

[Yeni Şafak, 01 Aralık 2014]