Son beş yıldır, muhalefet partilerinin iktidara gelmeleri durumunda ülke yönetimine dair ortaya koydukları simülasyonu izliyoruz. Muhalefet partileri, 2019 seçimlerinden itibaren erken seçimi gündemde tuttu. Seçime her an hazır olduklarını söylediler. Söylem birliğini korumak için güçlendirilmiş parlamenter sistem adını verdikleri bir yönetim sisteminde ortaklaştıklarını sürekli tekrar ettiler. Birliktelik görüntüsü vermek için siyasetsizleşmeyi bir siyaset biçimi olarak sundular. Millet İttifakı'nı genişletmenin yollarını karşılıklı ziyaretlerle inşa etmeye çalıştılar.
CHP ve İyi Parti, AK Parti'den ayrılıp iki farklı parti kuran siyasetçileri aktörleştirmeye epeyce enerji harcadılar. Mühendislik siyaseti ile siyasi alanı yeniden şekillendirebileceklerini varsaydılar. Deva ve Gelecek partilerinin AK Parti'yi böleceği yanılsımasına kapıldılar. İktidara ve Erdoğan'a yönelik eleştirilerini bu iki partinin de tekrar etmelerini sağladılar. İki partinin yöneticileri de kendilerinden bekleneni, Erdoğan karşıtlığına yoğunlaşarak fazlasıyla gösterdiler. Peşine takılma siyaseti ile özellikle CHP söyleminin taşıyıcılığında hiç tereddüt göstermediler. Hatta bakanlık ve başbakanlık dönemlerinde kendi icraatlarına yönelik eleştiri getirilebilecek konuların sorumluluğunu almamak için eski partilerinin içerisindeki mahrem tartışmaları bile ifşa etmekten kaçınmadılar. Kendi dönemleri ile ilgili muhalefet tarafından eleştiri getirilmeyecek konuları sahiplenirlerken, eleştirilen konularda sorumluluklarının olmadığını iddia ettiler. Kararlar alınırken içerde itiraz ettiklerini söyleyerek, muhalefeti destekleyen çevrelerin testinden geçmeye çalıştılar.
Bu siyaset tarzı, Millet İttifakı'na eklemlenme çabasıyla sürdürüldü. Ancak ilk başta, Millet İttifakı'nın çekirdek partileri, doğrudan bu partileri ittifaka dahil etmek yerine yeni bir masa kurarak bu partileri daha yakından izlemeye aldılar. Bir çeşit bekleme odası işlevi gören masada zaman zaman dokuz saati bulan görüşmeler yaptılar. Her toplantının ardından birbirini tekrar eden sadece gündem eleştirisine yoğunlaşan açıklama metinleri yayınladılar. Kamuoyunda bu kadar uzun görüşmelerde ne konuştukları parti başkanlarına sorulduğunda "birbirimizi daha yakından tanıma fırsatı bulduk" minvalindeki açıklamalar teste tabi tutulduklarının açık göstergesiydi.
Altılı Masanın toplantılarında masanın oy oranı bakımından küçük partileri, CHP ve İyi Parti'ye kendilerini mecbur bırakacak bir siyaset izlediler. Mümkün olduğunca belirli aralıklarla toplanıp, masada ağırlıkları arttığında kendi partilerinin vazgeçilemeyecek bir pozisyona taşınacağının öngörüsü ile hareket ettiler. Zamanla, nehrin ortasına gelindiğinde artık karşıya geçmenin muhalefet birlikteliği açısından geri dönmekten daha az maliyetli olacağını düşünerek ilerlediler.
Millet İttifakı partilerinin, güçlendirilmiş parlamenter sistem önerisini destekleyerek masaya oturdular. Bu konuda yol alırken, ileriye yönelik olarak geçiş sürecinin yol haritası ve ortak politikalar programın belirlenmesini kamuoyu önünde savundular. Bu konularda kamuoyu meşgul edilirken, mümkün olduğunca bu başlıkların sonuçlandırılmasını zamana yaydılar. Bununla birlikte kamuoyu yoğun bir şekilde muhalefetin tek bir adayda anlaşıp anlaşamayacaklarını tartışırken, masada adayın kim olacağı ya da nasıl belirleneceğinin konuşulmadığını söylediler.
Masanın küçük partileri için, ortak politikalar ve geçiş süreci programının ve özellikle adayın erken açıklanması iyi bir yöntem değildi. Çünkü aday erken açıklandığında, kendilerinin hem masadaki ağırlıklarının azalacağı hem de partilerinin gündemde geri sıralara düşeceği endişesini taşıdılar. Masanın en büyük partisi olan CHP ise, masada İyi Parti'nin ağırlığını azaltmak, muhafazakar seçmene mesaj vermek ve ortak adayın CHP'nin öncülüğünde belirlenmesini kolaylaştırmak için oy oranı küçük partilerin masadaki konumunun eşitlenmesine rıza gösterdi. CHP'nin bu taktiğine karşı İyi Parti, zaman zaman masadaki diğer sağ partilerin ağırlığını kendi konumu açısından onların da temsilcisiymiş gibi hareket etse de bu taktik en nihayetinde işe yaramadı.
Masanın ana taşıyıcıları olan CHP ve İyi Parti aralarındaki rekabeti kamuoyu önünde yürüttüler. Rekabetin ana motivasyonu oyunu kimin kuracağı üzerineydi. İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, erken bir tarihte kendisinin aday olmayacağını açıklayarak, ortak adaylık tartışmasını İstanbul ve Ankara büyük şehir belediye başkanlarına odaklarken, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise kendi adaylığı için kamuoyu oluşturmaya çalıştı. Akşener, "kazanacak aday", "belediye başkanlarının ismi masaya gelirse hayır demeyiz" ve "noter değiliz" gibi açıklamalarla Kılıçdaroğlu'nun adaylığına açıktan karşı çıkarken, Kılıçdaroğlu ise masanın gündeminden iki belediye başkanının ismini düşürmek için her yolu denedi. En sonunda, belediye başkanlarının kendi görevlerine devam etmesi gerektiğini sürekli tekrar ettiğini söyleyerek "dilimde tüy bitti" bile dedi.
Bu son beş yıllık süreçte, muhalefet partileri açısından diğer bir meydan okuma, HDP ile ilişkilerin nasıl sürdürüleceğiydi. 2019 yerel seçimlerinde HDP ile yürütülen işbirliği modelinin aynısını 2023 seçimlerine kadar sürdürmek en az maliyetli olanıydı. İyi Parti, doğrudan HDP'yi karşısına almayacak, bu parti ile ilişkiler CHP üzerinden sürdürülecekti. Zaman zaman İyi Parti ve HDP arasında karşılıklı tartışmalar yaşansa da, süreç yönetimi ile tam bir kopuş yaşanmadı. Ancak HDP, 2019 seçimlerindeki açıktan bir ittifak protokolüne dayanmayan işbirliği modelinden rahatsızdı. HDP, Millet İttifakı tarafından adı konulmuş ve açıktan bir muhataplık istedi. Kritik konularda, muhalefet partileri tarafından kendilerinin yine açıktan sahiplenilmesini bekledi. HDP'liler, kendi partilerini kilit bir konuma getirip bunun üzerinden pazarlık yapmanın yollarını aradılar. Ortak aday belirlemede yine kendilerinin de sürece dahil edilmesini açıktan söylediler.
HDP'nin PKK terör örgütü ile arasına mesafe koymaması, İyi Parti tabanı ve CHP'nin ulusalcı seçmenleri açısından açıktan bir ittifakı zorlaştırırken, aynı zamanda HDP'nin muhalefetle birlikte hareket etmesi, ortak adayın belirlenmesi sürecinde CHP'nin elini İyi Parti'ye karşı güçlendirecek bir araç olarak görüldü. Ancak gelinen süreçte, HDP ile yürütülen pazarlıkların açıktan bir ittifaka dönüşmemesi, HDP'nin pazarlık siyasetinde elini yükseltmesini beraberinde getirdi. Sonuçta, kendi adaylarını açıklayabilecekleri söyleyerek Altılı Masaya açıktan mesaj gönderdi.
Belirsizlik siyaseti ile ittifakın sonuçları
2019 seçimlerinden bugüne buraya kadar ana başlıkları ile muhalefetin hali pürmelalini özetledim. Seçim tarihi erkene alınarak açıklandı. Seçimlere 100 günden az bir zaman kaldığı dikkate alındığında muhalefetin bu güne kadar izlediği siyaset şu sonuçları ortaya çıkardı. Muhalefet partileri bugüne kadar, söylem birliğine zarar vermemeye, masaya mahkum bir birlikteliğe, kendi aralarındaki rekabeti yönetmeye ve birbirlerine karşı oyun kurmak için ellerini güçlendirecek taktiklere yoğunlaştıkları için esas konuları görüşmeyi ve sonuçlandırmayı mümkün olduğunca ertelemek zorunda kaldılar.
Ortak adaylık, seçimi kazanmaları halinde iktidarı nasıl paylaşacakları ve ortak politikalar programı gibi sahici konulara sıra gelince görüş farklılıkları aşikar hale geldi. Ortak adayın kim olacağı bir yana, nasıl belirleneceği bile hala netleştirilebilmiş değil. Ortak adayın seçimlere az bir zaman kala belirlenememiş olması, muhalefetin tabanını ümitsizliğe ve öfkeye sevkediyor. Ayrıca İyi Parti ve CHP arasında aday belirleme rekabeti, bu partilerin iç bütünlüğüne giderek daha fazla zarar veriyor. Altılı Masanın son toplantısı devam ederken, İyi Parti'nin bir genel başkan yardımcısının istifa etmesi ya da ettirilmesi bu durumun en somut göstergesi.
Masada yer alan tüm partilerin oy oranlarına bakılmaksızın stratejik kararlarda eşit statüde olma talebi, muhalefet açısından "yönetilemez bir Türkiye" vaadini ortaya çıkarıyor. Küçük partilerin aktörleştirilerek masada eşit konuma getirilmesi pazarlık siyasetinde tıkanmaları beraberinde getiriyor. Ayrıca bu partilerin, iktidar paylaşımı ve milletvekili kontenjanlarında maksimalist talepleri İyi Parti ve CHP içinde huzursuzlukları ortaya çıkarmış durumda. CHP'ye yakın gazetecilerin kulis bilgisi olarak kamuoyuna aktardıkları "seçimi kaybedebiliriz ancak partiyi kurtardık" mealindeki CHP içindeki söylenenleri bu bağlamda hatırlatmak gerekir. İttifakın geleceği uğruna partilerinin feda edildiği tartışmaları ileriki günlerde çok daha fazla gündeme gelecek.
Muhalefet için en önemli meydan okumalardan biri de masanın dört sağ partisinin milletvekili kontenjanları ile ilgili. Dört sağ partinin tümünün CHP listelerinden girmesi durumunda, CHP içinde yeni huzursuzlukların yaşanması kaçınılmaz. Masada Kılıçdaroğlu'nun adaylığına razı olma karşılığında milletvekili kontenjanlarında maksimalist talepler, tartışmaları da beraberinde getirecektir. Hatta ortak adayın açıklanmasının milletvekili kontenjanlarının belirlenmesine endekslenmesi halinde aday belirleme süreci uzayabilir.
Bütün bu olup bitenler seçmenin gözünün önünde gerçekleşiyor. Bu kadar çok toplantı yapan, saatlerce müzakere yürütüp sonuç üretemeyen altı partinin, iktidara gelmesi durumunda ülkenin sorunlarına çözüm üretmede benzer süreçleri yaşayacağı aşikardır. Düşünün ki, ülkenin güvenliğini, terörle mücadelesini, ekonomisini ya da dış politikasını ilgilendiren bir konuda hızlı karar alınması gerekiyor. Karar almadan önce saatlerce toplantı yapması, toplantıdan çıkıp kendi parti organları ile istişare edip tekrar toplanarak bir uzlaşmaya varması nasıl mümkün olacak? Hayati önemdeki bir kararın alınması ne kadar sürecek? Muhalefet partileri, yürüttükleri müzakerelerde anlaşamadıkları konuları seçim sonrasına bırakmaktan bahsediyorlar. Yarın iktidara gelmeleri durumunda, örneğin terörle mücadele için sınır ötesine asker göndermek için tezkere konusunda anlaşamazlarsa, "anlaşamadık" deyip terörle mücadeleden vaz mı geçecekler?
Siyasette sonuç almak seçmeni ikna etmekle mümkündür. Seçmenin önüne bir gelecek vizyonu koymak ve iktidara geldiğinde ne tür bir politika izleyeceğini önceden somutlaştırmak seçim kazanmak için gerekli koşuldur. Muhalefetin içinde bulunduğu bu belirsizliklere karşı, 21 yıldır iktidarda olan AK Parti adayını çoktan ilan etti. 2023 seçimlerine giderken, toplumun beklentileri karşılayacak paketleri arka arkaya açıklıyor. 2023 sonrası vizyonunu ortaya koymuş durumda. Muhalefet partileri ise aslında 2023 seçimlerine hazırlık sürecinde, iktidar paylaşma pazarlıkları, parti içi tartışmalar, partiler arası rekabette birbirlerine karşı uyun kurma taktikleri, ortak politikalarda ve adayda uzlaşma güçlükleri gibi konularda ortaya koydukları siyaset tarzı ile iktidara gelmeleri durumunda nasıl bir ülke yöneteceklerinin simülasyonunu ortaya koyuyorlar. Bu simülasyonun gösterdiği ise yönetilemez bir Türkiye vaadi.
 [Sabah, 28 Ocak 2023].