Anayasa değişikliği görüşmeleri Meclis’te devam ediyor. Ama maalesef CHP’nin izlediği provokatif ve “devirmeci” şiddet eylemi, anayasa değişikliğine ilişkin bir müzakere ortamını mümkün kılmıyor. Peki, en nihayetinde halkın önüne gelecek bir anayasa değişikliğine ilişkin CHP niçin şiddet eylemine yöneldi?
Önce şunu belirtelim. CHP bu siyaseti ile her anlamda ve mutlak olarak kaybettiğinin farkında. Siyasal bir parti olarak derin bir çıkmaza sürüklendiğini pekâlâ görüyor. Anlamlı bir siyaset üretmeye yetecek kapasitesi olmadığı ya da bunu yapacak yetkin kadroları bulunmadığı için radikal solun “kurucu şiddet” safsatasına sarılıyor. Böylece de günden güne radikalleşiyor.
Aslında CHP’nin denediği bu yolu, HDP daha önce denedi. “Seni başkan yaptırmayacağız” söylemi ile Türkiye’de kurulmaya çalışılan barış imkânını dinamitledi. HDP, PKK tarafından üretilen sloganların siyasi alanda taşıyıcılığına soyundu. PKK’nın bir aparatına dönüşerek, şiddet siyasetini parlamentoya kadar taşıdı. En sonunda siyaseten hiçbir işlevi kalmayınca PKK ile birlikte hendek kazmaya başladı. PKK’nın kurduğu barikatların önüne kum torbası taşımaya girişti. Bu süreçle birlikte de, HDP’yi önce kendi tabanı yalnız bıraktı. Ardında da HDP’li siyasetçilerin hiçbir çağrısına kulak vermedi. Sonunda da HDP siyaseten iyice anlamsızlaştı.
CHP son dönemde, HDP’nin daha önce bıraktığı ayak izlerine basarak yürüyor. CHP, önce anayasa değişikliği meselesini meydanlarda halka anlatacağını ve halkı ikna ederek referandumdan geçmesini engelleyeceğini duyurdu. Buna kimsenin itirazı olmaz. Demokratik siyasetin yöntemi de budur. CHP söz konusu mitingleri planlarken, önce milliyetçi seçmene yönelik bir kampanya çerçevesi çizdi. Türkiye’nin bölünme korkusu üzerinden ilk mitingini de Adana’da yaptı. Ancak, Adana mitinginde Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun hapiste bulunan FETÖ’cüleri alkışlatması, CHP’nin geleneksel tabanında bir hayal kırıklığı oluşturdu. Dolayısıyla da söz konusu kampanya tam bir fiyasko ile sonuçlandı.
Milliyetçi seçmene yönelik kurguladığı “bölünme” söylemi tutmayan CHP, bu sefer çekmecede her zaman yedekte tuttuğu “rejim” tartışmasını gündeme getirdi. Bu tartışmayı daha çok Kemalist seçmen bloklarına yönelik kurguladı. Bu stratejisini, İstanbul’da gece kulübüne yapılan terör saldırısının ardından, yaşam şekli tartışması ile desteklemeye çalıştı. Uzun dönemdir beklediği fırsatın tam da yakalandığını düşündü yaşam tarzı tartışması ile; hatta biraz da umutlandı. Ancak bu argümanda en fazla bir haftada tüketildi.
Meclis’te AK Parti ve MHP arasında bir ayrışma çıkarmaya yönelik çabalara yoğunlaştı. İlk oylamada 338 “evet” oyunun çıkması ise bir fırsat olarak görüldü. Ancak diğer oylamalarda 347’lere kadar “evet” oyunun ulaşması, CHP’yi tamamen bir çıkmaza sürükledi.
Bu sürecin ardından ise, daha önceden HDP ile iş tutan radikal sol grupların yöntemine sarıldı. Artık “hukuk”, “meclis iç tüzüğü”, “müzakere”, “temsil” ve “uzlaşma” gibi demokratik siyasetin çerçevesi, CHP için bir anlam ifade etmiyordu. Onlara göre, radikal sol örgütlerin sloganlaştırdığı, “kurulu düzeni ortadan kaldırmak için şiddeti bir araç olarak kullanmak” bir siyaset yöntemi olabilirdi. “Her şiddet kendi düzenini oluşturduğuna göre”, artık Meclis’te yapılan anayasa değişikliği görüşmeleri şiddet yöntemi ile engellenmeliydi.
Bunun için milletvekilleri önce, “Pazartesi’yi bekleyin. Mecliste nasıl direndiğimizi göreceksiniz” sloganı ile motive edildi. Savaş ve şiddet modeli için milletvekilleri hazırlandı. Ardından 15 Temmuz’da FETÖ’cülerin bile gerçekleştiremediği Meclis kürsüsü işgal edildi. Bununla da yetinilmedi işlevsiz hâle getirmek için kırıldı. AK Parti milletvekillerine fiziksel saldırılar gerçekleştirilerek oy vermelerini imkânsızlaştırmaya dönük şiddet eylemleri uygulandı.
CHP’nin radikal sol şiddet siyaseti, sadece referandumda evet oylarının birkaç puan artmasını sağlar. Geniş toplum kesimleri son sözü söylemek için sandığın bir an önce kendi önlerine gelmesini beklemeye çoktan başladı bile. CHP’nin bu şiddet siyaseti, referandumdan sonra CHP kurultayı için bir antrenman işlevi görür. Çünkü, AK Parti’ye karşı bir kez daha seçimlerin kaybedilmesi, CHP için yeni kavgalı referandumların habercisi demektir.
[Türkiye, 14 Ocak 2017].