NATO'nun "kırmızı kitabı"nın önümüzdeki 10 yıl için yeniden yazıldığı zirvede küresel düzen sorununun askeri boyutu tartışıldı.
Füze kalkanı ile kurulacak bir savunma mimarisinden ilk çekinmesi gereken, bu tür füzelere sahip olanlarla, önümüzdeki 10-20 yıl içinde sahip olma kapasitesindeki ülkelerdir. Bu da akla, küresel liderlik boyutlu bir mücadelenin yol açabileceği kıtalararası bir savaşa hazırlık mı yapılıyor sorusunu getirmektedir.NATO’nun 24. zirvesi geçtiğimiz Kasım ayında Lizbon’da yapıldı. NATO’nun önümüzdeki 10 yıl boyunca yöneliminin ne olacağının, kaynaklarının nasıl dağıtılacağının tartışıldığı zirve, şu ana kadar yapılan zirveler arasında en önemlilerinden biriydi.
Zirvenin görünen önemi NATO’nun Afganistan’daki operasyonlarının ne şekil alacağı, bu ülkedeki NATO varlığının nasıl devam edeceği, NATO-Rusya ilişkileri ile Füze Kalkanı projesinin akıbetiydi. Ancak zirvenin asıl önemi NATO’nun gelecek 10 yılını belirleyecek stratejik konseptinin, yani tehdit algısını belirleyecek olmasından geliyordu.
Bir başka deyişle NATO’nun ‘kırmızı kitabı’nın önümüzdeki 10 yıl için yeniden yazıldığı zirvede, kurumun halen devam eden meşruiyet krizini nasıl çözülebileceği, dünyada devam eden küresel düzen sorunun askeri boyutunun ne şekil alacağı tartışıldı. Türkiye’deki tartışma ise, biraz da Türkiye’ye dönük psikolojik baskının neticesi olarak, daha çok iç siyasete dönük olarak öne çıktı.
Kısaca hatırlamak gerekirse, NATO Soğuk Savaş sürecinde, 2. Dünya Savaşı sonrasında neredeyse bütün direnç noktalarını savaşta yitirmiş Batı Avrupa’yı Sovetler Birliği’ne karşı koruyan, buna mukabil ABD’nin Avrupa üzerindeki hakimiyetini tahkim eden bir askeri örgüt olarak kuruldu. NATO’yu oluşturan ana tehdit ya da kilit taşı SSCB’nin askeri varlığıydı. Bu askeri varlığın taşındığı ideolojik boyut olan anti-komünizm de (liberal demokrasi ya da serbest piyasa değil), NATO’nun asli olmasa da önemli ayaklarından biri olarak kuruldu. Bu nedenle askeri tehdit önceliği, üye ülkelerde ‘eksen değişikliği’ ihtimaline karşı askeri darbeleri çoğu zaman mazur görerek, güvenliği öne çıkaran bir karaktere sahipti.
Askeri tehdit kalktı mı?
Soğuk Savaş’ın sona ermesi NATO tarihinin en önemli dönüm noktasıdır. Varlık nedeni olan askeri tehdidin kalkmasına rağmen tasfiyeye direnen NATO yapısının meşruiyet sorunu da buradan kaynaklanıyor. Halen tartışılan NATO’nun versiyonları meselesi de bu meşruiyet sorununu çözme uğraşlarına dönem dönem verilen isimler olmaktan ibarettir.
Diğer taraftan da, 2. Dünya Savaşı şartlarında kurulan NATO’nun muhtemel tasfiyesi durumunda kurulabilecek alternatif bir örgütün hem son derece masraflı, hem de neredeyse yeni bir dünya savaşına yol açabilecek kadar ciddi bir mesele olması nedeniyle, (son derece gerçekçi ve pragmatist nedenlerle) NATO’nun tasfiyesi yerine yeniden yapılanması ihtiyacı gündeme gelmiştir.
Bu yeniden yapılanma için gereken ise, artık NATO’nun salt gizli bir askeri yapı olmaktan çıkarak, çağdaş bir güvenlik örgütü olmaya doğru yol alması, bunun için de üye ülkelerde kamusal desteğe ihtiyaç duymasıdır. Bizim de parçası olduğumuz NATO’nun stratejik konseptini tartışan uzmanlar, akademisyenler ve gazeteciler gibi siviller, biraz da bu yüzden, yani NATO’nun meşruiyet sorununu aşmak için geliştirdiği kamu diplomasisi yöntemlerind