SETA > Yorum |
Planlı ve Kontrollü Bir Operasyon

Planlı ve Kontrollü Bir Operasyon

Siyasi ve ekonomik baskı, Katar’ı bir tercih noktasına getirecektir: Baskılara boyun eğip bölgesel angajmanlarında köklü değişiklikler yapmak ya da baskılara karşı mevcut araçlarıyla direnmek.

İlişkilerin şimdi kesilmesinin görünürdeki sebebi Katar Emiri El-Thani’ye atfedilen İran hakkındaki olumlu, Suudi Arabistan hakkındaki olumsuz ifadeler. Katar Haber Ajansı söz konusu ifadelerin sarf edilmediğini, ajansın web sitesinin hacklendiğini ve ifadelerin hackerlar tarafından konulduğunu söylese de yaklaşık 10 gündür Suudi ve BAE merkezli medya Katar’a ağır ifadelerle, ihanet ve terörü destekleme suçlamasıyla saldırmaktaydı. En son BAE’nin Washington Büyükelçisi Yusuf El-Uteybi’nin hacklanen e-maillerinin faturası da Katar’a kesildi. El-Uteybi’nin, Katar’ın izole edilmesi ve cezalandırılması için ABD nezdinde ve İsrail lobisi aracılığıyla çalışma yürüttüğü e-maillerde görülmekteydi.

NEOCON MÜDAHALESİ

Olayın perde arkasında ise Arap Baharı’yla birlikte artan bölgesel sisteme ve statükoya dair vizyon farkı yer almaktadır. Katar bu süreçte İslami hareketlerin de dahil olduğu muhalif oluşumları desteklerken, BAE ve Suudi Arabistan’da bir damar Mısır’la birlikte statükonun korunması amacıyla müdahaleci politikalar izlediler. Müslüman Kardeşler ve diğer İslami hareketlerin siyasi yükselişini engellemek için kurgulanan karşı devrim ve darbe girişimlerinde önemli rol oynadılar. Katar’ın başta Hamas olmak üzere muhalif İslami hareketlere kucak açması, BAE, Suudi Arabistan, İsrail ve ABD’deki Neocon çevrelerin müdahalesine sebep oldu.

TERBİYE ETMEK İSTİYORLAR

Trump’ın Riyad ziyaretinin sonrasında başlayan bu gerginlik planlı ve kontrollü bir operasyondur. ABD-BAE-Suudi Arabistan arasında oluşan yeni bölgesel anlayış ile doğrudan alakalıdır. Bu anlayışa göre Libya, Mısır, Suriye, Yemen ve Filistin’de İslami hareketlerin düzlem dışına itildiği ve Arap Baharı öncesini andıran yönetimlerin kurulduğu yeni bir dönem kurulacak. Mevcut kriz Katar’ın bu plana muhalefetini ve girdiği angajmanları hedeflemekte ve Katar’ın tabiri yerindeyse terbiye edilmesini amaçlamaktadır.

GERİ ADIM ATABİLİR

Kriz Körfez İşbirliği Teşkilatı’nın geleceğini yakından ilgilendirmektedir. Teşkilattaki kırılmalar en çok İran’a fayda sağlayacaktır. Suudi Arabistan ve BAE’nin aldığı tedbirler, 2014’teki krize nazaran çok daha fazla ve kapsamlıdır. Oluşan olağanüstü siyasi ve ekonomik baskı Katar’ı bir tercih noktasına getirecektir: Baskılara boyun eğip bölgesel angajmanlarında köklü değişiklikler yapmak ya da baskılara karşı mevcut araçlarıyla direnmek. Katar ekonomik olarak nispeten daha fazla direnme gücüne sahiptir. Borsadaki düşüş, gıda ithalatının güvenliği, ticaret kaybı gibi konulara kısa ve orta vadede direnme potansiyeli vardır. Fakat siyasi baskının yoğunluğu sebebiyle Körfez ölçeğinde küçük bir ülke olan ve yeterince siyasi manivelası bulunmayan Katar’ın 2014’tekine benzer bazı geri adımlar atması muhtemeldir. Bu süreçte İran da Katar’ı Suudi-İran kutuplaşmasında kendi tarafına çekme gayreti içerisine girecek olsa da Katar’ın, sahada radikal gelişmeler olmadığı müddetçe Körfez İşbirliği Teşkilatı’nda kalmaya ve ortak hareket etmeye çalışacağı öngörülebilir.

HEDEFLERDEN BİRİ TÜRKİYE

Ortadoğu’da Arap Baharı öncesi statükonun kurulması gayretinde olan BAE merkezli cephenin hedeflerinden birisi de Türkiye olagelmiştir. Gezi kalkışmasından 15 Temmuz’a kadar birçok kritik gelişmede Türkiye aleyhtarı çevrelere ve içerideki uzantılarına siyasal, finansal ve PR desteği sunan bu cephenin, Türkiye’nin bölgedeki hareket alanını daraltma çabası da dikkat çekmektedir. En son 15 Temmuz’da FETÖ ile bir ittifak kurdukları yönünde güçlü işaretler vardır. BAE’nin irtibatlı olduğu Washington’daki Neocon-İsrail lobisi yapılanması olan FDD’nin önemli isimlerinin 15 Temmuz öncesi “darbe”den bahsetmesi kayda değerdir. Benzer şekilde hacklenen e-maillerde geçen Türk hükümeti aleyhtarı ifadeler ve BAE medyasının uzun süre darbenin gerçekleştiği ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ülke dışına kaçtığı yönündeki dezenformasyonu da Katar operasyonunu çeken çevrelerle 15 Temmuz’un dış ayağı arasındaki güçlü örtüşmeye işaret etmektedir.

Türkiye çok iyi ilişkiler içerisinde olduğu Katar’la yeni bir dönem başlattığı Suudi Arabistan ve ilişkilerini toparlama gayretinde olduğu BAE arasında diyaloğun kurulmasını isteyecektir. Bu konuda arabuluculuk teklifinde de bulunabilecek olan Türkiye’nin, mevcut tartışmanın içerisine açık bir taraf olarak çekilmeye çalışacağı da söylenebilir. BAE’nin ABD’li ve İsrailli müttefikleriyle birlikte başta Hamas olmak üzere bölgedeki İslami hareketlere destek sebebiyle Katar’a karşı başlattıkları baskıyı Türkiye’yle devam ettirmek isteyecek olmaları, önümüzdeki dönemde Türkiye’nin de mezkur ülkelerle ilişkilerinde birtakım sorunlarla karşılaşabileceğini göstermektedir.

[Akşam, 6 Haziran 2017].