7 Haziran seçiminde barajı aşan dört partinin seçim bildirgelerine ve yöneticilerinin yaptıkları açıklamalara bakıldığında, bir koalisyon durumunda dış politikanın yürütülmesinde anlaşmazlıkların yaşanması kuvvetle muhtemeldir. Bir kere, AK Parti'nin dış politika anlayışı ile muhalefet partilerinin dış politika söylemleri arasında ciddi farklılıklar, hatta zıtlıklar, bulunmaktadır. Muhtemel bir koalisyon hükümeti durumunda AK Parti döneminde başlatılan çok boyutlu, dinamik ve inisiyatif alan dış politika anlayışı yerini düşük profilli, pasif ve reaktif bir dış politikaya terk edecektir. İç siyasetteki kırılganlık dış politikada da hissedilecektir. Türkiye, Soğuk Savaş dönemindeki 'sıfır opsiyonlu', yani sadece coğrafi konumunun getirdiği ranttan faydalanmak isteyen anlayışa yeniden mahkum edilmeye çalışılacaktır. Muhtemel bir koalisyon hükümeti Türkiye'nin bölgesel siyasi projelerini engelleyecektir. Türkiye bölgesel ve küresel politika masalarından kalkmak durumunda kalacak veya ağırlığı azalacaktır. Özellikle, Türkiye'yi pek çok bölgede ayak bağı olarak gören Batılı ülkelerdeki beklenti, Türkiye'nin bir cephe ülke olarak yeniden içine kapanmasını ve iç siyasi sorunlarla uğraşmasını sağlamaktır. Bugünlerde dış politikanın en önemli konusu olan Suriye krizine yönelik olarak üç muhalefet partisinin bakışı hem AK Parti ile hem de bir diğeriyle farklılık göstermektedir. AK Parti Suriye krizinde insani bir diplomasi yürüterek ılımlı muhalif grupların desteklenmesi, Esed rejiminin düşürülmesi ve ülkesel bütünlüğün korunması yönünde bir siyaset izlemektedir. Bunun aksine CHP, Esed rejimi ile ilişkilerin geliştirilmesini ve bütün muhalif gruplarla ilişkilerin kesilmesini desteklemektedir. HDP, Esed ile işbirliği içinde olan PYD'nin etkinlik alanını genişletmesini savunmaktadır. CHP ile HDP'nin, AK Parti hükümetinin Suriye'de ötekileştirdiği aktörlere yakın durması, bu iki partinin AK Parti'nin tam aksi yönde bir siyaset izleyeceği anlamına gelmektedir. MHP ise, iç siyasetteki reddiyeci tavrına uyumlu olarak geri çekilme ve içe kapanma siyasetini savunmaktadır. Ortadoğu'daki gelişmelere kayıtsız kalmayan ve bölgesel projeler geliştiren AK Parti'nin aksine MHP ve özellikle CHP, formel ilişkilerin ötesine geçmemek kaydıyla, Mısır ve İsrail dahil bütün ülkelerle sınırlı ilişkilerin geliştirilmesini desteklemektedir. Böylece geleneksel kayıtsızlık politikasına geri dönme düşüncesindedirler. HDP ise daha çok bölgesel Kürt sorunu bağlamında tavır almaktadır. Kısacası, muhtemel bir koalisyon hükümeti, daha çok iç politika dengelerini gözetmek zorunda kalacağı için dış politika ikincil bir alan olacaktır. Ülkenin dış politikasındaki vizyoner, sistematik ve net duruş zayıflayacak, çekingen ve tutarsız bir tavır sergileme ihtimali artacaktır. Siyasi kırılganlığın yol açtığı içe kapanma ve kısa dönemli pragmatizm ön plana çıkacaktır. Pek çok konuda Türkiye'nin elinin zayıflayacağını söylemek mümkündür.
[Sabah Perspektif, 1 Kasım 2015]